Ölü Portre/10.Bölüm//@asileyda (hikaye/roman)

3.4K 287 36
                                    

11.08.2021

Ölü Portre

10.Bölüm"Affetmek Ya Da Vazgeçmek"

Kalbimin üzerinde kocaman bir ağırlık var ve o ağırlık benim canımı çok acıtıyor, tahmin dahi edemeyeceğim kadar çok.

Sonra o benzer ağırlıktan ellerimin üzerinde, göz kapaklarımda ve karnımda...en çokta karnımda hissediyorum. Bunlar hislerimin ağırlığından çok farklı. Çünkü bu ağırlıklar canımı acıtacak kadar gerçek. Her şeyden ve zihnimdeki kopan çığlıklardan daha gerçek.

Aldığım derin nefesle göğsüm acıyla inip kalkarken gözlerimin üzerindeki bezi hissediyorum önce ve sonra ellerim yavaşça havalanıyor. Kendime gelmek ve düşünmek istiyorum. Kırgınlıklarımı göz ardı ederek uzun uzun düşünmek. Ama gözlerimin üzerindeki bezi almak için kalkan o elim karnımın üzerindeki yumuşak saçlara takılıyor ve duruyorum. Nefesim dahi nereden alındığını unutuyor, bu duruş işte böylesine can yakıyor.

Ellerimi kabullenmek istercesine biraz daha oynatırken ne beklediğimi bilmiyordum. Yalnızca o an, uzun zaman sonra tekrardan yalnızlığımdan kurtulmak istiyordum ve tam olarak aradığım da buydu, ben kendimi biliyorum.

Yumuşak saçlarının arasından kayan ellerimle belimde daha yeni farkına vardığım kol sıkılaşıyor ve elim, diğer elimin parmakları arasından geçirilmiş ve hep bir yapboz parçasına benzettiğim o birleşmiş elleri ilk kez kendi ellimde hissediyordum. Biri parmaklarını parmaklarımdan geçirmiş sıkı sıkıya tutuyor. Uzun zamandır hissetmediğim bu yakınlığı biri bana delicesine hissettiriyor. Delicesine...

Ellerim duraksıyor ve vücudum o ana kadar tek bir tepki dahi göstermezken karnımın üzerine konulan ansız ve sıkı bir öpücükle bedenim kaskatı kesiliyor. Bu nefesinde bu kokunun da kime ait olduğunu ben herkesten daha iyi biliyorum. Ve ben geçmişe dönmekten daha çok, prensin bunca acımasızlığına rağmen yanı başımda durmasına şaşırıyordum. Buradaydı...elleri ellerimde ve kolları belimde...kafası ise tam karnımın üzerinde.

İçime çektiğim derin nefesle gözlerimi sıkıyorum, sımsıkı hem de. Ellerim ise az öncenin aksine duraksıyor ve hareket dahi ettirmiyordum. Onunla karşılaşacak kadar ne güçlüydüm ne de kendimi savunacak kadar iyi hissediyordum. Uyandığımı fark etmiş miydi bilmesem de dakikalarca kıpırtısız durmuştum. Bu adamı affetmek bir seçenek dahi değilken ona zehrimi dahi saçmak istemiyordum. Göğsüm bu defa sinirle körüklenirken önce kafası hızla kalktı karnımın üzerinden ve sıcacık elleri ellerimi hızla bıraktı. Ardından öyle bir bağırdı ki olduğum yer titredi, kale bu sesle inledi. Bu zeki adam yine ufak oyunu anında anlamıştı.

"Kalfa...uyandı. Kalfa!"

Bağrışından sonra gelen tıkırtılar ve koşturmalar öylesine hızlı ve aniydi ki bir an gülümsemek istedim. Bunca değersizliğin içerisinde değerli olmak mutlu ediyordu işte beni. Bu kadar küçük bir şeyi ise hayat bana yıllarca vermemişti.

"Şifacıları çağır hemen! Uyanın, kimse bu saatten sonra gözünü dahi kırpmayacak."

O an açılan kapıyla hızla birileri konuşarak hareket etmeye başlarken gelen hıçkırık ve ağlama sesleri duyuldu önce ve o an büyük bir gürültü koptu. Sıkı sıkıya kapattığım gözlerim dahi bu sesle açılırken gözümdeki bez hala beni olabildiğince gizliyordu. Ben kendine gelememiş bir halde baygınca beklerken gözlerimin üzerindeki bez aniden çekildi ve ben öylece kaldım. Onlarca göz üzerimde dolanırken kalfanın eline ağzına kapatmış bir şekilde akan gözlerini gördüm, ardından yerlere kadar eğilerek selam veren kızların hıçkırıklarını ve şifacıların kendi aralarında konuşarak gülümsemelerini...ama o yoktu. O büyük gürültünün, ardından kapatılan kapılar olduğunu çok geç anlamıştım ama olsundu. Ben onu asla görmek dahi istemiyordum. Onunda beni görmek istemediği gibi!

ÖLÜ PORTREHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin