Oylarınızı ve satır arası bol yorumlarınızı bekliyorum ♡
Keyifli okumalar ~
***
"Sen? Senin ne işin var burada?""Gelir gelmez sorduğun ilk şey bu mu yani? Hem karşılamaya hizmetliler bile gelmedi."
"Gelirken haber vermedin, tıpkı çekip gittiğin de yaptığın gibi. Bu yüzden kimse seni karşılamamış olabilir mi?!"
Ye-Jun büyük gülüşünü soldurup başını öne eğdi. Uzun kıvırcık saçları örtmüştü tüm yüzünü. Biraz öylece durduktan sonra aynı gülümseme ile baktı muhafızın yüzüne.
Taehyung düz bakışlarını bozup etraflarında biriken insanları dağıttı. Atından inerek ilerledi Ye-Jun'un yanına. Omzuna dokunmak için elini uzatan Ye-Jun'dan bir adım geriledi. Bunca zaman sonra nasıl hiç birşey olmamış gibi davranıyordu hayret ediyordu cidden.
"Neden geldin?"
Sinirle gerilen ensesini ovdu gülmeye çalışarak Ye-Jun. Saçları ardından kendilerini kıpırdamadan ve ifadesiz izleyen, siyah atın üzerindeki adama baktı. Dudaklarının kenarında beliren belirsiz gülüş tüylerini ürpertmişti. Garip birine benziyordu. Kendisine soru soran muhafıza döndü tekrar.
"Olanları duydum. Hoseok kaybolmuş. Krallık kötü durumda olmalı, bu yüzden soylu birinin daha saray bu durumdayken başında bulunması gerekir diye düşündüm."
Taehyung dayanamayıp sinirle kahkaha attı. Gözünden gelen yaşı silerek doğruldu. "Ne? Bunu saray savaş ve kaosun içindeyken kaçan biri mi söylüyor? Komikmiş."
Ye-Jun saçlarını savurarak dikleştirdi duruşunu. "İşin ucunda Hoseok olduğu için geldim."
Çattığı kaşları ve sinirle yanan gözlerini çıkardı gülümseyen yüze. Biraz daha yaklaştı. Dişlerini öylesine sıkıyordu ki konuşsa kelimeler orada sıkışıp kalacak gibiydi. "Hoseok'u ne zamandır düşünür oldun sen? Bu halini görse seni tanımaz bile."
Olanları anlamaya çalışan Yoongi Gece'nin hareketi ile daldığı yerden çıkmıştı. Yuların üzerindeki ellerini sıktığını ve kaşlarını çattığını yeni fark ediyordu. Neden böyle tepki veriyordu ki sanki? Ne olduğunu henüz anlamasa da Ye-Jun denen şu adamı sevmediğine adı kadar emindi. Amacı belliki boş olan tahta geçmekti. Bu da kendisine yeni bir rakip demek oluyordu. Gerçi onu rakip olarak görmeli miydi ki? Pek de öyle görünmüyordu.
"Neden öyle diyorsun. O benim biricik kuzenim. Neyse onu boşver. Saraya ne zaman gireceğim ben acaba? Kralı görmek istiyorum. Amcamı görmeyeli uzun zaman oluyor." Bakışlarını tekrar Yoongi ile buluşturdu.
Yoongi anında karşıladı soru dolu bakışları. Kesinlikle rakibi oluyordu. Çünkü kralın kanından biriydi. Bu da demek oluyordu ki eğer Hoseok bulunamazsa tahta geçecek ilk adaydı.
"Sen kimsin?"
Beklediği soru gelince Gece'nin üzerinden atlayarak geçti Ye-Jun'un karşısına. Elini uzattı tereddüt etmeden. Ne kadar teması sevmese de buna fazlasıyla alışmıştı. "Merhaba. Ben Daegu varisi Prens Min Yoongi."
Ye-Jun kocaman açtığı gözleri ile baktı kendisine uzatılan ele. Krallığın en büyük düşmanlarından biri olan Daegu'nun varisi... Buradaydı ve kendisine el uzatıyordu!
"Hah! Güzel şaka."
"Ne?"
"Gerçekten mi? Ne yani barış filan sağladınız hatta sen de atına atlayıp Taehyung ile Hoseok'u filan arıyorsun."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
REGNO-Sope
Fanfic"Karşıma çıksa acımadan soluksuz bırakır, öldürürüm ellerimle.." Dedi Yoongi , ufacık dokunuşuyla paramparça olacağından habersiz bedene. *Regno;İtalyanca krallık anlamına gelmektedir. [sope+taejin]