7 BÖLÜM

6K 225 70
                                    

'Ve savaş, kazananı olmayan bir mücadelenin adıdır.'

Ümit Gürbüz


"Ne dediğini anlamıyorum. Belli ki bana yardım da etmeyeceksin. Bu işi başka bir yolla bulacağım."

Hafif eğilerek duvara ile onun arasından çıktım. Yeterince canım burnumdaydı. Bir de bu adamın şifreli konuşmalarını çözmeye vakit harcayamazdım. Koltuktan çantamı kaptığım gibi çıkmak için kapıya yöneldim.

"Bunu unuttun."

Elim kapının kulpunda olduğum yerde kalakalmıştım. Ne o tarafa dönebiliyordum ne kımıldayabiliyordum. O kadar derinden işlemişti sözleri. Zar zor yutkunarak usulca ona baktım. Elini hafif duvara vurup masadaki gözlüğümü gösterdi.

Daha fazla burada zaman harcamamak için hızlı adımlarla gidip masadaki gözülüğüme uzandım. Ne ara arkama geçti bilmiyordum. Bedeni tüm bedenimle temas halindeyken arkamdan üstüme yüklenerek masadaki elimi tuttu. Sakin nefesini kulaklarıma usulca vererek sertçe yutkundu.

"Söylediklerimde ciddiydim Emel Karahan. Bu işe karışmayacaksın."

Gözlerimi sıkıca kapatmış dudaklarımı dişlerken sadece başımı salladım. Çünkü ona direndikçe bırakmıyordu. Boynuma minik bir öpücük bıraktığında gözlerimi aniden açıp karşımdaki duvara baktım.

"Eğer sana bir şey olursa değil adamları babanı dahil yaşatmam."

Arkamdan sonunda çekildi. Kaçarcasına koşar adımlarla odadan çıktım. Korkudan mı yoksa heyecandan mı bilinmez tir tir titriyordum. Kapıyı sert çarptığım için koridordaki herkes bana bakarak ilerliyordu.

Yaptığım hareketten değil de ne kadar kapatmaya çalışırsam çalışayım gözlerimin haline baktıklarını fark edince gözlüğümü takıp titrek adımlarla ilerlemeye başladım.

Buraya hiç gelmemem gerektiğini bir kez daha anlamıştım. Ulaş Çakırcı bilse de söylemezdi. Ayrıca az önce konuştuklarını anlamak istememiştim. Önce kutlamada beni dansa kaldırması, sürekli benimle temas halinde bulunmaya çalışması şimdi bana zarar gelirse neler yapacağını söylemesi...

Beni ilk defa o kutlamada gördüğüne emindim. Daha önce bir yerde görmesi imkansızdı. Çünkü böylesine büyük bir iş adamının benim takıldığım yerlerde takılması imkansızdı.

Dışarıya çıktığım anda korumalarım görevlileri bıraktı. Adımlarımı hiç yavaşlatmadan arabaya doğru ilerleyip açılan kapıdan içeriye girdim. Şoför hemen öne binip dikiz aynasından şüpheli bakışlarını üstümde gezdirdi.

"Emel hanım iyi misiniz?"

"İ-İyiyim siz hastaneye sürün."

Başını sallayıp sonunda o bakışlarını üstümden çekti. Sanki şirkete girdikten sonra nefesimi tutmuşum gibi hissediyordum. Başımı geriye atıp tuttuğum nefesi bıraktım.

"Emel hanım iyi olduğunuza emin misiniz? Ulaş Çakırcı size bir şey mi yaptı?"

"Hiç bir şey yapmadı! Sen lütfen işine döner misin!"

Bir anda patlayarak şoföre bağırdım. Dikiz aynasından bana bakmayı bırakıp yola döndü.

"Özür dilerim efendim. Pusat beyin kesin emri olduğu için bu kadar ileri gittim."

Babamın sözünü duyar duymaz başımı kaldırıp gözlüğümü çıkardım.

"N-Nasıl?"

"Pusat bey bundan bir hafta öncesinde bize kesin bir emir vermişti. Sanki bütün bu olacakları biliyormuş gibi..."

PANZEHİRHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin