'Olmaz dediğin ne varsa olur. Düşmem dersin düşersin, şaşmam dersin şaşarsın, öldüm der durur yine de yaşarsın.'
Hz. Mevlana
O eğlenerek samimi sohbetlerimizin geçtiği kafeye şimdi dünyamız başımıza yıkılmış biçimde gelmiştik. Çok zoruma gidiyordu her şey herkes...
En can alıcı olanı ise yanlış adama aşık olmamdı. Bakışlarımı etrafta gezdirdim. Hep buraya oturur deli gibi gülerdik. Hatya bazen gülmekten konuşamazdık bile. Şimdi göz yaşları içinde anılarımızı hatırlıyordum. Eğer zamanı geriye alabilseydim önceliğim burada geçirdiğim anın tadını çıkartmak olurdu. Nerden nereye gelmiştik, babam ölümle savaşıyor dostum dediğim adam babamı bu duruma getirdiği için cezaevindeydi. Ben yıkılmış, incinmiş yorulmuş biçimde göz yaşlarımla günlerimi geçiriyordum.
"Buyrun istediğiniz gibi kahvelerinizi getirdim efendim afiyet olsun."
Dayım gülümseyerek başını sallayıp bana döndü. Anlatmamı istiyordu ben şimdi ona ne anlatacaktım? Daha önemlisi nasıl yalan söyleyecektim? Başımı eğip sabahtan beri tırnaklarımla çize çize kanattığım ellerime baktım.
"Şimdi bana baştan her şeyi anlat prenses. Anlat ki sana yardımcı olabileyim."
Derin bir nefes alıp o konunun açılmamasını dileyerek dayıma baktım.
"Müşteriler zaten en başından bu işi bitirmek için gün sayıyormul dayı ne anlatayım ki. Yapamayacağımı düşünüp gittiler işte."
"Ondan bahsetmiyorum prenses. O iş kolay ben haberlerden bahsediyorum."
"Gördün mü?"
Kahvesinden bir yudum alarak anlayışla gülümsedi.
"Görmemek mümkün mü? Böyle o anki resimler yakından yakından çekilmiş. Ayy düşündükçe tuhaf oluyorum. Kız sen ne ara büyüdün de sevgilin oldu?"
Güldürmek için takılıyordu. Fakat o resimleri görmesi beni çok utandırmıştı. Resimlerimizi çeken her kimse bu büyük bir suçtu. Onu bulup dava açıcaktım.
"Dayı biliyorum senden sakladım. Bunun için çok özür dilerim ama bitmiş bir ilişkiydi."
"Tabi tabi o yüzden dün gece dudak dudağaydınız."
"Dayı... Bizim ilişkimiz biteli çok oldu o sadece anlık yaptığı hataydı."
"Bitmişe benzemiyor beni sevgilin sandı. Deliye dönmüştü görmedin mi?"
"Çok özür dilerim."
Elini masaya uzatınca diğer elimi uzatıp elini tuttum. İçimi raharlatacak bir gülümsemeyle konuştu.
"Özür dilenecek bir şey yok prenses. Ben sadece sen gül diye uğraşıyorum. Yoksa kocaman kız oldun özel hayatına karışamam."
Somurtmayı bırakıp gülümsedim. Dayımın gelmesi bana o kadar iyi olmuştu ki. Babam olmadığı zamanlae hep böyle beni güldürür sarılırdı. Bir tek onun bana olan ilgisini babama benzetirdim. Bu yüzden çok mutlu olurdum.
"Hatırlıyor musun bir kere buraya geldiğimizde seni baya güldürmüştüm. Sende ağzındaki şarabı öylece yüzüme çıkarmıştın."
Sırıtarak başımı dışarıya çevirdim.
"Hiç hatırlatma dayı o tepkin beni krize sokmuştu."
"Hatırladıkça o şarabın kokusunu üstümde hissediyorum. O neydi öyle çürümüş çorap gibi kokuyordu."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PANZEHİR
Teen FictionTesadüflerin oyuncağı olduktan sonra ne diye bir irademiz vardı? Kullanamadıktan sonra göğsümüzü dolduran hisler ve kafamızda kımıldayan düşünceler neye yarardı? ~Sabahattin Ali~ ~02.02.2021~