𝖁𝖊𝖓𝖙𝖎𝖈𝖎𝖓𝖖𝖚𝖊

397 73 65
                                    

Satır arası yorumlarınızı ve oylarınızı bekliyorum♡

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Satır arası yorumlarınızı ve oylarınızı bekliyorum♡

Keyifli okumalar~

***
Görkemli kiliseye derin bir kasvet hakimdi tıpkı gökyüzüne hakim olan gri bulutlar gibi.

  Siyah giyinen soylu veya soysuz, ellerinde beyaz güller tutan insanların arasından geçerken, at arabasının küçük camından izliyordu turuncu saçlı genç.

  Tüm bu kasvetin aynısı içinde de hakimdi. Hala inanamıyordu. Zaman çok çabuk geçiyordu. Son bir yılda çok fazla şey oluyordu. Ve her yeni şey iyi olmuyordu.

  Kilisenin çalan çan sesi kulaklarına daha da net geliyordu. İfadesiz gözlerini beyaz eldivenlerine düşürdü. Bir süre parmakları ile oyalandıktan sonra ön cebindeki beyaz mendile ve küçük beyaz güle düşürdü bu sefer bakışlarını.

Titreyen elleri ile gülü nazikçe okşadı.

'Bahçenizde ki beyaz güller gibi kokuyorsun.'

  Ellerini ateşe değermiş gibi çekti okşadığı gülün üzerinden. Kafasını iki yana sallayarak dikleşti. Kaldırdığı gözleri anında karşısında kendisine bakan muhafız ile buluşmuştu. Bakışlarındaki anlamı adlandıramadı. Acıyormuş gibiydi. Gerçi acınası haldeydi değil mi? Başka nasıl bakabilirdi ki.

  Muhafız burukça gülümseyince aynı şekilde karşılık verdi Hoseok.

  Muhafız o an en son Hoseok'u kahkaha atarken veya kocaman gülümserken ne zaman gördüğünü hatırlamadığını fark etmişti. Kalbi burkuldu. Bundan sonra da bu ne kadar mümkün olurdu bilmiyordu. Omuzlarında, zarif bedeninin kaldıramayacağı kadar çok yük vardı. Ama kendisi yanındayken tekrar gülümseyebilmesi için elinden gelen her şeyi yapacaktı.

  At arabası kilisenin önünde durduğunda Tae önden inmişti. Hoseok son kez derin bir nefesi ciğerlerine çekip gözlerini kapattı. Siyah takımının kollarını düzelterek, Taehyung'un kendisine açtığı kapıdan aşağıya indi.

  Kalabalığa rağmen büyük bir sessizlik hakimdi. Ayaklarını birleştirerek babasının bulunduğu tabutun arabadan indirilmesini bekledi.

  Siyah tabut önde ilerlerken arkadan yavaş adımlarla takip ediyordu. 'o krallıktan uzak dur.' yanlızca babasını düşünmesi gerekti ama beyninde sadece onun içinde bulunduğu sözcükler yankılanıyordu. 'Senin ona bakışlarını gördüm oğlum.'
Nasıl bakıyordu ki! Nasıl babası ile aynı bakışlara sahip olabilirdi. Karşısındaki adamı sevmiyordi ki. Ne hissettiğini bile bilmiyordu. Lanet etti bir kez daha kendine.

  Rahibin ettiği dualar ve diğer aşamalar bittikten sonra, gelen çevre krallıkların prensleri ellerindeki çiçekleri, Hoseok'u selamlayarak tabutun önündeki kürsüye bırakmaya başlamışlardı. Her krallığın simge ettiği renkler ile bağlanmıştı çiçekler birbirine.

REGNO-SopeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin