'Her insanın bir diğeri için engin bir muamma oluşu, üzerine kafa yorulması gereken şaşırtıcı bir gerçektir.'
Charles Dickens
"Efendim mesajınızı ilettim."
"Güzel."
İşaret parmağımı ve orta parmağımı birleştirip çıkmasını işaret ettim. Elimdeki tabletten telefon markalarını araştırıyordum. Emel'in telefonunun markası fazlasıyla kötüydü.
Odama apar topar giren adamıma karşılık kaşlarımı çattım. Canına susamış gibi kapıyı çalmadan üstelik ben izin vermeden girmişti.
"Efendim!"
"İzinsiz daldığına göre önemli bir bahanen olmalı."
Ellerini karnında birleştirip başını eğdi.
"Özür dilerim fakat çok iyi haberlerim yok."
Telefonlara bakınarak konuşmasını bekledim.
"Dinliyorum."
"Yarım saat önce Emel hanım kaçırıldı."
Elimdeki tableti bir anda yere fırlatıp hırsla ayağa kalktım.
"Ne demek kaçırıldı lan!"
"Engel olamadık efendim çok fazlaydılar. Adamlarımızın yarısını öldürdüler."
Öfke bütün damarlarıma işlerken elim ayağım titremeye başladı. Tonlarca adamı oraya süs diye mi dikmiştim. Koşar adımlarla adamın yakasını tutup bağırdım.
"Ben sizi oraya ağaç diye mi diktim lan!"
"Ö-Özür dilerim efendim."
Tüm gücümle geriye itip sakin kalmaya çalışarak sertçe yutkundum.
"Ne kadar adam varsa bahçeye topla!"
"Hemen efendim."
Elim ayağıma dolaşmış sinirden ne yapacağımı bilemiyordum. Masamın çekmecesinden anahtarı alıp durmadan kapıya yöneldim.
Adımlarımı hızlandırıp koridorun sonundaki kilitli kapıda durdum. Ellerim öfkeden tir tir titriyordu. Bir hırsla kilidi açıp içeriye girdim.
Bu eve taşındığım gün tam da bu odayı özel olarak seçmiştim. Benim için özel olan nadir eşyaları koymam dışında küçük bir sandığım vardı. Sandığa ilerleyip içini açtım.
Gri desenli silahımın mermilerini kontrol ettikten sonra belime sıkıştırıp kapağını sertçe kapattım. Sinirden göğsüm havalanıyordu.
Gözüme çarpan resimlere baktım. Emel'i gördüğüm günden beri resimlerini çıkarttırıp kendi elimle duvarlara asmıştım.
"Merak etme Emel Karahan. Seni o şerefsizin elinden kurtaracağım."
Odadan çıkıp kapıyı geri kilitledim. Anahtarı ceketimin iç cebine yerleştirip üçer beşer koşar adımlarla merdiveni inip evden çıktım. Adamlar bahçeye dizilmiş elleri karnında vereceğim emri bekliyorlardı.
"Gideceğimiz mekanı biliyorsunuz! Ne yapacağınızı da biliyorsunuz! O kansıza verdiğim süre buraya kadardı! Bir saniye bile acımak yok! Karşınıza ne kadar engel çıkarsa çıksın o silahtan o kurşun düşünülmeden sıkılacak! Eğer bunda da başarısız olursanız belinize taktığınız silahları başınızda bulursunuz! Şimdi dağılın!"
Hepsi koşar adımlarla arabalara dağılırken kendi arabama binip gaza köklendim.
"Seni bulacağımı biliyordun."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PANZEHİR
Novela JuvenilTesadüflerin oyuncağı olduktan sonra ne diye bir irademiz vardı? Kullanamadıktan sonra göğsümüzü dolduran hisler ve kafamızda kımıldayan düşünceler neye yarardı? ~Sabahattin Ali~ ~02.02.2021~