Her prenses hikayelerin sonu mutlu biter. Ama bu hikaye ne bir prenses hikayesiydi nede mutlu sonla bitirilen bir kitap.
Yatağımın ortasında oturup camdan güneşin doğuşunu izledim. Gözlerimde ki yaşlar yanağımı ıslatırken yüreğimde ki yumru kalbime vuruyordu.
"Öldü." Dedim titreyen dudağımla.
Ölmüştü.
Belki binlerce parçaya bölündü belkide bedeni küle döndü.
Sonuçta ölmüştü. Bu dünyada Gündüz diye birine hiç yer verilmemiş gibi olucaktı.Ölüm uçurunun kenarında duran yaşayan ruh, ölü ruhtan önce davranmıştı. O ölümün tadını merak edip istemeye istemeye ölmüştü.
Başka bir cehennemde mutlu olurdu belki?Göz yaşlarımı silip kafamı yatağın yanında ki etajerin üstündeki bir türlü açamadığım zarfa çevirdim.
Yataktan uzanıp zarfı elime aldım.
Pekte kibar olmayacak şekilde zarfı yırtıp içinde ki kağıdı açtım.
Gözlerim durmadan bulanıklaşıyordu ve kağıdı okuyamıyordum." Eminim şimdi 'nerede bu Gündüz?' deyip duruyorsundur. Kafam eser, giderim. Ben hep giderim, gitmek benim evim. Yaslanma bana.
Kendine iyi bak."
Gündüz:)
_____________________________
Adamın nedenleri vardı, kadının beklentileri. Olmadı
Olamazdı.Bir sonraki satırlarda görüşmek üzere Gündüz:)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞK BOMBASI
Teen Fiction"Ama güçlü bir öpücük dar bir sokağın adını her zaman değiştirebilir." Gündüz'e doğru baktım. Gözleri her zamankin den Derin bakıyordu. Zümrüt yeşili gözleri karanlık dar sokakta yok olmuştu. Elleri, ayakları kısacası vücudunun her yeri titriyordu...