RUHSUZ

5.2K 232 26
                                    

Sudan çıkan buharlara takılmıştı gözüm. Tenimden yükselip tavanda kayboluyorlardı. Kaç dakikadır suyun altındayım bilmiyordum ama su beni rahatlatıyordu. Gözüm duvardaki fayanslardaki desenlere takılırken zihnime büyük bir gürültü hakimdi. Aynı anda o kadar çok şey düşünüyordum ki gürültüden dolayı başım ağrımaya başlamıştı. Bu gürültüyü susturmak mümkün değildi. Gece başımı her yastığa koyduğumda, her banyoya girdiğimde zihnim yine aynı karmaşa altında büyük bir gürültü kopartıyordu.
Karmaşık düşüncelerimin arasından yine o günler yavaş yavaş gün yüzüne çıkıyordu. Ben her defasında o günleri silip atmaya çalışsam da beynim buna izin vermiyordu. Hayır Rüya, düşünmemeye çalış. Güzel şeyleri düşün. En sevdiğin film karakterini veya yapmayı en sevdiğin şeyi tekrar ne zaman yapmak istediğini düşün.
Ah doğru ya. Benim yapmayı sevdiğim birşey yoktu. Olmayan bir şeyi düşünmek saçma olabilirdi. Yapabileceğim bir şey yoktu. Gözlerimi tekrar fayanslara dikip zihnimin o günlere gitmesine izin verdim.

14 mayıs 2013

Soyunma odasının kapısını açtığımda kimse yoktu. Yine sona kalmıştım. Üzerimdeki formamı çıkartıp eşorfmanlarımı üzerime geçirdim. Tam formalarımı poşete koyarken kapı açıldı. Beden eğitimi öğretmenimiz Murat hoca bana tuhaf tuhaf bakmaya başladı. O an giyinmiş olduğuma şükrettim.
"Hocam" diyebildim yarım yamalak. Murat hoca tuhaf bakışlarını düzelterek
"Hadi kızım çabuk ol. Yoklama alacağım," dedikten sonra çıktı. Formalarımı poşete koyduktan sonra giyinme odasından çıkarak bahçeye doğru koştum. Ama bizim sınıftan tek tük kişi vardı. Yoklama alınacaktı hani? Kafamı çevirdiğimde Murat hoca koşar adımlar ile yanımıza geliyordu.
"Haydi gençler sıraya!" dedikten sonra karşımıza geçti ve yoklama almaya başladı. Yoklama alındıktan sonra basketboll potasının karşısında sıraya geçtik. Sırayla turnike yapıyorduk. Biraz bekledikten sonra sıra bana gelmişti. Topu elime alarak potaya doğru ilerlemeye başladım. Tam potanın oraya gelmiştim ki
"Rüya yanlış yapıyorsun!" dedi Murat hoca. Arkamı dönüp Murat hocaya baktım. Eliyle 'gel' işareti yaptı. Yanına gidip
"Hacam nasıl yanlış? Ben iki sene basketbol kursuna gittim, böyle öğrettiler." dedim.
"Öğretememişler demekki. Bak kollarını ve bacaklarını şöyle tut başlarken," dedi hareketi göstererek. Dedigini yaptım.
"Olmuyor" dedi ve kollarımı tutarak düzeltti. Tam bacaklarıma dokunacağı sırada geri çekildim.
"Tamam hocam, anladım." diyerek tekrar turnike yapıp yerime geçtim.
"Ne iş?" dedi Gökçe.
"Ne ne iş?" dedim kaşlarımı kaldırarak.
"Bu hoca sana biraz fazla ilgili. Hemde okulun başından beri. Kızım daha 16 yaşındayız." dedi imalı bir sesle.
"Biliyorum. O yüzden uzak durmaya çalışıyorum." dedim. Murat hocaya baktığımda bizim tarafa bakıyordu. Benim baktığımı fark edince bakışlarını geri aldı. Daha yeni mezun olmuştu ve ilk bizim okula gelmişti. Bizim okuldaki kızların yarısı hayrandı Murat hocaya. Ama benim umrumda değildi. Sıradan bir hocaydı işte. Diğerleri gibi bir öğretmene platonik olacak kadar aptal değildim neyseki. Düşünmeyi bırakıp kızlar ile birlikte voleybol oynamaya gittim.

---

Beden dersinin sonlarına doğru kantine gidip bir hamburger aldım ve yemeye başladım. Hamburgerimin yarısına bile gelmemişken Gökçe yanıma geldi.
"Rüya, hoca giyinmemizi söyledi haydi." dedi.
"Tamam siz gidin ben de şunu bitirip geliyorum," dedin. Hamburgerime devam ettim ve bir süre sonra bitirmiştim.

Kantinden çıkıp okula girdim ve soyunma odasına gittim. Köşede duran poşetimi elime aldım. Tam tişötümü çıkartacakken kapı açıldı. Son anda tişörtümü geri indirdim. Gelen Murat hocaydı.
"Hacam ne işiniz var burada?" dedim şaşkınlıkla. O ise ilerleyip karşımdaki sandalyeye kuruldu.
"Sorun yok sen giyinebilirsin." dedi bana bakarak.
"Neyden bahsediyorsunuz siz?" dedim hem şaşkın hem de sinirli bir ses tonu ile.
"Çıkar mısınız?" dedim tekrar. Murat hoca kollarını göğsünde birleştirdi.
"Bana ne yapacağımı söyleyemezsin küçük hanım," dedi ukalaca.
"Peki o zaman bende lavobo da giyinirim!" dedim poşetimi elime alarak. Kapıya doğru ilerliyordum ki Murat hoca yerinden kalkıp kolumu tuttu.
"Gitmiyorsun." dedi. Şaşkınca hocaya baktım. Gitmiyorsun da ne demek?
"Ne diyorsunuz siz?" dedim korku dolu bir ses tonu ile.
"Gitmiyorsun dedim!" dedi. Kolumu çekiştirerek
"Bırakın beni!" dedim. O ise beni yere savurdu. Kafamı dolaba çarpmıştım. Sızlayan yere elimi değdirdiğimde elime sıcak bir sıvı gelmişti. Kan. Tekrar korku dolu bakışlarımı Murat hocaya çevirdim
"Hocam neden böyl-" diyordum ki lafımı yarıda kesip
"Ne hocası lan!" diye bağırdı. Zaten korkuyordum. Bir de onun bağırması korkuma tuz biber ekmişti.
"Çok güzelsin. Okulun başından beri gözüm üstünde. Hep bu anı bekledim. Şimdi benim olacaksın. Sonsuza dek..." dedi iğrenç bir ses tonu ile. Üzerindeki hırkayı çıkartıp üzerime doğru geldi. Sürünerek kaçmaya çalıştım. Ama ayağımdan tutup beni kendine çekti. Çok geçmeden dudaklarını boynuma gömdü. Ağlayarak saçından tutup onu uzaklaştırmaya çalıştım.
"Yapma!" dedim ağlayarak.
"Zorluk çıkartma!" dedi sert bir şekilde. Kollarımı tuttu sıkıca.
"Yardım edin!" diye bağırdım. Hemen elini ağzıma koydu
"Sakın bağırma. Yoksa seni öldürürüm!" dedi. O an ağlamam daha da şiddetlendi. Tişörtümün boğaz kısmını sütyenime kadar yırttı. Alttan tekme attım ona. Bir anlık boşluğundan yararlanıp ayağa kalktım ve
"Yardım edin!" diye bağırdım. Ama o toparlanıp beni yakaladı ve üzerime çıktı. Boynuma tekrar gömüldü. Bense ondan kurtumaya çalışarak tepiniyordum. O sırada kapı açıldı ve içeri bir kaç tane öğrenci ve erkek öğretmen girdi.
"Hocam!" diye bağırdım tekrar. Erkek öğretmenler gelip üzerimden Murat hocayı aldılar. Öğrenciler ise beni sakinleştirmeye çalışıyorlardı. Ağlamam öyle şiddetliydi ki boğazım yırtılacakmış gibi hissediyordum.
"Tamam Rüya, geçti." diye sakinleştirmeye çalışıyorlardı. Geçmemişti ama. Geçmeyecekti de. O pislik bana dokunmuştu. İğrenç dudaklarını tenimde gezdirmişti. Hayatım da unutamayacağım bir iz bırakmıştı bana...

YERALTI HAPİSHANESİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin