🎶 else, paris
🦋
Aynada son kez kendimi kontrol edip oturduğum makyaj masasından ayaklandım. Üzerimdeki elbiseyi incelerken bir yandan da makyaj masasının üzerinde duran ufak siyah çantama işimi görecek şeyleri katıyordum.
Giydiğim salaş kırmızı elbisenin karın kısmına elimi yerleştirip hafif şiş duran karnıma bakıp gülümsedim. Neyse ki elbise üzerime çok fazla yapışmıyordu ve bebeğimi rahatsız etmiyordum.
İşimi tamamen bitirip saçlarımı son kez elimle düzelttim. Ardından da hafif bir kokuya sahip parfümlerden birisini elime alıp üzerime birkaç kez sıktım.
Bu hâlimle kendimi ister istemez onu aldatıp aldatmadığımı sorgularken buluyordum. Sonuçta bir başkasından hamileydim ve başka bir adamla yemeğe çıkacaktım. Aldatıyor sayılıyor muydum hiçbir fikrim yoktu.
Bu düşünceyi derhal yok ettim aklımdan. Biz zaten birbirimizi sevmiyorduk. İsteğim dışında birlikte olmuş, sonucunda da ortak bir şeye bağlı kalan iki birey hâline gelmiştik.
Yani o istese onun başka bir kadınla olmasına karışmazdım. Üstüne üstlük onu sevmediğim için başka bir kadınla olup beni rahat bırakacağı için sevinebilirdim.
Lakin bu çok düşük bir ihtimaldi. Çünkü sevgili müstakbel eşim (!) beni fazla önemsiyor gibi gözüküyordu. Bir de dün gece eve geldiğimde beni azara çekip bir daha hamile hâlimle böyle bir şeye yeltenmemem gerektiğini sert bir şekilde dile getirmişti.
Sanki beni bebeğimle tehdit edip üzen kendisi değilmiş gibi düşünceli eş ayaklarına yatıyordu...
Derin bir nefes alıp bunları düşünmeye son verdim. Bir an önce hazırlanıp evden çıksam iyi olacaktı. Her ne kadar Johnson bugün klasik iş yemeklerinden birisinde olacak olsa da korkmadan edemiyordum. Eve geç geleceğini biliyordum. Umarım bugün de öyle olurdu.
Evdeki çalışanlar akşam yemeğini hazırladıktan sonra evden ayrılıyorlardı. Bu döngü haftalardır bu şekildeydi. Buna güvenerek ben de kimseye haber vermeden dışarı çıkacaktım. Nasıl olsa o gelene kadar çoktan eve dönmüş, uykuya dalmış olurdum.
Hem haber verecek olsam da ne diyecektim ki? Birkaç haftadır tanıdığım bir adamla yemeğe çıkıyorum, haberin olsun mu? Hoş, o adamı tanıyor bile sayılmazdım.
Aklıma istemsizce dün gece gelirken farkında bile olmadan nefesimi tuttum. Bu cesareti nereden bulduğumu bilmiyordum. Saatlerce omzunda ağlamış, acılarımı sarıp sarmalamasına izin vermiştim. Ben ne ara insanlara bu kadar güvenir olmuştum?
Onu ektiğim için bugün belirlediğimiz saatte beni bıraktığı yerden almasını söylemiştim. Sebebini bilmiyordum ama bunu gerçekten istiyordum. Onu tanımak, kim olduğunu öğrenmek istiyordum.
Bakışlarım birden odadaki duvar saatine kaydığında belirlediğimiz saatin yaklaştığını fark ettim. Çoktan gelmiş olmalıydı. Daha fazla oyalanmadan siyah deri ceketimi üzerime geçirdim. Ayağıma elbisemle uymayacağını bilsem de spor ayakkabılarımdan birisini giyip odadan ayrıldım.
Kısa bir sürenin ardından oradan çıktığımda evin hemen önünde gördüğüm arabasıyla duraksadım. İyi ki ona beni bir alt sokaktan almasını söylemiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZEHİR AMBARI
Chick-Lit"Çok âşığım, amca. Tam onu unuttum sanıyordum, bitti diyordum. Hepsi onu görene kadarmış. Bir bakışıyla kanıtladı bana bunu." "E bu çok iyi bir haber! Kim bu kadın? Tanıyor muyuz?" Yüzümde buruk bir gülümseme oluştu. Ben bile tanımıyordum ki onu. Yü...