DEJAVU

286 20 0
                                    

Deniz'in kollarımda olan başını tuttum. Elimle alnına gelen saçlarını ittim. Umut neredeyse uyanmıştı, Daniel'ın ne söylediğini algılayabiliyordu artık.
"Uyanmıyor mu?" Bana bakan Daniel'a baktım. Başımı olumsuz anlamda salladım. "Ne yapacağız? Çok zaman kaybettik."
Umut uzanıp elimi tuttu. "Yaşıyorsun." Dedi boğuk bir şekilde. Gözlerini açık tutmaya çalışarak bana bakıyordu. Ona gülümseyip başımı salladım.
"Evet, buradayım."

"Bırakın." Kollarımın arasında sayıklayan Deniz'e baktım. Bir şeyler söylüyordu. "Deniz?"
Gözlerini açmaya çalışarak bana baktı. "Rüya?"
"Evet, benim. Deniz uyanman lazım, gitmemiz gerek!"
Gözlerini bir kaç defa açıp kapattı ve etrafına baktı. Elimi yanağına yerleştirip yüzünü bana çevirdim.
"Deniz şimdi suya gireceğiz. Nefesini tutman lazım beni anlıyor musun?"
Deniz başını olumlu anlamda salladı. Daniel'a baktım. "Acele edelim, daha fazla bekleyemeyiz." Dedi.
Deniz'i güç bela ayağa kaldırdım. Vücudunu sırtıma yaslayıp boynuma sarılmasını sağladım.
"Deniz beni sakın bırakma, söylediğim zaman nefesini tutman lazım duyuyorsun değil mi?"
"Hıhı." Konuşamayacak kadar güçsüzdü. Daniel Umut'un kolunu omuzuna attı. Bana baktı ve pencerenin girişini tuttu. "Hazır mısınız?"
Başımı evet anlamında salladım. Daniel pencereyi açar açmak ikimizde "Tutun!" Diye bağırdık ve suyun içine girdik. Daniel'ın önüne geçtiğimiz zaman bir anlığına Umut'u bıraktı ve pencereyi kapattı. Umut panikle çırpınırken Daniel aşağı yüzüp kolundan tuttu ve yukarı çekmeye başladı. Deniz boynumu bırakmıştı. Yanaklarını şişirmesinden nefesini tuttuğunu anlamıştım. Sağ kolunu sıkıca tutup yukarı yüzmeye başladım ama çok ağırdı. Kendimi bile yukarı çekemiyordum. Panikle ayaklarımı ve kolumu daha hızlı çırpmaya çalıştım. Daniel Umut ile birlikte neredeyse yüzeye çıkmıştı. Arkalarından bakarken gözlerimi Deniz'e çevirdim, gözleri kapanmıştı. Ona yaklaşıp önüme aldım ve koltuk altlarından tuttum. Ayaklarımı çırparak yukarı ilerledim. Deniz tuttuğu nefesi bırakmaya başlamıştı. Acele etmezsem boğulacaktı. Daniel ve Umut çoktan yüzeye çıkmıştı. Havuzda yalnızca Deniz ve ben kalmıştım. Artık gücüm kalmamıştı. Çoğunu Deniz'i taşımaya çalışarak harcamıştım. Aniden suya atlayan birini farkettim. Yukarı baktığım zaman Daniel'ın bize doğru geldiğini gördüm. Yanımıza yaklaşıp ikimizin de belinden tuttu ve yukarı yüzmeye başladık.

Yüzeye çıktığımız zaman derin bir nefes aldım. Daniel Deniz'i sudan çıkarmıştı, bende sudan çıktığım zaman Umut'un yanına oturdum. Koridorda neredeyse uyanıktı ama şuan eski haline geri dönmüştü. Derin derin nefesler alırken Daniel'a baktım.
"Nereye gideceğiz?"
O da aynı şekilde nefesini düzene sokmaya çalışıyordu. Islak saçlarını eliyle geriye itti.
"Bilmiyorum, sanırım geçen seferki pencereden çıkacağız."
Gömleğimin omuzlarından tutup geriye çektim. Her yerimiz ıslandığı için gömlek kendini salmıştı ve yakam açılıyordu. Ayağa kalktım ve Deniz'in kolundan tuttum.
"Acele etmemiz gerek." Dedim nefes nefese. Onları kaldırdıktan sonra pencerenin olduğu tarafa ilerlemeye başladık. Öğle yemeği saatinde kimse ortalıkta olmazdı bu yüzden her yer sakindi. Deniz arada mırıldanıp ses çıkartıyordu ama elimi ağzına kapatıp onu susturdum. Sessiz olmamız gerekiyordu. Yaklaşan adım seslerine kulak kabarttım.
"Biri geliyor," dedim kısık bir sesle. Daniel Umut'u bir köşeye oturttu ve sırtını duvara yaslayıp koridorun diğer tarafını gözetlemeye başladı. Bende duvara yaslanmış, Deniz'i kendime yaslamıştım. Ellerimi sırtından karnına sarıp onu ayakta tutmaya çalışıyordum.
Daniel kendini geri çekti. "Bir kişi, hallederim," dedi.
"Dikkatli ol."

İkimiz de nefeslerimizi tutmuş gelecek olan askeri bekliyorduk. Asker duvarın kenarından görünür görünmez Daniel üzerine atlayıp kolunu askerin boynuna sardı ve sıkmaya başladı. Askeri geriye sürüklerken ayağına bir çelme taktı ve yere düşürdü. Bir eliyle boynunun bir noktasına baskı yaparken diğer kolu hala boynunu sarıyordu. Sonunda asker hareketsiz kalmıştı. Uzanıp nabzını kontrol etti. "Bayıldı."
Derin bir nefes aldım. Daniel Umut'u da aldıktan sonra devam ettik. Artık daha iyi biliyorduk hangi köşeden kaç tane asker çıkacağını. Pencerenin yanına geldiğimizde açtım ve Deniz'i dışarı yuvarladım. Arkasından ben çıktım ve Daniel'ın ittiği Umut'u tuttum. Tekrar onları ayağa kaldırdık ve aynı duvarın köşesine gittik. Haziran aynının sonlarında olduğumuz için güneş yakıcı bir sıcaklıktaydı. Bunun tek avantajı ıslak kıyafetler ile üşütmeyecektik
İnanılmaz bir dejavu yaşıyordum. Her şey ilk kaçtığımızdaki gibi aynı gidiyordu. Daniel bir dizini yere koydu ve diğerini basmam için düz tuttu. Başımı hayır anlamında salladım.
"Önce sen çık, ben ikisini de yukarı çekemem."

Dediğimi yapıp ayağa kalktı ve yukarı tutunarak duvarın üzerine çıktı. Önce oturan Umut'u ayağa kaldırdım ve kollarını Daniel'a uzattım. Daniel dişlerini sıkarak Umut'u yukarı çekti.
"Yavaş ol."
Umut ile birlikte diğer tarafa indikten sonra geri çıktı. Ara sıra arkama bakıyordum. Geçen sefer olduğu gibi son anda birilerinin gelmesinden korkuyordum. Deniz'in de kollarını yukarı tuttum ve Daniel onu da yukarı çekti. Bir kaç saniye sonra ellerini bana uzattı. "Rüya elini ver!"
Elimi uzattım, beni yukarı çektiği zaman hemen aşağı atladık. Deniz ve Umut az öncekinden daha uyanıklardı. Açık hava iyi gelmiş olmalıydı.
"Ortalık çok sakin," dedim Deniz'i kaldırırken.
"Bu sefer nedenini bilmiyorum, bir an önce şehir merkezine gitmemiz gerekiyor."
Elimizden geldiği kadar hızlı ilerlemeye çalışarak koşmaya çalıştık. Geriye dönüp son bir kez hapishanenin büyük binasına baktım. Buraya tekrar ne zaman geri getirileceğimi merak ediyordum. En sonunda hep aynısı oluyordu çünkü.



Oy ve yorumlarınız benim için çok kıymetli, umarım hoşunuza giden bir bölüm olmuştur.

Bölüm hakkında düşünceleriniz neler?

YERALTI HAPİSHANESİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin