Bu koku... Şey gibi, hastane gibi kokuyordu. Ama ben neden Hastane kokusu alıyordum? Etrafımda fısıldaşmalar vardı. Birileri tepemde fısıldaşıyorlardı. Yabancı kadın ve erkek sesleri. Gözlerimi yavaş yavaş aralamaya başladım. Gözlerime vuran yoğun ışık bir anlık gözlerime ağrı yapmıştı. Bir kaç defa gözlerimi kırptıktan sonra tamamen açmayı başarabilmiştim.
Etrafa şöyle bir göz gezdirdim. Gri tonların hakim olduğu bir yerdeydim. Ama bu tanıyamadığım yer neresiydi ki?
"Uyandin mi tatlim?" Garip Türkçesi ile bana bakan bu kadını da tanımıyordum. Ellerimi başımın yanlarına koyup kalkmaya çalıştım
"Neredeyim?"
Kadın elini omzuma koydu ve gülümsedi
"Dikkatli olmalisin. Daha yeni uyanıyorsun." Kadının omuzumdaki elini ittirdim.
"Sen kimsin? Neredeyim?" dedim.
"Benim isim Heiden ve burasi FBI'ye bağlı bir yeraltı hapishanesi..." Küçük bir kahkaha attı. "Değil tabii ki. Herkes öyle zannediyor ama burası FBI'ye bağlı değil. İnsanlar bir gerçek aptallar." dedi ve ellerini beyaz önlüğünün ceplerine koydu. Düzgün cümle bile kuramıyordu. Ne saçmalıyordu?
"Hapishane mi?" kaşlarımı çattım.
"Evet, şimdi saglik kontroldesin ama önemli birşey yok senin, haber vereyim de gelip alsınlar seni." dedi ve kapıya doğru gitti.
Eve gelen adamlar rüya değilmiş. Ama nasıl olur? Annem? Babam? Ben birşey yapmadım ki.
Harita, harita. Nasıl girdi çantama? Düşün Rüya düşün. Beni etrafımı çeviren motorsikletli grup koydu. Kızlar sürekli çantama göz dikmişlerdi. Nasıl fark etmedim?Hızla üzerimdeki örtüyü kaldırıp ayağa kalktım. Üzerime göz attım. Siyah kapşonlu bir uzun kollu tulum giydirmişlerdi. Saçlarımı bileğimdeki tokayla toplayıp tulumun şapkasını kafama geçirdim. Hızlı adımlar ile kapıya doğru gittim. Tam kapının kulpunu tutacağım sırada kapı açıldı.
"Bir yer mi gidiyorsun kuçuk hanim?" dedi aynı kadın. Birkaç adım geriledim. İki tane kar maskeli adam kollarımdan tuttular.
"Bırakın! Ben almadım o haritayı!" diyerek çırpınmaya başladım. Kadın tek kaşını kaldırdı
"Seni anlamazlar. Turkçe bılmıyorlar."
"Sanki sen çok iyi biliyorsun!" Adamlara İngilizce birşeyler söyledikten sonra beni çekiştirerek götürmeye başladılar. Nasıl bir şeyin içine düşmüştüm ben? Bağırmaya devam ettim, "Please leave me! (Lütfen beni bırakın!)"
Çırpınmaya devam ettim. Üzerinde "B-256" yazan bir kapıyı açıp beni içeri savurdular. Yüz üstü yere kapaklandım. Ağlayarak hemen toparlandım. Kapıyı yumruklamaya başladım
"Lütfen! Ben almadım o şeyi yemin ederim! Bırakın ben suçsuzum!" Yumruklamaya devam ediyordum.
"Shut up! (Kapa çeneni!)"
Gelen sesler ile arkamı döndüm. Bir koğuştaytım. Duvarlar ve yerler çelik kaplama ile döşenmiş büyük bir yatakhane. Herkes ingilizce birşeyler söylüyordu. Susmamı söylüyorlardı. Kapının köşesine çekildim ve ağlamaya devam ettim. Ne yapacaktım şimdi burada? Resmen bir hapishanedeydim.
"Rüya?"
Duyduğum ismimi bilmesine şaşırmam gerekirken başka bir şeye şaşıp kalmıştım. Geçmişten gelen tanıdık bir ses. Canımı yakan bir ses, bana sırtını çeviren bir ses. İçimden karşımda onun olmaması için dua etmeye başlamıştım. Olamazdı, midem kaldırmazdı. Yavaşça gözlerimi kaldırdım. Gözlerine baktığım sırada kalp atışlarım sırtıma vururcasına atmaya başladı.
"Gökçe?"
Gökçe önümde çömelerek saçlarımı geri çekerek yüzüme baktı endişeyle
"Ne işin var senin burada?"
"Bilmiyorum..." Gökçe kolumdan tutarak ayağa kalkmama yardım etti. Onun bana dokunmasına müsade etmek istemiyorum. Şuan bunu düşünmeli miydim onu da bilmiyordum.
"Gel," dedi. "Bu yatak boş." Beyaz örtülü yatağı işaret ederek. Yavaş adımlar ile yatağa oturdum ve yatakhaneye baktım. Gökçe elindeki bardak ile yanıma geri döndü. Elindeki bardağı alıp suyu içtim. Elini omuzuma koydu
"Daha iyi misin?" Evet anlamında başımı salladım. Gözyaşlarımı silerek saçlarımı yüzümden çektim ve Gökçe'ye baktım. Aradan tam iki yıl geçmişti. Beni okulun bahçesinde yalnız bırakışının üzerinden tam iki yıl geçmişti. Kırgın mıydım? Fazlasıyla. Derin bir nefes alıp aklımdaki soruyu sordum. Hesap soran gözlerimi ona diktim. Kızgın ve üzgün gözlerimi.
İç çekerek başını yere eğdikten sonra bana tekrar baktı ve gülümsedi.
"Neden burada olduğunu merak ediyorsundur, inan bana senin gibi kimse bilmiyor."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YERALTI HAPİSHANESİ
AdventureFBI'nun kurduğu söylenen, kimsenin yerini bilmediği Amerika'da bir yeraltı hapishanesi. 12-25 yaşları arasında suçlular bu hapishanelerde tutulur. 25 yaşına gelenler hapishaneden götürülür ve bir daha haber alınamaz. Fakat garip bir durum va...