'Senin yaşattığın o işgenceyi sana sarılarak sanki sen yapmamışsun gibi anlatmak istiyorum.'
Dayım annem ile beni eve getirmişti. Yol boyunca donuk ifadelerle bomboş oturmuştum. Annemin ne zaman geldiğini babamın da onunla mı geldiğini soramamıştım bile.
"Gel birtanem."
Annem benim kapımı açıp kolumdan tutarak indirdiğinde kendi evimize geldiğimizi fark etmiştim. Tadilat bitmek üzereydi. Durmak bilmeyen göz yaşlarım yanaklarımdan süzülürken annem koluma girmiş beni eve doğru götürüyordu.
"Böyle davranma annem beni de korkutuyorsun."
Annemin sözleriyle yerdeki bakışlarımı eve çevirdim. Kapının önünde Nil abla ve Sena vardı. Öyle umutlu bakıyorlardı ki içim paramparça olmuştu. Annemin kolundan usulca çıkıp olduğum yerde durdum.
Annem neden durduğumu fark edince yüzüne düşen saçlarını kulağının arkasına sıkıştırıp derin bir nefes aldı.
"Pusat bey odasında Emel hanım. Dün akşam yola çıkmışlardı fakat size sürpriz yapmak istedikleri için söylememi istemediler." dedi Nil abla. Oğlunun öldüğünden bir haber konuşuyordu.
"Emel hanım..." dedi Sena. Gözlerine baktım ve neyin cevabını istediğini anladım. Bir saat önce ne oldu hiç belli bile etmiyorlardı.
"Kusura bakmazsanız abim nerede sorabilir miyim?" dediğinde güçlükle tuttuğum hıçkırıklarım dudaklarımdan döküldü.
"B-Bir şey mi oldu Bahar hanım? Eren nerede?"
Nil ablanın sorularına yanıt vermek için hazırlanan annemin koluna dokunup susmasını istedim. Bu haberi benim vermem gerekiyordu bir başkası değil.
Sena adımlarını bana yöneltip tam karşımda durmuş korkak bakışlarını gözlerimden ayırmıyordu.
"Abla... Bak abla diyorum, abim nerede?"
Dayım yanıma gelip omzuma dokunmuştu. Dilim varmıyordu nasıl söyleyebilirdim...
"Sena sen eve gir Nil hanımla bir şey konuşmamız gerekiyor." dedi dayım. Olayı daha da alttan almaya çalışıyordu ama bu olay asla alttan alınacak bir konu değildi.
"Hayır Atlas abi bana abimin nerede olduğunu-"
"O-Oğluma bir şey mi oldu?"
Sena'nın sözünü kesen o titrek ses gözlerimi kapatmama neden olmuştu.
"Mutfakta elimden bardak kaymıştı. Kötüye çekmek istemedim Emel hanım lütfen o içime düşen kötü hissi güzele çıkartın."
Başımı iki yana sallayarak burnumu çektim. Sena'nın kolumdaki eli yavaş yavaş kayarken derin bir nefes aldım.
"Eren..." dedim usulca. "O öldü."
İkisi de donakalmıştı ne bir tepki veriyorlar ne de konuşuyorlardı. Annem Nil ablanın koluma girip düşmemesi için destek olurken Sena dolu gözlerle acı içerisinde kabul etmeyi reddetti.
"H-Hayır, yalan söylüyorsunuz." dedi gülerek. Dayım beni tutmayı bırakıp Sena'ya yaklaşırken "Dokunma!" diye çığlık attı.
"Bakın şakanın hiç sırası değil. Tamam herkes kurtuldu Pusat bey döndü. Her şey düzene giriyor. Emel abla Allah'ın aşkına bu hiç güzel bir şarkı değil."
"Emel yalan söylemiyor Sena. Eren Eser'e ateş ederken kalbinden vuruldu."
"Oğlum!" diye bir feryat koptu. Gözlerimi açıp karşımda düşmek üzere olan Nil ablaya baktım. Boğazından çıkan o acı tın bütün eve yankılanmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PANZEHİR
Novela JuvenilTesadüflerin oyuncağı olduktan sonra ne diye bir irademiz vardı? Kullanamadıktan sonra göğsümüzü dolduran hisler ve kafamızda kımıldayan düşünceler neye yarardı? ~Sabahattin Ali~ ~02.02.2021~