Yağmur tüm bedenimi sırım sıklam ederken karşıdan elinde gitar çantasıyla bana doğru gelen Hakan'ı fark ettim.
"Işık?"Saçları tamamen ıslanmıştı ve nefes nefeseydi.
"Ne işin var burda?"
Elini yeni çıkmış sakallarına götürüp kaşıdı.
"Seni arıyordum." Dedi mahçupla.
"Beni mi? Neden?""Beni boşver, ıslanmışsın hadi gel eve gidelim."
Kolumu tutup beni parkın bankından kaldırmaya çalıştı ama başaramamıştı.
Bedenim ağırdı, yağmur kıyafetlerimi ıslatmaya devam ederken Hakan'a bakmadan konuştum."Eve gitmek istemiyorum."
Hakan nefesini sesli bir şekilde dışarı verip yanıma oturdu. Bankta bizim gibi ıslaktı.
"Sorun ne?"
Göz yaşlarım yağmurla karışıyordu, kızarmış gözlerimle Hakan'a baktım.
"Sorun mu....? Sorun benim."Kaşlarını çatıp bana bir az daha yaklaştı.
"Işık gerekçekten sorun ne?"
Islak saçlarımı elimle kulağımın arkasına attım.
Soğuktan üşümüştüm, burnumu çekip olduğum yere daha da çekildim."Bak üşütüceksin hadi gidelim."
Beni bir kez daha kolumdan tutup kaldırmaya çalıştı ama ben yine kalkmadım.
"Işık çok soğuk hadi gidelim."
Tuttuğu kolumdaki elinin soğuktan titrediğini farkettim. Hakan üşüyordu. Bende üşüyordum. Ama umrumda değildi.Aslında bende bilmiyordum bu hallerimi.
Nedeni, Gündüz'ün evine elini kolunu sallaya sallaya giren benden bin kat güzel kız yüzünden mi? Her şeyin daha berbatlaşmasından mı? Yoksa çıkmaz bir sokağa giren bir hırsız gibi hissettiğim için mi?
-Soğuk ve üşümüş bedenimi sıcak suyun altına soktum.
Sıcak su sırtımdaki ve bileklerimdeki yara izlerine her düştüğünde içim bulanıyordu.
Acıları, lekeleri gitmiş ve geriye sadece izleri kalmış olabilirdi ama ruhumdaki izler hala acıyordu.Sıcak su bedenimden aşağıya doğru inerken ruhum bir kez daha titredi.
Hayattaki başarısızlığım, başarısız olmamdı.
Hiç bir şeyi beceremiyordum. Hiç bir şeyi benimseyemiyordum belkide nedeni hep ötekileştirildiğim içindi yada aile sofrasında hiç bir zaman banada bir tabak konulmadığı içindi.
Aklıma eskide kalmış her şey geldiğinde gözlerim tekrar doldu.Benim kaderim acımazsızlıklarla ve imkansızlıklarla doluydu. Dünyanın bir ucunda kendi hayatıyla lanetlenmiş bir ruhtum.
Ne yaşıyor ne ölüyordum.
Gündüz ise tam tersi, Gündüz ölüm uçurunun kenarında yaşayan bir ruh.
Ben o uçurumdan aşağıya süzülüyorum, belime deyen şey ise Gündüz'ün elleri. Onuda kendimle beraber cehennemin dibine uçuruyorum.Bornozuma sıkıca sarılıp hızlı adımlarla yatak odama geçtim.
Yorganın altına girip iyice kendimi sarıp sarmaladığımda Hakan yanıma geldi.
"Bir az daha iyi misin?"
Başımı aşağı yukarı salladım."Sana papatya çayı getirdim. İç bunu için ısınsın."
Elindeki bardağı yavaşça alıp ağzıma götürdüm.
"Teşekkürler sana da zahmet oldu."
"Zahmet olmadı da neden parkta öylece oturmuş ıslanıyordun?"
"Hakan bir sus da."
Hakanla samimi bir arkadaşlığımız vardı.
"Tamam tamam."O sırada kapıya biri vurdu.
"Bir bekleyenin mi vardı Işık?"
"Hayır yoktu. Ceren bugün annesine döndü."
Hakan odadan çıkıp kapının önüne gitti . Kapıyı açtığında kaşları çatıldı.
"Kimmiş?!"
Yataktan doğrulduğumda kapıdaki insanın kim olduğunu gördüm.
Gündüz.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞK BOMBASI
Teen Fiction"Ama güçlü bir öpücük dar bir sokağın adını her zaman değiştirebilir." Gündüz'e doğru baktım. Gözleri her zamankin den Derin bakıyordu. Zümrüt yeşili gözleri karanlık dar sokakta yok olmuştu. Elleri, ayakları kısacası vücudunun her yeri titriyordu...