Gözlerimi açıp yatakta doğruldum. Uyumak biraz olsun iyi gelmişti. Yatakhaneye göz gezdirdiğimde boştu. Karşı duvardaki saate baktığımda 6:50'di. Yataktan çıkıp banyoya gittim. Ellerimi ve yüzümü soğuk suyla yıkadım. Yatakhaneden çıkıp yemekhaneye doğru gittim. Doğru tahmin etmiştim yemek yiyorlardı. Köşedeki masadan bir tabak aldım. Gözlerim ile yemekhaneyi taradım. İlerdeki masada oturan Gökçe'yi gördüğüm anda adımlarımı ona yönelttim. Yanına oturduğumda kafasını kaldırıp bana baktı ve gülümsedi
"Uyandın mı?"
"Buraya geldiğime göre?"
Oturup yemeğimi yemeye başladım.
"Gökçe."
Gökçe eğik olan başını kaldırıp bana baktı.
"Efendim?" Elimdeki çatalı tabağın yanına bıraktım ve Gökçe'ye baktım.
"Bir yıldır buradaymışsın. Hiç mi merak etmedin neden burada olduğunu ya da ne kadar kalacağını?"
Gökçe dalga geçer gibi güldü.
"Etmez olur muyum? Ettim tabii. Ama kimse birşey söylemiyor. Boşuna çabalama sende. Sana da söylemezler."
O haritayı ben çalmamıştım. Ne FBI'den ne de görev haritasından haberim vardı bu zamana kadar. Bir yolunu bulmalı ve buradan kurtulmalıyım. Güçlü biri değildim. Ne kavga edebilirim ne karşı çıkabilirim. Buradaki sonum bir aya kadar ölüm olurdu sanırım.
İç çekip tepsiyi yerine götürmek için masadan kalktım.
Yere bakarak yürüdüğüm için karşımdakini fark etmedim ve
birine çarptım. Çarpmanın etkisi ile elimdeki tepsi ile birlikte yere düştüm. Telaş ile tepsidekileri toplarken bir yandan da özür dilemeye çalışıyordum.
"Özür diler-"
Buradakilerin çoğu yabancıydı.
"I'm sorry (Özür dilerim,)"
Çarptığım çocuk yakamdan tutup beni sertçe yerden kaldırdı "Sorry? Ha?" dedikten sonra kahkaha attı.
Ardından İngilizce birşeyler söylemeye başladı. Bana küfür ettiğini
"Bitch" cümlesinden anlamıştım. Ingilizce küfür bilmiyordum. Ne vardı bu kadar sinirlenicek? Alt tarafı çarpmıştım. Çocuğun bileklerinden tutup yakamdan çektim. Yapabileceğim en soğuk bakışı gönderdim
"Don't tuch me! (Bana dokunma!)"
Burada kalıyorsam eğer onlar gibi davranmak zorundaydım. Ama çocuk tekrar yakamdan tuttu.
"Guys! Look at the girl! (Millet! Şu kıza bakın!) "
Diğerlerine bağırdıktan sonra bana bakıp güldü. Sağ elini tokat atmak için havaya kaldırdı. O an gözlerimi sımkısı kapatıp bana atacağı tokatı görmek istememiştim. Hala gözlerim kapalıydı ama beklediğim tokat gelmemişti. Yavaşça gözlerimi açtığımda biri çocuğun bileğini sıkı sıkı tutuyordu.
Kim olduğunu görmek için kafalı biraz sola yatırdım. Tanıdık bir simaydı. Benim kaldığım yatakhane de kalıyordu ama daha önce dikkat etmemiştim. Daha yeni suratını görüyordum. Yakamdan tutan çocuğu benden uzaklaştırdı. Bende tulumun yakasını düzeltip tekrar şapkasını kafama geçirdim.
"Neden dikkatli olmuyorsun? Bu gidişle burada öleceksin,"
Telaş ile kolumu tutan Gökçe'ye baktım
"Görmemiştim."
Az önce beni kurtaran çocuk yanıma geldi.
Gözlerimi hafifçe çocuğun yüzünde gezdirdim. Açık ela gözleri vardı. Ya da Yeşildi, tam emin değilim. Kahverengi gür saçlara sahipti.Çocuk bana karşı gülümsedi ama ona herhangi bir karşılık vermedim.
"İyi misin? Birşey yaptı mı sana?"
Sorduğu soru karşısında affalladım. Çünkü dalmıştım.
"Evet, iyiyim"
"Güzel" diyip doğruldu.
Bende arkamı dönüp gitmeye başladım. Ama adımlarımı kesen şey çocuğa teşekkür etmeyi unuttuğumdu. Hızlı adımlar ile geri çocuğun yanına gittim. Beni görünce kaşlarını kaldırdı
"Birşey mi oldu?"
"Hayır. Ben, teşekkür ederim"
"Rica ederim,"
Hızlı adımlar ile yemek haneden çıktım.
Yatakhaneye gittiğimde elim saçlarıma gitti. Kirlenmişlerdi. Üç gündür banyo yapmıyordum.
Dolabındaki iç çamaşırlarından alıp banyoya gittim. Duş kabinlerinden birine girip sıcak bir duş aldım. İçeride kıyafetlerimi giyip kabinden çıktım. Aynanın karşısında saçlarımı taradım. Islak hafif dalgalı saçlarım, mavi gözlerim, haddinden fazla olan çillerim... Bir süre aynada kendimi izledim. Kimdim ben? Neydim? Yaşamayı hakediyor muydum? Bu yüzden nefret ediyorum. Bu bedenden nefret ediyorum. Bu saçlarımdan, gözlerimden, ellerimden, ayaklarımdan hepsinden...
Her aynada kendime baktığımda o pisliğin suratı beliriyor. Geçmeyecekte. Her banyo yaptığımda bu olmak zorunda mıydı? Bir an için aklımdan çıkmayan o lanet olay her banyo yaptığımda gözümün önüne gelmek zorunda mıydı? Yine ağlıyordum. Ellerim ile gözyaşlarını sildim ama kesilmedi. Kesilmiyordu. Ellerim ile saçlarımdan tutarak aynadan uzaklaştım. Artık ağlayışım hıçkırıklara dönüşmüştü. Sanki o karşımda bana iğrenç bir şekilde gülüyormuş gibi gözümün önündeydi. Neden bu zamana kadar kendimi öldürmedim? Banyoda bir köşeye oturdum ve kulaklarımı kapattım. Duymak istemiyorum. Gitmiyordu o sesler kulaklarımdan.
"Benim olacaksın"
"Çok güzelsin"
"Zorluk çıkartma!"
"İşte fahişemiz geldi!"
"Orospu!"
"Hepsi senin yüzünden!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YERALTI HAPİSHANESİ
AdventureFBI'nun kurduğu söylenen, kimsenin yerini bilmediği Amerika'da bir yeraltı hapishanesi. 12-25 yaşları arasında suçlular bu hapishanelerde tutulur. 25 yaşına gelenler hapishaneden götürülür ve bir daha haber alınamaz. Fakat garip bir durum va...