𝕺𝖙𝖙𝖔

495 83 79
                                    

Keyifli okumalar ~

***
Siyah atını, ormanın dışında, köyden oldukça uzakta bulunan bir kulübenin önünde durdu.

Başını göğsüne yaslamış gencin elinin altındaki turuncu tutamlarını biraz daha hisledi. Yaptığının farkına vardığında (yaptığı şey hakkında kesinlikle düşünmeden) göğsünden uzaklaştırdı yaslı başı. Atının baş kısmına vücudunu yasladıktan sonra Hoseok'un, atladı atından.

Sonrasında genç varisin bedenini kollarının arasına alıp onu da indirdi Gece'nin üstünden. Speranza'da onları takip etmişti. Gerçekten birbirlerine bağlılardı.

Hızlı adımlarla kulübeye ilerlerken, gözlerini çekmedi Hoseok'un yüzünden. Bal rengi teni beyazlamış, pembe dudakları kurumuş ve Aralık bıraktığı yerden yavaş yavaş nefesler veriyordu. Uzun kirpikleri, göz kapaklarına bir perde gibi örtülmüş ve gölge yapıyordu. Ayrıca bedeni oldukça hafifti. Kapıya geldiğinde çekti bakışlarını.

Ahşap, oldukça eski, küçük klubenin, eskimiş kapısına vurdu iki kez sesli bir şekilde. Kapı açılmadığında daha şiddetli bir tekme geçirdi kapıya. Kollarının arasındaki beden titremeye başlamıştı çünkü.

Tekrar vuracağı sırada açıldı kapı gıcırtıyla. Sarı saçlı, bebeksi yüzlü genç uzattı kapı aralığından başını. Büyük gözleri Yoongi'yi görünce kısıldı, kucağındaki bedeni görünce ise kocaman açıldı.

'Jimin, çekilecek misin?'

Jimin şaşkınlıkla bedenini çekip kapının tamamen açılmasını sağladı.

Yoongi, küçük odada, yanan şöminenin karşısındaki yatağa bıraktı titreyen bedeni. Koluna sardığı, kanla kaplanmış bezi açtı dikkatlice. O sırada Jimin de yanına gelmişti.

'Yoongi? Neler oluyor?'

'Sonra anlatırım Jimin. Önce şu yaraya bakman lazım.'

Jimin yaklaşırken, Yoongi ayaklandı ve yerini ona bıraktı. Yarayı daha iyi görebilmek için kıyafetinin kol kısmını yırttığında kan tüm görüş alanını kaplamıştı. Ayaklanıp şöminenin üzerindeki sıcak su ve beyaz bir mendille geri döndü. Yarayı temizlerken yanında dikilen ve pür dikkat kendisini izleyen Yoongi ile konuştu.

'Ok sadece sıyırmış. Derin bir yarası yok.'

Minik ellerini Hoseok'un terlemiş anlına bastırdı.

'Ateşi var. Muhtemelen oklar zehirliydi bu yüzden bu halde.'

'Ölmez değil mi?'

Dediği şeyle anında Yoongi'ye çevirdi bakışlarını Jimin.

'Neler oluyor Yoongi?'

'Anlatacağım dedim ya Jimin! Önce işini hallet. Ve soruma da cevap ver.'

'Ölmez merak etme. Hazırladığım merhem zehre iyi gelir. Vücudu biraz zayıf sanırım o yüzden yıpranmış bu kadar.'

Jimin yara ile ilgilenip sargıyı sardığında, Hoseok'un anlına koyduğu bezi alıp yeniden ıslatarak tekrar koydu. Ateşi düşüyordu. İşini bitirip sandalyede oturan Yoongi'nin karşısına geçti ve gözlerine bakarak anlatmasını bekledi. Yoongi ise boş bakışları ile Jimin'in gözlerine baktıktan sonra siyah tutamlarını sıkıntıyla karıştırıp arkasına yaslandı.

'Amacım biraz gözünü korkutmaktı. Bu yüzden onu büyük ormanda Av için çağırmıştım. Yerlilerin olduğu bölgeye girmiş. Bu yüzden de peşine düşmüşler.'

'Bu Kim ki?'

'Gwangju krallığının tek varisi.'

Jimin'in gözleri kocaman açılırken parmaklarını kapattı dolgun dudaklarına.

REGNO-SopeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin