𝕯𝖎𝖈𝖎𝖆𝖘𝖘𝖊𝖙𝖙𝖊

424 72 86
                                    


Yorum ve oylarınızı bekliyorum 🤍

Keyifli okumalar~

***
Yarım yamalak uykusunu gün ışıkları daha fazla böldüğünde söylenerek doğruldu yatakta Hoseok. Yumuşak yastıklara sırtını yaslayarak karıştırdı turuncu tutamlarını.

Yatağının karşısındaki geniş camdan yeni doğan günü izledi. Derin bir nefesi çekti ciğerlerine. Yanaklarından akan yaşları umursamadı.

Her yıl bu günde sabahlara kadar uyuyamaz uyandığında ise göz yaşlarına hakim olamazdı. Bazen neden doğduğunu sorgular, bazen ise heyecanla yatağında doğrulup gözlerini kapatarak dilekler dilerdi.

Yine hayatta olma amacını sorguladığı bir doğum günü sabahına uyanmıştı Hoseok. Bir gün öncesinde en azından birlikte olduğunda mutlu olduğu dostu
Taehyung ile kavga etmişti. Aklı karışıktı. Babası hastaydı. Çok yakın bir zamanda tahta geçecek kişi olacaktı. İstemiyordu, hazır değildi. Daha ne olabilirdi ki...

Ellerini yüzüne örterek ovuşturdu. Ellerini çekerek kapıya baktı. Her doğum günü sabahı Taehyung gelirdi erkenden uyandırmaya onu. Ama yoktu işte.

Biraz fazla yüklenmişti ona biliyordu fakat haklıydı da. Herkes kendince haklıydı. Ona o şekilde bağırmamalıydı, tutamaştı kendini. Sürekli anlatmaktan bıkmıştı bu yüzden patlamıştı sonunda. Ayrıca arkasından iş çevirmişti. İnatçıydı işte!

"Ne istiyorum biliyor musun Hoseok? Pişman olmanı.." aynı söz tekrar kulaklarında yankılandığında bir kaç damlayı daha serbest bıraktı yanaklarından aşşağıya. Söylediği şey çok ağır ve korkunçtu. Hangi konuda pişman olmaktan bahsediyordu? Birşey olacağı yoktu. Yoongi... O...

Kapı iki kez sert bir şekilde çalındığında yatakta sıçradı genç varis. Gözlerini hızlıca kurulayıp, saçlarını düzeltti.

"Girebilir miyim?"
Duymayı asla beklemediği Tae'nin sesiydi. Şaşkın bir şekilde bir süre kapıya baktıktan sonra hızlıca cevap verdi "E-evet girebilirsin."

Muhafız üzerine giydiği siyah ve omuzlarında armalar olan kıyafeti, uzun siyah botları ve uzamaya başlayan ve ortadan ikiye ayrılıp sabitlenmiş sarı saçları ile çok özenli, yakışıklı ve güçlü gözüküyordu. Kendisinden çok daha ciddi ve en azından bir prens gibiydi. Belki de o babasının oğlu olarak doğmalıydı. Ya da en azından kardeşi olmuş olsaydı asla ses etmeden tahtı ona verirdi.

Düz suratı ile Hoseok'a bakmadan elindeki kıyafetleri yatağın yanındaki koltuğun üzerine bıraktı. Hoseok ise yan bakışları ile yüzüne ara ara bakıyor ve tekrar önüne dönüyordu. Yatakta tamamen oturur pozisyona gelip üzerindeki yorganın çarşafı ile oynayarak konuştu "Neden sen getirdin kıyafetlerimi?" yüz ifadesini merak ettiği için hafifçe döndü yanında put gibi duran muhafıza. Ayrıca kendisine dimdik ve düz bir şekilde baktığını da görmüştü. "Kapının önünden geçiyordum, Melani elime tutuşturdu sana vermem için, işi varmış."

Soğuk sesi Hoseok'un bakışlarını çekmesine sebep olmuştu. "Anladım."
Bekledi.. Biliyordu bir şey söylemezdi ama yine de bir ümit bir şeyler söylemesini, en azından 'doğum günün kutlu olsun' demesini bekledi.. Taehyung bakmayı bırakıp, arkasını dönerek kapıya yöneldiğinde düşürdü başını genç varis. Nereye koyacağını bilemediği eli yine çarşaf ile oynamaya başlamıştı. Buğulanan gözlerini kırpıştırıp boğazındaki düğümü yutmaya çalıştı. Eğer Tae doğum gününü kutlamazsa diğer insanların kutlamasının hiç bir önemi kalmazdı ki..

Kapının kapanma sesi ile aynı anda daha fazla tutamadığı yaşı ıslattı parmakları ile ezdiği çarşafı.

"Hoseok."

REGNO-SopeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin