4 - RANDEVU

54.8K 992 108
                                        

"Oha bildiğin koskoca adamı yarıda bıraktın" dedi. Simay'a çok ısrarı yüzünden olayı kabataslak anlatmıştım ve bana inanmamakta ısrarcıydı.

"Daha kaç kere söylemem gerekiyor yarıda bırakmadım sadece bugün olmaz diyerek nazikçe reddettim" dedim. Simay elini havada anlamsızca sallayıp he hee diye söyleniyordu.

"Beliz odama gelir misin?" Armando geldiğine bile haber vermeden konuştuğundan Simay'la oturduğumuz yerde sıçramıştık. Simay da mahçupca süt dökmüş kediye dönmüştü. Armando yanımızdan uzaklaştığında oturduğum yerden kalktım.

"Kızım ne dediğimizi anlamıyor zaten neden kötü bir şey yapmış gibi duruyorsun karşısında" diye söylendim. "Ayy ne bileyim canavar gibi bir şey korkmam için illa bir şey yapmasına gerek kalmıyor" demesiyle dünkü hali gözümde canlandı. Aslında hiçte canavar gibi değildi.

Armando'nun odasına gitmek için geçecekken Simay kolumdan tutup durdurdu. Son günlerde bu durumu çok fazla yaşadığımı fark ettim "Vücudu nasıl?" diye sordu. Dilimle dudağımın kenarını ıslatıp kulağına doğru eğildim. "Bombaa!" diye sorusunu yanıtladım. Dudaklarını aşağıya büküp kendini de biraz arkaya doğru attı ve bakışlarıyla 'Vaayyy' der gibi duruyodu.

Omuz silkip odaya doğru adımladım. Az önce ki sohbetimizden dolayı yüzümde hâlâ anlamsız bir tebessüm vardı. Kapıyı tıktıklatıp içeri girdim. Masanın karşısında dururken Armando yüzümde ki malca duran sırıtışa bakıyordu. Bakışı beni kendime getirirken yapmacıktan öksürüp ciddiyetimi topladım.

"Bu gece saat sekiz de hazır ol. Akşam yemeğini dışarda yicez" dedi. En sevmediğim şey emir kipiyle konuşulmasıydı. Derince sabır diler gibi bir nefes aldım. Masasının önünde ki ofis koltuklarından birine oturup bacak bacak üstüne attım. "Tamam şimdi bana benim fikrimi sor" dedim.

Elinde ki dosyaları bırakıp bana odaklandı. Bir süre beni süzdü. Bacak bacak üstüne oturmamla iyice açılan bacaklarım da bakışları fazladan oyalanmıştı. "Benimle bugün dışarıda akşam yemeği yer misin?" diye sordu. Gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırıyor "İşte böyle adam olursun" diye söyleniyordum. Ben cevap verecekken kendisi yeniden lafa atıldı. "Ve benim yanımdayken ingilizce konuşur musun? İkidir bunu yapıyorsun ne dediğini anlamıyorum" dedi. Ahh safım zaten sen anlama diye türkçe konuşuyorum. Bu konuyu elimi hava da sallayıp geçiştirirken diğer konuya değindim.

"Neden benimle akşam yemeği yemek istiyorsun?" derken bir yandan da siyah mini eteğimin üstünde ki tozları üstümden serpiştiriyordum. Siyah renk hemen belli ediyordu tozları. "Bana aşık olmanı kolaylaştırıyorum" dedi.

"Sana aşık olmam için herhangi bir uğraşın içinde olmana gerek yok. Zamanla olucak bir şey" diyerek ayaklandım. Ayağa kalktığımda kıvrılan eteğimi düzeltirken o da oturduğu ofis koltuğunda sırtını iyice dikleştirip öne atılmıştı. "Bana zaman zaman deyip durma. Sana zamanımız yok diyorum şirket hakkında birkaç planım var ve bunları gerçekleştirmek için şirketin başında olmam gerekiyor aksi takdirde geç kalınır?" bana konusunu son kez anlatıyor gibi bastıra bastıra konuşuyordu.

"İyi peki. Hazır olurum akşama hatta beni bir yemeğe çıkarttın diye de anında aşık olurum sana" diye sinirle konuştum. Cevap vermesini beklemeden odadan çıkıp masama doğru ilerledim.

Masam da oturan Alperen'le Egemen'i görmeyi beklemediğimden bir süre olduğum yerde kaldım. Beni gördüklerin de tebessümle onlara ilerlemeye devam ettim. Egemen benim koltuğum oturmuş Alperen ise karşısında dikiliyordu. İkisiyle de sarılıp hoşgeldin faslını geçtiğimiz de kalçamı masaya dayadım.

KÖR OYUN (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin