17| DAVET

1.2K 71 60
                                    

🎶chase atlantic, the walls

🦋

Geldiğimiz mekânda etrafı incelerken bir yandan da tanıdık yüzlere yapmacık bir gülümsemeyle karşılık veriyordum. Etraftaki samimi insanlardan çok kınayıcı bakışlara maruz kalmak beni daha şimdiden germeye başlamıştı ama bu durumda elimden gelen hiçbir şey yoktu maalesef.

Birkaç hafta önce Johnson ile bebeğimin üç aylık oluşunu kutlamıştık ve şimdi de kol kola Alex ile buraya gelince insanlar haklı olarak olayların arka yüzünü göremiyorlardı. Lakin yine de bu bana sanki suçluymuşum gibi bakmalarını gerektirmiyordu.

"Sakin ol Lamia, tedirginliğini o da hissedecek."

Alex'in eli karnımı yavaşça okşamaya başladığında rahatlamak adına derin nefesler alıp verdim. Ayağımdaki topuklu ayakkabılar dengemi zorlarken destek almak istercesine bedenimin bir kısmını Alex'e yaslayarak aramızdaki mesafeyi kapattım ve "Elimde değil," diye mırıldandım.

"Bebeğini düşün. Mesela adını ne koyacağını, doğduğunda nasıl gözükeceğini hayal et."

Yüzümdeki gülümsemeyle yönümü ona döndüğümde onun da kafasını aniden benden tarafa çevirmesi bir olmuştu. Bu hareketi karşısında dudaklarımız saniyelik olarak birbirine değmiş, öylece kalakalmıştım. Ne yapacağımı bilemez bir hâlde Alex'in gözlerinin içine bakarken bu saçma temasımızı bölen tanıdık bir ses oldu.

"Lamia! Gelmişsin."

Alice bizi az önce yakaladığı durumu çaktırmamaya çalışarak yüzüne samimiyetsiz bir gülümseme yerleştirdi. Onu başımla onaylayıp aynı yapmacık gülümsemeyle onu geçiştirecek bir şeyler söyledim. O ise beni dinlemek yerine anlamsız bakışlarla baştan sona Alex'i süzüyordu.

"Ee, beni beyefendiyle tanıştırmayacak mısın?"

Onun sorusuna karşılık "Alex, bu Alice,"diye kısaca adını söyledim. Eskiden olsa öve öve bitiremeyeceğim kişiyi şimdi sadece ismiyle tanıtmam bir nebze Alice'i şaşırtmıştı. Fakat hemencecik toparlayıp Alex'e memnun olduğuna dair bir şeyler söyledi. Alex ise başıyla onaylayıp geçiştirmişti.

"Lamia, hayatım, birkaç dakikalığına benimle gelebilir misin?"

Alice'i onaylayıp bedenimi yasladığım yerden dikleştirdim ve onu takip ettim. Alice beni konuşabileceğimiz tenha bir köşeye çektiğinde asıl gerçek kimliğini ortaya dökerek cici kız rolünden sıyrılmıştı.

"Sana inanmıyorum, Lamia! Bir anda Johnson'ı terk ediyorsun ve aylar sonra kolunda ülkenin en büyük araba galerilerine sahip adamla buraya geliyorsun... Bu bir şaka mı?"

Söylediklerine ufak bir kahkaha atarak "Şaka gibi mi gözüküyor? O aptal herifle hayatımı harcayacak değildim, Alice. Beni aldatan birisiyle bir ömür geçiremem," diye sanki hiçbir şeyden haberim yokmuş gibi konuştum. Alice'in yüzü söylediklerim karşısında renkten renge girerken büyük bir keyifle onu izliyordum.

"A-aldatmak mı?"

"Evet, senin haberin yok muydu? Alex onun gerçek yüzünü görmemi sağlamasaydı kim bilir ne hâlde olurdum. Meğer her gece barlarda başkalarıylaymış."

Alice beni geçiştirmek amacıyla başkalarının yanına gideceğini söylediğinde bir şey söylemeden Alex'in yanına geri döndüm. Şimdilik ona bu kadar korku yeterliydi. Tüm kozumu bir anda harcarsam olaylar çok çabuk parlar sönerdi ama bu şekilde hem Alice'in aklını karıştırmış hem de tedirgin olmasına sebep olabilirdim.

Alex'i eski bıraktığım yerde göremeyip etrafa kısa bir göz gezdirdiğimde ufak bir toplulukla sohbet ettiğini fark etmiştim. Adımlarımı bu sefer de o tarafa çevirdim. Yanına ulaşır ulaşmaz üzerimde hissettiğim bakışlarla Alex'in koluna girdim ve onu çekiştirerek kalabalıktan uzaklaştırdım.

Boş olan masaların birisinde ayakta dikilmeye devam ederken "Yüzsüz kız! Bir de çok haddineymiş gibi beni sorguya çekmeye kalkıyor," diye sinirle homurdandım. Alex ise benim aksime yüzündeki keyifli ifadeyle beni izliyordu.

"Seni ciddi anlamda kıskanıyor."

Omzumu silkip bakışlarımı kocaman salonda gezdirdim. O esnada gözüme çarpan kişilerle vücudum kaskatı kesilmiş, gözlerimi bir saniye bile üzerlerinden ayıramadan annemle babamı izlemeye dalmıştım.

Babam hiç değişmemişti. Geçip giden aylar ne ona bir şey katmış ne de bir şeyler götürmüştü. Annemse her zamanki gibi yaşlandığını kabullenmek istemezcesine yüzüne birkaç işlem yaptırmış olmalıydı. Elmacık kemikleri daha belirgin gözüküyordu.

"Bir şeyler içmek ister misin? Çoğu içecek alkollü ama sana uygun bir şeyler bulabiliriz."

Alex'in sorusuna başımı iki yana sallayarak cevap verdim. Ardından ona dönerek annemlerin olduğu masayı işaret ettim. "Annemle babam orada. Yanlarına gidebilir miyiz?"

Alex bir şey söylemeden elimi tuttu ve beni onların olduğu masaya ilerletti. Oraya ulaşır ulaşmaz bir adamın sohbetine dahil olduğunda ben de dikkatleri üzerimize çekmenin verdiği fırsatla annemle babama çevirdim bakışlarımı.

Annem kaşları çatık bir şekilde bir Alex'e, bir de onun belimdeki eline baktı. Ardından bakışlarının odağı sonunda yüzümü bulabilmişti. Yüzüme samimi bir gülümseme yerleştirerek "Merhaba anne," diye mırıldandım.

Başıyla selamımı alıp masadaki sohbet ettiği kadına döndü. Babam kısa bir an yüzüme hüzünle baksa da annemin onu dürtmesiyle önüne dönmek zorunda kalmıştı. Aynı masada olmamıza rağmen birbirimize bu kadar yabancı olmamız o kadar garip bir histi ki nasıl davranmam gerektiğini bilemiyordum.

Üzerimdeki Alex'in kollarından kurtulup annemin konuştuğu kadının sohbetine dahil olmak amacıyla yanlarına ilerledim. Annem etrafa bir şey çaktırmamak için bir problem yokmuş gibi davranıyordu ama kadınla eşi masadan ayrıldıktan sonra tavrı bir anda değişmişti.

Alex babamla kısa bir muhabbete girerken "İyi yere kapak atmışsın," diye onların duymayacağı bir sesle konuştu. Yüzümde buruk bir gülümseme oluştu. Johnson'dan haberi bile yoktu. Alex'ten hamile kaldığımı sanıyordu, kendince de haklıydı. Beni hiç merak edip arayıp sorma gereği duymamıştı çünkü.

Hamile olduğumu onlara açıkladığımda annem bir sürü ağır laflar etmişti. Beni okumam için okula gönderdiklerini, kimden çocuk peydahladıysam onun yanına gitmemi söyleyerek direkt evden kovmuştu. Babama da bir daha benimle muhatap olursa boşanacağını belirtmeyi ihmal etmemişti.

Babam fazlasıyla saf bir adamdı ve annem onu manipüle etmekten gocunmuyordu. Kızların anneleriyle âdeta bir arkadaş olduğunu söylerlerdi ama bu bizim için imkansız gibiydi...

Yüzüme vuran gerçeklerin altında ezilirken burada daha fazla durmak istediğimi sanmıyordum. Buraya bir ihtimal annemle babamın beni merak ettiğini düşünerek gelmiştim ancak işler pek de öyle gözükmüyordu. Kimsenin umrunda değildim. Annem benden bağını çoktan koparmıştı. Benim de onların yanına geri dönmeyi umut edecek gücüm kalmamıştı.

"Alex."

Benim seslenişimle iş hakkındaki sohbetten sıyrılıp bakışlarını bana çevirdi. Büyük bir ilgiyle gözlerimin içine bakıp "Efendim, bir tanem?" diye cevap verdi. Annemlerin bakışları bize dönerken içimdeki hisse engel olamayarak onlara ne kaybettiklerini göstermek için ağzımı araladım.

"Kızımız biraz yaramazlık yapıyor. Evimize gidelim mi?"

ZEHİR AMBARIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin