Satır arası bol yorumlarınızı ve oylarınızı bekliyorum.
Keyifli okumalar ~
***
Genç varis beyaz gömleğinin düğmelerini iliklerken yine o geceyi anımsadığında, sinirle bıraktı yaptığı işi. Her detayda geriye dönüyordu, üstünü örtmek için çırpınmasına rağmen üstelik...Aklı almıyordu. Kendisini oraya hapseden kişinin o olması şaşırtmıyordu onu. Zaten biliyordu içten içe sadece yalanlıyordu. Aklının almadığı şey...
İnce parmakları, kırmızı şarabın tadının kaybolmadığı dudaklarına gitti, yerini ezberlemişçesine. Nalet olsun ki içi titredi tekrar. Kendisinde değildi bunu yaparken, peki ya dudakları üzerine fısıldadığı o sözler. Odaya hükümden karanlıktan daha siyah, gözlerinin en derinine inmek istercesine bakan o gözler.
Belki de hala oyun oynuyordu..
Kapı çaldığında sıçradı yerinde. Etrafına baktığında derin bir nefes aldı. Odasındaydı.
Gelen kişiyi biliyordu. Çok özlemişti Taehyung'u. Ama o kadar pişmandı ki bakmaya utanıyordu yüzüne. Bir de anlatmasını isteyecekti her şeyi. Ne yapmalıydı?
"Gir."
Muhafız kapı aralığından gülümseyerek başını çıkardı. Ayakta dimdik, giydiği kıyafetleri ile ihtişamlı duran varisi görünce daha çok gülümsedi. Onu ormanda öyle gördüğü anı bir daha düşünmek bile istemiyordu.
Ardından kapıyı kapatarak ilerledi ve Varisin önünde durdurdu adımlarını. Başını eğmişti Hoseok ve zaten düğmelemiş olduğu düğmeleri açıp tekrardan yapmaya başlamıştı.
"Hoseok.. Dışarı çıkamak zorunda değiliz. İstersen-"
Kafasını hızla kaldırarak kesti muhafızın sözünü "Hayır Tae. Halk zaten endişeli, geri döndüğümü kendi gözleri ile görseler çok daha iyi olacak. Bu yüzden çarşıya inmeliyiz."
Taehyung onaylar şekilde kafasını salladığında gözleri prensin sarılı bileklerine değdi. Yavaşça yumruk yaptı ellerini. Söylemek veya sormak istediği şeyler içini yiyip bitiriyordu lakin prensin bu sorulardan açıkça kaçmaya çalıştığı belliydi. Neden yapıyordu bunu peki?
"Bileklerin nasıl oldu? Çok canın yandı mı?"
Hoseok gözleri dolduğunda ağlamamak için kırpıştırdı.
"Hayır, yanmadı." Keşke canını yakan şey, yanlızca bedenindeki ufak tefek yaralar olsaydı.
Taehyung bir adım daha yaklaşıp turuncu saçlı gencin omzuna koydu elini ve derin bir nefes aldı.
"Hoseok bunu sana kimin yaptığını biliyor musun?"
Küçük kesikler açılan avcunu sıktığında sızı yüzünden yüzünü buruşturdu. Onu öldürmeye çalışacak kadar ileri gitmişti. Ya o şişe gerçekten kafasına isabet etseydi!?
"Gördün mü Hoseok? Ya da her hangi birşey duydun mu? Oradan nasıl kaçtın? Bileklerindeki morluktan bağlandığını anlayabiliyorum ama elindeki kesikler nasıl oldu? Kafayı yiyeceğim artık anlat şunları Jung!"
Sonda yükselen sesi yüzünden dalıp gittiği yerden çıktığında, endişeli yüzü ile iki omzunu da kavramış ve kendisini hafifçe sarsan muhafıza baktı.
"Hayır görmedim."
Koca bir karmaşa içinden dudaklarından dökülen iki cümle, kulaklarına tekrar tekrar ulaştı her ikisine de.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
REGNO-Sope
Fanfiction"Karşıma çıksa acımadan soluksuz bırakır, öldürürüm ellerimle.." Dedi Yoongi , ufacık dokunuşuyla paramparça olacağından habersiz bedene. *Regno;İtalyanca krallık anlamına gelmektedir. [sope+taejin]