Siyah bir araba yanıma doğru yaklaştı. İçinden beyaz takım elbiseli adam çıktı. Bu adam Gündüz'le birlikte gittiğimiz köşkte bizi karşılayan adamdı.
"Efendim, buyrun sizi arabaya alalım."
Beyaz eldiveniyle elini bana doğru uzatıp beklemeye başladı.Elini tutup arabaya binmek yerine, onunla tokalaştım.
"Ben Işık. Ve üstünüzdeki takım gerçekten muazzam."
Hayretle gözlerini bana çevirdiğinde yüzünde sıcak bir gülümseme yayıldı.
"Bende Mustafa efendim. Meryem Hanımın köşkte ki bir numaralı adamıyım."Tokalaştıktan sonra arabaya bindim.
Kafamı cama doğru yaslayıp ellerimi kulak mememe götürdüm. Ne zaman streslensem, gerilsem elim kulak meme giderdi.
Küçükken öğretmenlerimden azar işitirken, kulak memele oynar ondan bile azar yerdim.Araba çok geçmeden beyaz köşkün siyah kapısında durdu. Köşkün Kapısı yavaşça açıldığında araba tekrar hareketlenip, büyük bahçeye girdi.
"Meryem Hanım bana ne anlatacak?"
Yanımda oturan adını yeni öğrendiğim Mustafa Abiye kafamı çevirdim.
"Bilmiyorum efendim."
Ve daha çok streslenmeye başladım.Araba köşkün kapısında durduğunda, Mustafa Abi benden önce inip kapımı açmıştı.
"Hiç gerek yoktu."
"Bu benim işim efendim."Geri önüme dönüp arabanın park etmelerini izledim.
Mustafa Abi eliyle kapıyı gösterip naif bir şekilde
"İçeri girelim efendim."
Dedi.İçeri girdiğimizde köşkün bütün ışıklarının yandığını gördüm.
Gerçi bu koca köşkü aydınlatmak için hepsini yakmak gerekmez miydi?
"Bu taraftan, Meryem Hanım sizi çalışma odasında bekliyor."
Geçen girdiğimiz odanın hemen çaprazında ki kapıya yöneldim.
Mustafa Abi kapıyı üç kere tıklattıktan sonra, kapıyı açtı.Çalışma odası olarak nitelendirdiğimiz yer, orta büyüklükte, bir masa, kitaplık, dosya koymak için bir dolap ve zahmete girmemek için kahve makinesi olmaz mıydı?
Ama burada sadece kahverengi sultan koltuğu ve hemen onun yanında da büyük bir ayaklı lamba vardı.
Meryem Teyze ayağı kalıp kapıya doğru yaklaştı. Yüzünde ilk geldiğim ki gibi samimiyet yoktu
.
Daha farklı bir yüz ifadesi.
"İyi akşamlar Meryem Teyze."Sesim o kadar cılız çıkmıştı ki o ses benim olmadığını düşündüm.
Sesime ne oldu?
Allh'ım neyin bedelini ödüyorum?
Neyin günahı bu?"Sana da iyi akşamlar Işık."
Sesi benim aksime bu oda kadar soğuktu.Hakkeden bu oda diğerlerine göre soğuktu.
Üstümde ki paltoya iyice sarılıp Meryem Teyze'le birlikte o odanın, eski kırmızılı beyazlı desenleri olan halının üstüne konulmuş sultan koltuğuna oturduk.
Odanın duvarları diğerlerine göre gri ve grinin bir koyu renkleriyle boyatılmıştı."Meryem Teyze bir sorun mu var?"
Artık meraktan çaklayacaktım .
Derince iç çekip, küçük koyu kahverengi gözleriyle bana döndü."Bir sorun var."
"Peki nedir bu sorun."
Yüzümü çarpık bir gülümseme yerleştirdim.
"Sorun sen ve Gündüz."
Ve o çarpık gülümseme, anında yüzümden silindi."Ben ve Gündüz mü?"
"Bana neden yalan söyledin kızım? Peki ya Gündüz?"
Neyden bahsediyodu Meryem Teyze?
Yoksa...
"Meryem Teyzeciğim açıklayabilirim."Bir süre yüzümü izledi.
Sonra elini ağzına götürüp büyük bir kahkaha attı."Ay Işık kızım o yüzünde ki ifadeyi görmeliydin. Niye korktun bu kadar?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞK BOMBASI
Novela Juvenil"Ama güçlü bir öpücük dar bir sokağın adını her zaman değiştirebilir." Gündüz'e doğru baktım. Gözleri her zamankin den Derin bakıyordu. Zümrüt yeşili gözleri karanlık dar sokakta yok olmuştu. Elleri, ayakları kısacası vücudunun her yeri titriyordu...