Melissa'dan
"Ne demek hala bir iz yok?" Karşımda başlarını eğmiş hapishane görevlilerine bakıyordum.
"Efendim, her yeri aradık. Bunu nasıl başardırlar bilmiyoruz ama sanırım ormandan çıktılar." dedi içlerinden biri.
"Ben sizi bunun için mi göreve getirdim? Bunun için onca özel eğitimi aldınız? Nasıl çıkarlar ormandan?"
"Biliyoruz bu imkansız ama-"
İşaret parmağımı onlara doğru uzattım
"Derhal tüm Amerika'ya haber gönderiyorsunuz. Beşinin de fotoğraflarını müttefiklerimize dağıtıyorsunuz. Gerekirse kalan herkesi öldürün ama bana Rüya'yı bulacaksınız!"
"Emredersiniz efendim!" dediler hep bir ağızdan ve odadan çıktılar. Derin bir nefes aldım ve koltuğuma oturdum. Rüya'yı bir daha bulamazsam bu benim sonum olurdu. Ah Rüya! Neden bunu yaptın ki? Umarım beni seni öldürtmek zorunda bırakmazsın kızım. Odamın kapısı iki kere tıklatıldı ve asistanım içeriye girdi.
"Efendim, misafiriniz geldi," dedi.
"Ben size bir saniye bile bekletilmeyecek demedim mi? Bir de haber vermekle uğraşıyorsun. Hemen içeri al!" Koltuktan kalktım ve üzerimi düzelttim. Misafirim içeriye girdiğinde yanına gittim ve onunla tokalaştım.
"Hoşgeldin, uzun zaman oldu." dedim gülümseyerek. O da bana gülümsedi
"Hoşbuldum, gerçekten kaç yıl oldu? İki mi?"
"Evet, sanırım. Otur lütfen." diyerek ikili deri koltuğu işaret ettim. İkimiz de oturduktan sonra
"Bir şey içer misin?" diye sordum.
"Sıcak bir kahve iyi olur. Hava baya bir soğuk." Telefonu alıp iki tane kahve söyledikten sonra tekrar yanına döndüm.
"İşlerin nasıl gidiyor? Her şey yolundadır umarım," diye sordu. Ellerimi birbirine kenetleyip sıktım.
"Evet, her şey mükemmel." Derin bir iç çektim. "Kızımı da getirttim bir kaç ay önce." Ufak bir kahkaha attı.
"Kavuştun sonunda demek? Onu görebilme şansım var mı?" dedi. Alt dudağımı ısırdım.
"Üzgünüm, o biraz hasta. Revirde dinleniyor şuan," dedim. Ona kaçtığını söyleyemezdim.
"Hapishanenizin dışında bir revirinizin olduğunu bilmiyordum Melissa," dedi. Bana sinsi ve tehditkâr gözler ile bakıyordu. Kısa bir süreliğine bir tedirginlik geçirdim.
"Biliyor muydun?" diye sordum.
"Elbette biliyordum! Benden ne saklayabilirsin ki?" dedi kibirli bir ses tonu ile. Bunu unutmuştum. Onun her şeyden haberi olurdu. Her şeyden...
"Senden bir şey saklayamacağımı unutmuşum," dedim gülümseyerek. Ellerimi birbirinden ayırdım. O sırada kahveler geldi. Kahvemi alıp bir yudum içtikten sonra önündeki sehpaya bıraktım.
"Aldığım bir diğer kötü haber ise," dedi ve kahvesinden bir yudum daha aldı. Hayır, hayır... Bunu öğrenmemeli.
"Oğlumun da kaçanların arasında olması," dedi. İşte bahsettiğim şey buydu. Bana korkunç bir ifade ile bakıyordu. Sertçe kolumu tuttu.
"Oğlumu sana verirken onu koruyacağına söz vermiştin Melissa! Bunu nasıl yaparsın?" Hemen kolumu çektim ve ayağa kalktım.
"Bir anlaşma yapmamız, beni yönetebileceğin anlamına gelmiyor! Oğlunun kaçması benim suçum değil. Bunu uzun zaman önce planlamışlar çok belli! Hem elinde sonunda oğlun da zarar görecek. Ya bu şekilde, ya da diğer şekilde! Hangisini tercih edersin? Dua et ki hemen bulalım onları."
Yüzündeki ifade yavaş yavaş kayboldu. Derin bir nefes aldı ve sırtını geriye yasladı.
"Rüya onun annesi olduğunu biliyor mu?" dedi. Kafamı hayır anlamında salladım.
"Hayır, asla da bilmeyecek." dedim.
"Bunun onun için en iyisi olduğunu mu düşünüyorsun?"
"Düşünmüyorum, onun için en iyisi bu." Ceketinin cebinden bir paket sigara çıkarttı ve içinden bir tane çıkartıp yaktı. Paketi bana uzattığında onu reddettim.
"Rüya'yı büyüten ailesini kendi ellerin ile öldürmüşsün. Ya kızın bunu öğrenirse?" Aniden bakışlarımı ona çevirdim. 'Rüya bunu senin yanına bırakmayacak...' Deryanın son sözleri yankılandı kulaklarımda. Hafifçe yutkundum. Eğer Rüya gerçekten bana benziyorsa bunu benim yanıma bırakmayacaktı.
"Bunu da öğrenmişsin. Evet, öldürmek zorunda kaldım ama Rüya bunu da öğrenmeyecek." dedim kendimden emin bir şekilde. Her ne kadar kendimden emin olsam da bir an için içimde bir korku kendini göstermişti. Bir an için kendi kızımdan korkmuştum. Gerçekten, ondan korkmalı mıydım?Merhaba! Çok kısa bir bölüm ama böyle olması gerekiyordu. Melissa'nın aklından geçenleri biraz öğrenmemiz gerekiyordu. Asıl soru şu. Sizce bu adamın oğlu kim?
Umut mu?
Yoksa Daniel mi?
Cevaplarınızı bekliyorum. Yorum ve oylarınızı eksik etmeyin.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YERALTI HAPİSHANESİ
AdventureFBI'nun kurduğu söylenen, kimsenin yerini bilmediği Amerika'da bir yeraltı hapishanesi. 12-25 yaşları arasında suçlular bu hapishanelerde tutulur. 25 yaşına gelenler hapishaneden götürülür ve bir daha haber alınamaz. Fakat garip bir durum va...