7

1.1K 64 10
                                    

7.BÖLÜM:

sally valentine -Anwar

☀︎

Kapı çaldığında esneyerek aşağıya indim, kapının yanındaki camdan gelenleri gördüğümde tuvalete girdim ve elimi yüzümü yıkayıp kapıyı açtım; Onur, Emre, Defne, Fulya ve Irmak gelmişti. Kapıyı açık bıraktıktan sonra içeriye girdim, çok geçmeden onlar da arkamdan geldi.

"Günaydınlar efendim," dedi Onur elindeki karton paketi amerikan tezgâha bıraktıktan sonra. "A-a, kahvaltı nerede?"

"Nereden biliyim?" Kendimi mutfağın karşısındaki oturma takımına attım, kafamı yastığa dayayıp gözlerimi kapattığımda kapı tekrardan çalmıştı. Sabahın bu kör saatinde buraya geldikleri için hepsine aşırı sinirliydim, bu enerjiyi nereden bulabilmişlerdi?

Kapı, bir başkası tarafından açıldığında göz ucuyla kapıya baktım; Sinan ve Yunus gelmişti. Keşke Selin de gelebilseydi. Onların sesini duymamak için kulağımı koltuğun yastığına daha da bastırdım. Birisi ayak ucuma oturduğunda ayağımı kendime çektim; üzerimde kırmızı, oduncu gömleği tarzında bir pijama takımı vardı. Ayağımda da ev pandiflerim.

"Bu nasıl bir misafir ağırlamak ya?" Onur'un sesini duyduğumda gözlerimi daha da sıkı kapattım. "Fulya, bari siz bir şeyler yapın, açlıktan ölüyorum. Bırakın köpeği şimdi."

"Ben niye yapıyormuşum? Sen yap?"

"Yapmayı mı biliyorum?"

"Ben de bilmiyorum?"

"Kim biliyor?" Son soruyu soran kişi Emre olmuştu. "Yumurta kırsa yeter."

Irmak, "Ben yaparım," dedi gülerken. Yeni tanıştığım insanların da burada olduğunu kendime hatırlattım, gözlerimi açıp oturur pozisyona geldiğimde ayak ucumda oturan Yunus'un bakışları bana çevrilmişti. Bir süre boş boş yere baktım, ardından görüş açıma Zuzu girdiğinde yüzümde minik bir gülümseme oluştu ve onu kucağıma alıp mutfağa doğru ilerledim.

Irmak, buzdolabını açmış içine bakınıyordu, beni gördüğünde gülümsedi ve, "Direkt açtım ben, ayıp oldu biraz," dedi.

"Yok," dedim elimi iki yana sallarken. "Aslında benim size bir şey hazırlamam gerekirdi, kusura bakma." Gülümsediğinde ben de gülümsedim, köşedeki iPad'in ekranını parlatıp yemeksepetine girdim. "Hiç uğraşma Irmak, ben bir şeyler söylerim."

"Emin misin? Yumurta falan kırabilirim?"

"Yok," dedim kafamı iki yana sallarken. "Hiç yorma kendini, sadece bana yemek siparişi konusunda yardım etsen yeter." Amerikan tezgâha yaslanıp Irmak'la kahvaltı siparişi verdirten sonra geri salona girdik. Tam şöminenin karşısındaki tekli koltuğa oturacaktım ki, merdivenin başından bir ses duyuldu.

"Fulya?!" Efe'nin sesini duyduğumda gözlerimi kapatıp derin bir nefes çektim ciğerlerime, diğerleri sessizce kıkırdıyordu; Zuzu, Efe'nin sesini duyduğu için kendini kucağımdan attı ve havlayarak merdivenlere doğru koşmaya başladı.

Koltuğa oturmadan arkamı döndüm, bir kaç saniye sonra tek elinde Zuzu, diğer elinde de babamın toplantı çantasıyla beraber Efe indi merdivenlerden. Babamın toplantı çantasının içi boş olmasına rağmen Efe'ye ağır geliyor olmalıydı ki ikide bir sola doğru eğiliyordu.

S Y Z Y G YHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin