1 ay sonra
Son kez benden kan aldıklarında artık gözlerimi kırpacak kadar gücüm kalmamıştı. Uzandığım sedye ne kadar rahat olursa olsum artık canımı yakıyordu. Başımı zorlukla çevirip yanımdaki doktora baktım.
"İs it over now? (Artık bitti mi?)"
Doktor başını sallayarak yanıt verdi.
"I want to eat. (Yemek yemek istiyorum.)"
Doktor elindeki kan torbasını bir kutuya yerleştirdi. "You have to wait. (Beklemek zorundasın."Yanımdan uzaklaşırken gözlerimi tavandaki ışığa diktim. O kadar alışmıştım ki artık gözlerimi almıyordu. Labotuvarın soğuk havası beni artık üşütmüyor, ne kadar iğne batırsalar canım yanmıyordu. Daniel'ı son konuşmamızdan beri çok fazla görememiştim. Bir şekilde diğerlerini tüplerin içinden çıkarmaya çalışacağını söylemişti. Bunu tek başına nasıl yapacaktım bilmiyordum. Güçlenmek ve eski halime dönmek zorundaydım. Öylece beklemek beni deli ediyordu. İçeriye bir hemşire girdi ve beni kaldırdı. Bir asker beni kaldırıp tekerlekli sandalyeye oturttu. Birlikte odadan çıkarken iki tane asker bizi takip ediyordu. Artık yalnız kalmam çok zor olacak gibi görünüyordu.
Tek yataklı ve bir masa bulunan bir odaya girdim. Hemşire beni masaya yaklaştırdığı zaman masanın üzerinde yemek olduğunu gördüm. Bir kase domates çorbası ve bir sebze yemeği. Elimi uzatıp biraz su içtim. Yemek zorundaydım. Tekrar kilo almak ve güçlenmek zorundaydım. Kaşığı elime alıp çorbayı içmeye başladım. Uzun zamandır doğru düzgün bir şeyler yememek şimdi rahat yememe engel oluyordu. Mide bulantımı göz ardı edip çorbayı ve sebzeleri bitirdim.
"Can i have some more? (Biraz daha alabilir miyim?)" Kilo almak için acele ediyordum.
Hemşire bana bakıp gülümsedi ve önümdeki tepsiyi aldı.
"Sorry you can't eat anymore now. This will not be good for your body. (Üzgünüm artık daha fazla yiyemezsin. Bu vücudun için iyi olmaz.)"
Kapıdan çıkıp giden hemşirenin arkasından baktım. Bir anda midemi zorlamak iyi olmayacaktı. Mide bulantımı görmezden gelmeye çalışsam da beni zorlamaya başlamıştı.
Bir saat sonra bana süt ve meyve getirmişlerdi. Bu ikiliyi gördüğüm zaman aklıma Umut'a Daniel'ın evinde aynı şeyleri verdiğimi hatırlamıştım. Gözlerimi sıkıp sütü ve meyveleri bitirdim. Zayıflık bizi bu hale düşürmüştü.10 gün sonra
Medikal yürüteçten destek alarak bir sonraki adımlarımı atmaya devam ettim. Artık daha iyi yürüyordum. Belki de desteksiz bile yürüyebilirdim. Kilo almış gibi hissediyordum. Bana ne getirirlerse yiyordum hatta bazen daha fazla istiyordum.
"You're getting better. (Daha iyiye gidiyorsun.)" Doktorun söylediği şeye karşı bakışlarımı ona çevirdim. Duruşumu dikleştirdim.
"I want to try it alone. (Tek başıma denemek istiyorum.)" Dedim ve yürüteçi ittim. Doktor beni tutmak ister gibi öne atıldı. Düşmemiştim. Dengemi sağlamak için kollarımı hafifçe açtım ve bir kaç adım attım. Desteksiz de gayet iyiydim. Üzerimdeki beyaz hasta önlüğünden artık kurtulmak istiyordum. Odanın içinde bir kaç adım daha yürüdükten sonra yatağıma oturdum.
"When can I go back to normal? (Ne zaman normale dönebilirim?)"
Doktor elindeki dosyalara bir şeyler karaladı. Burnunun üzerindeki gözlüğü parmağı ile ileri itti."Don't worry. In a very short time if you go like this. (Merak etme. Böyle gidersen çok kısa bir sürede.)"
Söylediği şeye karşı rahatlayıp derin bir nefes aldım. Herkes odadan çıktıktan sonra masadan destek alarak önündeki pencerenin yanına gittim ve açtım. Temiz hava yüzüme çarparken gözlerimi kapattım ve derin bir nefes aldım. Üst katlarda olmalıydım. Yerden baya bir yüksekteydim ve bütün orman gözlerimin önündeydi. Aklıma bir kaç ay önce bu ormanın derinliklerinde beraber kaçtığımız zamanlar geldi. Gökçe'yi hatırladım. Kalbimin üzerine çöken ağırlığa karşı elimi kalbimin üzerine yerleştirdim. Gözlerimi tekrar gökyüzüne çevirdim.
"Umarım artık özgür ve ailenle birliktesindir." Dedim kendi kendime. Gözlerimin dolmasına karşı çıkamıyordum bu sefer. Ona son kez sarıldığımı hatırladım. Gözlerini bir daha açmamak üzere kapattığını.
"Senin için Gökçe." Kalbimin üzerindeki elimi yumruk yapıp sıktım. "Ölümün boşuna olmayacak."---
5 gün sonra
Koluna girdiğim hemşire ile birlikte koridorda yürümeye devam ediyordum. Yürüteçten destek almıyordum artık. Midem yemekleri daha kolay almaya başlamıştı. Her geçen gün sabırlı bir şekilde daha iyi olmaya çalışıyordum. Koridor bomboştu. Ben ve hemşireden başka kimse yoktu. Alt katlarda hala yüzlerce çocuk olmalıydı. Daniel'ın uçurumun altında söylediği şeyler aklımdan çıkmıyordu. Bencilce davranıp kendimizi kurtarmayı istemiştik sadece ama o geride kalan çocukları da düşünüyordu. Artık onu görmüyordum. Nerede olduğunu tahmin etmek istemiyordum. Çünkü her seferinde beynim bana en kötü senaryoyu sunuyordu. Koridorun sonuna geldiğimiz zaman geri dönüp tekrar aynı koridoru yürümeye devam ettik. Başımı kaldırdığım zaman karşımda Melissa'yı gördüm. Beni gördüğüne sevinmiş gibi bir hali vardı. Ama benim için bu tam tersi bir durumdu.
"Daha iyi görünüyorsun." Dedi. Türkçesi artık daha iyi gibiydi. Başımı sallamakla yetindim. Bu kadına kelimelerimi harcamak istemiyordum.
"Bir kaç güne daha iyi olacağına inanıyorum. Şimdiden iki kilo almışsın."
Gözlerimi sıkıp alt dudağımı ısırdım. Bu sözleri onun ağzından duymak istemiyordum.
"Dağıttığın insanı toparlanmış görmek hoşuna mı gitti?"
"Bazı şeylere mecbur kalırız Rüya." Duruşumu dikleştirdim ve meydan okur gibi çenemi yukarıya kaldırdım.
"Hiç bir şeye mecbur olmadığını biliyorsun. Benden aldığın kandan yapılan ilacın ne işe yaradığını güya bana söyleyecektin. Beni kullandın ve işin bitti, şimdi de beni ne zaman atacağını mı düşünmem gerekiyor?"Melissa yüzündeki gülümsemeyi bozmadı. Küstah bakışlarını geri çekmiyordu.
"Biliyor musun ikimiz çok benziyoruz." Dedi. Gözlerimi kaçırdım. Ona benzememe imkan yoktu. "İmkânsız, kendi kendine uydurma."
Melissa eğildi ve kulağıma yaklaştı. "Kendine bir bak, buraya ilk gelen Rüya ile aynı kişi misin? Sende hedefine ulaşmak için artık her şeyi yapmaz mısın?"
Yüzümü ona çevirip gözlerine baktım.
"Haklısın, her şeyi yaparım." Dedim. Şimdi bir hamle yapmayacaktım. Bu halde elimden bir şey gelmeyeceğini o da biliyordu. Geri çekildi.
"Eh, beni öldürmemeni dileyeceğim o zaman. Uzun bir ömür yaşamayı düşünüyorum da."
Geriye dönüp yürümeye başladı. Ellerimi yumruk yapıp sıktım. Bu kadına şuan burada öldürememek olduğumdan daha fazla hırslanmama sebep oluyordu. Tam olarak iyileşip Daniel'ı bulmam gerekiyordu. Sonra laboratuvara girip konuştuğumuz şeyi yapmamız gerekiyordu. Hemşire ile birlikte yürümeye devam ettik. Hızlanmam gerekiyordu. Artık normal olmam gerekiyordu.Dayanamayıp yeni bölümü yayımladım. Umarım keyifle okumuşsunuzdur. Yeni bölümlerde görüşmek dileği ile, kendinize iyi bakın.
Oy ve yorumlarınız benim için çok kıymetli, umarım hoşunuza giden bir bölüm olmuştur.
Bölüm hakkında düşünceleriniz neler?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YERALTI HAPİSHANESİ
AdventureFBI'nun kurduğu söylenen, kimsenin yerini bilmediği Amerika'da bir yeraltı hapishanesi. 12-25 yaşları arasında suçlular bu hapishanelerde tutulur. 25 yaşına gelenler hapishaneden götürülür ve bir daha haber alınamaz. Fakat garip bir durum va...