𝕯𝖎𝖈𝖎𝖙𝖙𝖔

425 71 127
                                    

Oy ve satır arası bol yorumlarınızı bekler oy atan ve ekranı kaydıran güzel parmaklarınızı öperim :)

Keyifli okumalar ~

***
  Gökyüzü yavaş yavaş mavinin en koyu tonuna bürünüp, parıltılarını bir bir asarken karşısındaki adımları takip ediyordu genç varis. Çıktıkları tepenin yüksekliği arttıkça adım atmakta zorlaşıyordu.

Şuan burada ne yapıyordu bilmiyordu? Kafasını kaldırıp kendinden emin yürüyen Prense baktı. Kendisine uzattığı eli tutmuştu. Hiç düşünmeden. Çünkü düşünse karar veremezdi.

Yüzüne esen sert rüzgar turuncu saçlarını karıştırırken geriye doğru sendeledi. Tek elle tutundu Prensin ince beline. Nefes nefese kalmıştı. Daha ne kadar çıkacaklarını bilmiyordu. Nereye gittiklerini bilmiyordu. Köylüler çoktan ellerinde fenerler ile bir araya toplanmaya başlamışlardı. Babalarının yanında olmaları gerekirdi.

Sık nefesleri arasından kaldırdı başını tutunduğu bedenin sahibine bakmak için. Tenine zıt, geceye hakim olan siyah saçları uçuşurken, parlak gözlerle ve hafif çattığı kaşları ile bakıyordu kendisine. Soğuk yüzünden burnu,yanakları ve dudakları pembeleşmişti. Cildi hassas olmalıydı. Kalbi hızlandı. Pembelikler yüzüne çok yakışmıştı.

Kendisine tutunan kollara destek vererek kaldırdı Yoongi. " Yolumuz az kaldı. Ama zamanımızda. O yüzden hemen çıkmalıyız. Adımlarını atarken daha dikkatli ol."

Şuan içine yayılan sıcaklık daha önce hiç tatmadığı bir histi genç varisin. Vücudu hiç olmadığı kadar hafiflemişti sanki. Kolunu çekmeye çalıştığında tek kolu daha sıkı kavrandı. Şaşkınlıkla düşürdüğü bakışlarını tekrar çıkardı Min'e. Kendisine bakmıyordu. Çoktan yürümeye başlamıştı. Parmakları tüm bileğini kavramıştı ve sürüklüyordu arkasından. Dolu gözleri yüzünden görüşü puslanırken, sersem bir gülümsemeyi kondurdu dudaklarına varis. Güzel bir histi.

Çıktıkları dik tümsek sonunda düzleşmişti. Çıkarken esen o sert  rüzgar daha yumuşaktı burada. Yıldızlar daha belirgindi. Parmak uçlarında kalksa sanki gökyüzüne değebilecekmiş gibiydi. Tepenin ucuna ilerletildiğinde nutku tutuldu varisin. Tüm krallık gözleri önündeydi. Rengarenk ışıklar karanlık gecede parlıyor ve muhteşem görüküyorlardı. İnsanların hepsi karınca gibi miniciklerdi. Hava daha bir temiz gibiydi sanki burada. Derin bir sessizlik vardı.

Kocaman gülümseyerek baktı yanında duran prense. Yüzündeki gülüşü dondu. Ne yapacağını bilemedi. Gülümsüyordu... Kendisine ilk kez böyle güzel baktığını görüyordu. Bir kaç tane yıldızı almış barındırıyordu sanki gözlerinde.

"B-burası. Çok güzel." tekrar baktı manzaraya. Birden yerden yükselmeye başlayan binlerce fener doldurdu manzarasını. Kalbi göğüs kafesini terk edecek gibiydi. Sanki binlerce yıldız gökyüzüne yükseliyordu. Bu çok güzeldi. Böylesine güzel bir ana daha önce hiç tanık olmamıştı. Fenerler yükseldikçe uçmak istedi. Tıpkı o fenerler gibi.

"İyi ki doğdun Hoseok."

Gülüşüne ters dolu gözlerle döndürdü yönünü. Nerden biliyordu? Bu, buraya bunun için mi getirmişti?

"B-en.. siz nereden biliyorsunuz? Ee yani ben çok teşekkür ederim. Daha önce hiç böyle bir ana şahit olmamıştım. Çok güzel.. Çok."

Düşünmemeye zorladı kendini Yoongi. Hislerini yok etmeye zorladı. Dolu gözlerle, o kocaman çocuksu gülümseme ile hayran hayran yükselen fenerleri izleyen varise baktı. Uçuşan turuncu saçlarına... Dolu, parlayan kahvelerine... Yandan daha kusursuz görünen keskin yüzüne.

REGNO-SopeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin