𝕯𝖎𝖈𝖎𝖆𝖓𝖓𝖔𝖛𝖊

389 77 106
                                    

Keyifli okumalar~

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Keyifli okumalar~

***
Kulaklarına dolan kapı gıcırtısı sesine dikkat kesildi. Kanındaki adrenaline rağmen öylece kımıldamadan bekledi. Çok zordu. Kapı örtüldükten sonra adım sesleri duydu bulunduğu yatağa gittikçe yaklaşan. Belki ölümüydü gelen adım adım kendisine. Titreyen vücudunu ve ellerini tutmaya çalıştı. Elleri öylesine titriyordu ki kelepçenin çarpışan demir seslerinden ayık olduğu açıkça belli oluyordu. Yine de gözlerini kapalı tutmaya devam etti. Adım sesleri gittikçe netleştiğinde sıkı sıkıya kapatıp gözlerini, nefesini tuttup bekledi. Burada geçirdiği tüm süre boyunca kurguladığı herhangi bir senaryonun gerçekleşmesini bekledi. Tabi ki de hepsi birbirinden kötüydü. Böyle bir durumda nasıl iyi bir şeyler düşünebilirdi ki.

Adım sesleri kesildiğinde, kelepçenin bağlı olduğu ayak bileğinde hissettiği parmaklar ile dayanamayıp hızlıca doğruldu ve kendini geriye çekmeye çalıştı. Loş olsada uzun süredir kapalı olduğu için ışık gözlerini kamaştırmıştı. Telaşla geçmesi için bir kaç kez kırpıştırdı.

Karşısında tamamen siyah giyinmiş, uzun boylu ve iri yapılı, yüzü ise siyah maske ile kaplı bir adam duruyordu.

Hızlanan nefesini düzenlemeye çalıştı. Parmaklar tekrar bileğine yöneldiğinde debelendi dokunmaması için. Bileği sertçe kavranıp zorla durdurulmaya çalışıldığında karşı koyacak gücü kalmamıştı. Son gücü ile avazı çıktığı kadar bağırdı "Sen de kimsin!! Neden getirdin buraya beni! Burası neresi! DOKUNMA BANA!"

Karşısındaki adam asla konuşmuyordu. Kafayı yemek üzereydi. O kadar şey söylemesine rağmen asla bozmadan ayağını sabit tutmaya çalışıyordu. Cebinden anahtarı çıkardığında durdu tamamen Hoseok. Bileğindeki kelepçenin kilidi açıldığında bir süre kaldı öylece sonrasında hemen ayaklarını karnına çekerek boşta kalan eli ile ovuşturdu sızlayan bileğini.

Siyah giyimli adam yatağın baş kısmına geldiğinde kaçmadı bu sefer. Anahtar hala elindeydi ellerini çözmek için geliyordu büyük ihtimalle.

Elindeki kelepçede çözülünce hışımla attı kendini yataktan. Uyuşan ayakları yüzünden takılıp dizleri üzerine düştüğünde kısık acı bir inilti döktü kuruyan dudakları arasından. Anında toparlandı. Kapıya doğru koştu var gücü ile. Tokmağı zorladı açmak için ama nafileydi, kilitlenmişti.

Kontrol etmek için saniyelik arkasına döndüğünde adamın kollarını önünde bağlamış öylece kendisini izlediğini gördü. Dolan gözlerini tuttu. Ağlamayacaktı. Buradan bir an önce çıkmalıydı. Güçlü olmalıydı, öyleydi de. Yumruk yaptığı elleri ile sertçe vurdu kapıya aynı zamanda bağırarak "Kimse yok mu? Açın kapıyı! Çıkarın beni burdan!"

Kollarında artık vuracak güç kalmadığında, anlını ve ellerini kapıya yaslayıp soluklandı. Tutamadığı yaşı yanaklarından süzüldüğünde silip hızla arkasına döndü ve adamın üzerine yürümeye başladı. Arasında bir metre kadar mesafe kaldığında doğrulttu hiddetle parmağını. Sinirden titreyen çenesini sabit tutmaya çalışarak konuştu "Siz kimi tutsak tutmaya çalıştığınızın farkında mısınız?! B-en Gwangju'u P-Prensi JUNG HOSEOK!"

REGNO-SopeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin