'Güvensizlik, aslında alışılmış güvencelerin eksikliğinden başka bir şey değildir.'
Robert Musil
"Emel yeterli değil mi? Kafanı kaldıracak halin bile kalmadı."
Elim anlımda önümdeki dosyaları incelerken Eser omzuma masaj yapıyordu. Hayatımda ilk defa beynimin bu kadar yorulduğunu hissetmiştim. Haklıydı her an yorgunluktan bir kez daha bayılacakmış gibi hissediyordum.
"Saat kaç?" dedim sıkıntıyla.
"Gece on bir. Hadi artık eve gidelim."
"Eser sen anneme bir bakar mısın? Babam ne durumda haber verirsin. Bende o zamana kadar anca toparlanır eve geçerim. Bir kaç saat uyur yanınıza gelirim."
Omuzlarıma masaj yapmayı bırakıp masama yaslandı. Bırakmaya pek niyeti yokmuş gibi yüz ifadesi vardı.
"Ne kadar büyük bir tehlikenin içinde olduğunun farkında değilsin sanırım?"
Oturduğum büyük koltuğa yaslanıp bacak bacak üstüne attım. Her şeyin farkındaydım. Fakat kaçarak hiç bir şey elde edemezdim.
"Sırf büyük bir tehlikedeyim diye hayatıma devam edemeyecek miyim Eser? Korkarak nereye varabiliriz?"
"Haklısın ama-"
"Benim için korktuğunun farkındayım Eser. Dışarıda dünya koruma varken kimse bana bir şey yapamaz. Bu yüzden için rahar olsun."
Kollarını birbirine bağlayıp mavi gözleriyle gülümsedi.
"Pekala seni zorlamayacağım. Ama eve gittiğinde beni ara olur mu?"
Başımı sallayıp gülümsedim. Önüme düşen saçlarımı geriye çekip anlıma bir öpücük kondurdu. Onu arkadaşım olarak görmememin bir sebebi de buydu. Abim, kardeşim ailem gibi davranıyordu. Babamdan sonra onun kanatlarına sığınabileceğimi biliyordum.
"Görüşürüz rapunzel."
"Görüşürüz..."
Odadan çıkarken bir kez daha bana dönüp el salladı. Aklının bende kalacağını biliyordum. Ama eve gider gitmez içi rahat etsin diye onu arayacaktım. Eser odamdan tamamen uzaklaştığında yüzüme zorla yerleştirdiğim o gülümsemeyi silip gözlerimi kapatarak arkama yaslandım.
Babamın evimize geldiğinde bütün yükünü bizden sakladığını yeni anlamıştım. Koca holdingi yönetmek hiç kimsenin hayal ettiği gibi değildi. Sanki dünyayı yönetiyordum. O kadar ağırdı.
Kendimi bıraksam burada uyuyakalacakmışım gibi hissediyordum. Holdingte ben haricinde güvenlikler ve korumalar vardı. Büyük koltuğumu etrafımda çevirip tam arkamda duran büyük resme baktım. Babamın en sevdiği hayvanın resmi vardı. Kartal...
Her zaman savaşmayı ve başarmayı sevdiği için ruhunu yansıttığınu söylerdi. İçimi acıtsa da öleceği düşüncesini aklımdan çıkartamıyordum.
Eğer ölürse hep anısı olarak kalacaktı bu resim...
Asla kaldırmayacaktım asla...
"Offf...."
Başımı bir kez dah geriye atıp yorgun gözlerimi kapattım. Odamın kapısı çalınmadan aniden açılınca korkuyla kapattığım gözlerimi açıp koltuğumu çevirdim. Karşımda Ulaş Çakırcı'yı görmemle gözlerim büyüdü.
"Senin-"
Koşar adımlarla yanıma gelip kolumu yakaladığında şaşkınlıkla ağzım açık kalmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PANZEHİR
Fiksi RemajaTesadüflerin oyuncağı olduktan sonra ne diye bir irademiz vardı? Kullanamadıktan sonra göğsümüzü dolduran hisler ve kafamızda kımıldayan düşünceler neye yarardı? ~Sabahattin Ali~ ~02.02.2021~