25

934 41 8
                                    

25.BÖLÜM

love language - Ariana Grande

☀︎

Okulun karantinadan sonraki ilk haftası tahmin ettiğimden daha hızlı bir şekilde sona ermişti, açıkçası gayet eğlenmiştim ama uzun bir süre okula gitmediğim için bazı şeyler garip gelmeye başlamıştı. Mesela okul üniforması. Etek, asla ve asla eşofmanların yerini tutamıyordu ve bütün gün o etekle durmak bir süreden sonra tahmin edilemez türde bir işkenceye dönüşüyordu.

"Senden hiç aşçı olmaz yalnız," dedi Yunus, dün akşam yapmaya çalıştığım İzmir Bombalarından bir tanesinden ısırık alırken. "İçi çiğ gibi bunun."

"Yeme o zaman," diye söylendim makinadaki temizleri dolaplara yerleştirirken. Kirlilere dokunamadığım için annemle böyle bir anlaşma yapmıştık, ben temizleri, o kirlileri yerleştiriyordu. "Orada oturup söylenmek yerine yardım etsen?" Omuzumun üzerinden Yunus'a baktığımda İzmir Bombasının için açmış incelediğini gördüm. "Ne yapıyorsun?"

"Kontrol ediyorum."

"Yardım et," dedim temiz bezlerden birini ona fırlatırken. Gözlerini devirdikten sonra ellerini çırpıp yanıma geldi ve boyunun verdiği avantajla bardakları üst raflara yerleştirmeye başladı. Ona uzattığım büyük, beyaz kupayı en üst rafın arka taraflarına yerleştirdiğinde ağzım açık bir şekilde ona baktım. "Ne?" diye sordu gülerken.

"Her neyse," dedim kafamı iki yana sallayıp gülerken. "Ama kupaları daha ulaşılabilir bir yere koyarsan sevinirim."

"Yo," dedi omuz silkerken. "Bence gayet ulaşılabilir bir yerde." Omuzunun üzerinden arkaya döndü ve salondaki beyaz koltukta oturan Efe'ye seslendi; "Değil mi Efe?"

"Evet Yunus Abi," dedi Efe bütün yalakalığıyla. Gözlerimi devirdim. Efe, ilk başlarda her ne kadar Yunus'tan korksa ve ona diklense de şu an ona büyük bir hayranlık besliyordu. Beraber bazı akşamları basketbol oynamaya çıkıyor ve Zuzu'yu dolaştırıyorlardı. "Ablam çok kısa, bücür."

"Sen benden kısasın," dedim yüzümü buruştururken.

"Ben senden kaç yaş küçüğüm?" Benle dalga geçiyor gibi konuşması beni bir sinir krizini sürüklerken, Yunus'u güldürmüştü. "Hem Yunus Abi ve babam boyumun normalden daha uzun olduğunu söyledi."

"Zaten sizin ailede bir Ela kısa," dedi Yunus, bir kolunu tezgâha yaslamış, sinir bozucu bir gülümsemeyle bana bakıyordu.

"Çatal bıçakları da sen yerleştiriyorsun Yunus," dedim, omuzuna hafifçe vurup yanından geçeceğim sırada kolunu belime dolayıp beni göğüsüne çekti.

"Hayır, kısa olmandan çok mutluyum."

"Ben kısa değilim," diye itiraz ettim. "Defne kısa, Selin kısa, ben değilim. Hem belki bana kısa demeniz beni üzüyor?"

"Üzmüyor," dedi Yunus, yüzünde seni üzmediğini biliyorum der gibi bir ifade vardı.

Gözlerimi devirdim, "Ama üzebilir? Bunu düşünmeniz lazım, kelimelerinizi ona göre seçmelisiniz."

"Tamam tamam," dedi Yunus bir çocukla konuşur gibi. "Çok uzunsun sen, zürafa'm."

"Uff," dedim göğüsünden uzaklaşmaya çalışırken ama izin vermedi. "Bırak ya." Kollarını bana daha sıkı dolayıp beni hafifçe kaldırdı ve yürümeye başladı, bir oyuncak bebek gibi hareketsizce duruyordum.

S Y Z Y G YHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin