17.BÖLÜM
Trouble - Valerie Broussard
☀︎
Kirpik diplerimdeki ağrıyı geçirmek adına gözlerimi sıkıca birbirine bastırıp açtım, görüş alanıma giren ilk şey salonun orta sehpasının üzerindeki boş tabak ve bardaklar olmuştu. Birkaç saniye boyunca dümdüz yere baktım, üzerinde bulunduğum zemin düzenli bir şekilde kalkıp iniyordu.
Olduğum yerde -Yunus'un göğüsünde- donup kalddım, o hâlâ düzenli bir şekilde nefes alıp veriyordu ama ben nefesimi tutmuş, kocaman olmuş gözlerle yere bakıyordum.
Her ne kadar yerimden memnun olsam da kalkmak zorunda olduğumun farkındaydım, elimi koltuğun minderine yaslayıp hafifçe kalkındığımda Yunus yerinde huzursuzca homurdanıp yan döndü, o yan dönerken peşi sıra beni de yanına devirmeyi, bacağını ve kolunu üzerime atmayı eksik etmemişti.
Ara yastığı mıydım ben?
Kolu, tam yüzümün üzerinde olduğu için hafifçe iteledim ama milim hareket etmedi, ne kadar ağırdı ya bu?
"Yunus," diye homurdandım, bacaklarımı kendime çekmiş üzerimdeki etkisinden kurtulmaya çalışıyordum. "Daraldım."
"Kurt mu var kızım sende?" diye sordu, sesi yeni uyandığından dolayı hafif çatallı çıkmıştı ve bu sesi ne zaman duysam etkileniyordum. "Rahat dur."
"Ama daraldım," dedim, kalçalarını hafifçe geriye itti ve bana minik bir yer bıraktı.
"Oldu mu?" Sıkıntılı bir nefes verdim. "Uyu!"
"Uykum yok."
"Umrumda değil, uyu."
"Ama uykum yok, karnım acıktı."
"Uyumadan önce sandviç yedin, nasıl acıkmış olabilir?" Sol gözünü açmış, bana kısa bir bakış atmıştı. "Hem sabah uyandığında direkt kahvaltı yapabiliyor musun sen?"
Çoğunlukla hayır. "Bazen," diye mırıldandım.
"İyi, acıkma bu sabah da. Uyu, ve sakın kıpırdama." Ardından iki gözünü açtı ve hafifçe üzerime eğilip, "Bak, senin yaptığın gibi üzerinde uyuya kalırsam görürsün gününü," dedi.
Sertçe yutkundum ve yavaşça kafamı salladım. Yüzüne aferin der gibi bir ifade yerleştirdikten sonra kafasını koltuğun kare yastığına bastırıp gözlerini kapattı. Çok değil, birkaç dakika sonra nefes alışverişleri ağırlaşmaya başladı ve uyuduğunu anladım.
Koltuğun kolçağıyla, Yunus'un arasında sıkışıp kalmıştım, oturduğumuz koltuğun arkası camdı, bu yüzden birkaç yüksek binanın çatısıyla, bulutları görebiliyordum. Güneş o sapsarı ışığını vermeye başlamamıştı, bu da saatin yedi civarı olduğunu gösteriyordu. açıkçası bu saatte uyandığımdan memnundum çünkü eğer saat yediyse, bir saat kırk dakikaya online dersler başlayacaktı.
Bir ara uyur gibi oldum ama kendimi zorla uyanık bıraktım, Yunus'un uykusu derinleştikçe beni daha da sarmıştı ve bunun beni bunaltması gerekirken, bu beni mayıştırmıştı. Kokusundan kaynaklı olmalıydı.
Bir odanın kapısının açıldığını duyduğumda kafamı Yunus'un kolundan kaldırdım, tuvaletin yanındaki odanın kapısı açılmıştı ve içeriden Irmak ve Selin çıkmıştı. Irmak, beni gördüğünde gülümsemişti ama Selin beni görmemişti bile, gözlerini ovuşturup esnemekle meşguldü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
S Y Z Y G Y
Novela JuvenilPandamiden dolayı dersleri online gören iki liseli. ☀︎ "Bana iyi geliyorsun," dedi alnını alnıma yaslarken. "Ben de sana iyi gelmek istiyorum." "Bana iyi geliyorsun," dedim. Neden bana iyi gelmediğini düşünüyordu ki? "Gelmiyorum," dedi. "Seni üzmüşt...