İyi geceler. Yaşadığım ufak bir teknik sorundan dolayı bu bölüm bu saate kadar geç kaldı. Bunun için özür diliyorum ve bölüme geçiyorum. Keyifle okumanızı diliyorum. 💗
Önemli Not: Düzenlenmemiş haliyle olduğu gibi yayımlıyorum. Kelime ve mantık hataları olabilir. Kitapta daha farklı ve düzenlenmiş haliyle okuyacaksınız.
İkinci Önemli Not: Kesinlikle ve kesinlikle berdel hikayesi değildir.
💗 Bu bölümü tüm okurlarıma ithaf ediyorum. 💗
Güncelleme ile ilgili not: Bu bölümü çok az düzenledim. Bu bölümle birlikte ilk finali ve sonraki bölümleri ilerleyen günlerde benim sitemde bulabilirsiniz.
https://madamapple2021.blogspot.com/
Linki Profil Konuşmalar Kısmında Bulabilirsiniz.
29. BÖLÜM
"Toygar!" diye bağıran Bahadır'ın öfkeli sesi, Denizer Konağının duvarlarında yankılanmıştı. Öfkesinin yoğunluğu, hızla çıktığı merdivenlerdeki sert adım seslerinden belli oluyordu. Burnundan soluyarak hedefine vardığında, kapıyı bir hışımla açtı. Yatakta üstünkörü yatan genç adamdan yayılan alkol kokusu, odanın içini doldurmuştu. İstemsizce buruşan suratında seğiren çenesi, tepesinde olan sinirlerinin daha da fırladığını belli ediyordu.
Oğlunun üzerine atılmak üzereyken iki kolundan da tutularak hızla arkaya çekildi.
"Oğlum sakin ol. Çocuk kendinde değil, aklını alacaksın." diyen annesine dalgamı geçiyorsun dercesine bir bakış fırlattı. "Ne aklı anne! Aklı olsaydı bütün bunlara sebep olur muydu?" dedikten sonra kalın sesiyle tekrar gürledi. "TOYGAR! Akılsız çocuk, kendine gel, hemen kalk şu yataktan!"
Toygar, başının ucundan gelen gürlemeyle irkildi, fakat gözünü hemen açamadı. "Ne oluyor, kıyamet mi kopuyor, neden bağırıyorsunuz?" diye şikâyetlendi, başını ovuşturarak.
Avını parçalamak için atlamaya hazırlanan bir kaplan gibiydi Bahadır Denizer. Zümrüt Hanım ve Melike Hanım bir kez daha onun iki kolundan tuttular ve amacına erişmesine engel oldular. Bahadır'sa öfkenin verdiği güçle iki kadını da savurdu. Yatakta oturmuş halde ne olduğunu anlamaya çalışan Toygar'a güçlü bir tokat patlattı. Yine de sakinleşememişti. Oğlunu pataklama isteğiyle dolup taşıyordu.
Yediği ağır tokatla yatağına yapışan Toygar, biraz kendine gelmiş, babasının neden böyle kızgın bir boğa gibi olduğunu anlamaya çalışıyordu. Onun neye bu kadar kızmış olabileceğiyle ilgili hiçbir fikri yoktu. Ayrıca yatağında olmak onu şaşırtmıştı. Ne ara konağa hatta odasına geldiğini hatırlamıyordu bile. Yanağının acısından ziyade başı fena halde zonkluyordu.
"Ben sana bir daha alkol almayacaksın demedim mi?"
Bütün bu öfke krizi sarhoş olduğu için miydi yani? Gerçi o kocaman şişeyi içerken babasının öfkeleneceğini ön görmüştü ama bu kadarını tahmin edememişti.
"Çabuk anlat o silahı nerden buldun?"
Babasının sorusuyla yapışıp kaldığı yerden kalkıp şaşkınlıkla oturdu. "Ne silahı?" Aklı allak bullaktı, silaha dair hiçbir şey hatırlamıyordu.
"Alper'i vurduğun silahı!"
"Ne!" diye haykırdı. Tüm bu duydukları bir eşek şakası olmalıydı. Hem de sarsıcı bir eşek şakası. Ama yediği tokat işittiklerinin tam anlamıyla ciddi olduğunu kanıtlıyordu. O doktor bozuntusunu mu vurmuştu yani. Ama nasıl? "Ben kimseyi vurmadım. Hatırlamıyorum." diye atıldı hemen. İçten içe hissettiği korkuyu belli etmemek için kendini zorluyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİR ADIM ÖTE AŞK CEREN&SEYHAN (ADANA'DA AŞK BİR BAŞKADIR SERİ 1)
RomantizmCeren içindeki hüznü almasını beklercesine o güzel yüzünü rüzgara vermiş, mavi gözlerini sıkıca kapamıştı. Son zamanlarda huzur bulduğu tek yer burasıydı. Bebek sarısı gür saçlarının rüzgarda dağılmasına aldırmadan mis gibi havayı içine çekti. Aklın...