𝕼𝖚𝖆𝖙𝖙𝖗𝖔

646 97 60
                                    

Keyifli okumalar ~

***
Öylece bakakalmışlardı bir süre. Hoseok için büyük şoktu. Atlatması zaman alıcaktı bu yüzden yanına ilk adım atan Yoongi olmuştu. Donup kalmış olsada bedeni, beynindeki sorular birbirini kovalıyordu. Ne işi vardı ki burada? Nasıl olsa bir daha görmeyeceğini söylemişti Tae'ye henüz üzerinden bir gün bile geçmemiş, bakışlarıyla tüm vücudunu titreten adam tekrar karşısında duruyordu. Hem de gülümseyen yüzüyle...

Kendini biraz daha toparlayıp yanına yaklaşan prensi izledi. Yoongi ise yüzüne yerleştirdiği gerçekçi görünüp görünmediğinden asla emin olamadığı gülüşüyle ilerliyordu yanına. Gülmeye çalışması fazla mı gereksizdi acaba? Her neyse umurunda değildi. Bir an önce şu özür işini halledip defolup gitmek istiyordu. Mesafeyi kapatıp prensin önünde durduğunda parlayan gözlerine daldı kısa bir süre. Çok kısa bir süre içindi bu.

'Merhaba.'

Kurtulduğunu düşündüğü şoktan hala kurtalamadığının farkına varmıştı Hoseok konuşamadığında. Dün ona Aptal diyen adam şimdi karşısına geçmiş, gülümseyerek merhaba diyordu. Gülümsüyor da sayılmazdı çok aslında, yüzündeki ifadeyi tam olarak çözemiyordu. Dudakları her ne kadar yukarı doğru kıvrılmış olsada bakışları dümdüz ve sertti.

'M-merhaba.'

'Şaşırdın tabi. Barış antlaşmasını imzalatmak için gelmiştim buraya. Seni de görmek istedim.'

Onu da mı görmek istemişti? O gece nefretini kusamadığı için mi gelmişti? Niye hep kötüyü düşünüyordu ki? Barış antlaşması dememiş miydi? Taehyung beynini sürekli kurcalayıp duruyordu. Her ne kadar dinlememeye çalışsada onu, her kelimesini önemserdi. Bir türlü de aklından çıkmıyordu işte.

'Anladım. Peki neden beni görmek istediniz?'

'O gece öyle birden bana çarpınca çok sinirlendim. Biraz sert davrandım. Bu yüzden.'

Yutkundu. Nalet olsun özür dile ve bitsin işte. İki kelimeydi ama zoruna gidiyordu. Oturmadan tahtına gömeceği varisten özür dilemek.. Kolay değildi işte.

'Özür dilerim.'

İstemsizce açtı gözlerini Hoseok. Yıllarca düşmanı olarak tanıtılan ülkenin varisi, yani azılı rakibi ona karşı sert davrandığı için özür diliyordu öyle mi? Şimdi kahkaha atsa çok garip olur muydu? Ortaya çıkmaya çalışan 'Belki de Tae' nin dediği gibi biri değildir. Gerçekten iyidir. ' cümlesi beyninde bir köşeye sıkışmıştı. Henüz Taehyung'un söyledikleri daha ağır basıyor ve iyi ihtimallerin çıkmasına izin vermiyordu.

'Hayır gerek yok. Asıl ben özür dilerim. Çarpıp sizi düşüren bendim.'

'Min Yoongi.'

'Oh evet, özür dilerim Prens Min.'

Yoongi yandan bir gülüş sunduğunda, gülüşünün soğukluğu Hoseok'u üşütmüştü. Karşısında siyah sert gözleri ile bakan prens elindeki makasa uzandığında ise kalbinin birden hızlanmasına şahit oldu Hoseok. Sanki tüm bahçede koşmuşçasına hızlı atmaya başlamıştı. Hareket etmeden öylece Yoongi'nin yapacaklarını izledi. Hoş zaten istese de hareket edemiyordu.

Yoongi makası elinden çektiğinde demir kısmında gezdirdi işaret parmağını. Yine yutkundu büyükçe Hoseok. Makas fazla keskindi, biraz fazla baskı uygulasa derin bir çizik açılırdı parmağında. Prensin makasa düşürdüğü bakışları anında Hoseok'un kahverengi gözleri ile buluşunca boğulmuş gibi hissetti Hoseok. Buz gibi zifiri ve karanlık bir denizde boğuluyormuş gibi. Her zamankinden daha da siyah ve karanlık bakıyordu gözleri. Ne anlatıyordu emin değildi ama nefret görüyordu. Belki de hala Taehyung'un dediklerinin etkisinde olduğu için  kendisi kurguluyordu.

REGNO-SopeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin