2.KISIM
(Üç gün sonra)Kalbim parçalanıyordu, içimde bir kırgınlık vardı ama bu kırgınlık kimseye değildi. Kendimeydi.
Odamda tek bir ışık yoktu, odayı sarmış sessizliği çalan ev telefonu bozmuştu. Gözlerimi yavaşça aralamıştım. Yattığım koltuktan kalkıp çıplak ayaklarla mutfak masasında duran telefona gittim. Telefonlarım kapalı olduğu için kimse bana ulaşamamıştı ve eminim arayanlar da bana telefonumdan ulaşamayanlardı. Bana ulaşamayan, Ceren ve Ceren. Sadece Ceren.
Kırmızı ev telefonumu elime alıp bekledim. Çalan telefonun kapanmasını bekledim.
Arayan o değildi. Merak eden o değildi. Bana ulaşamayan o değildi.
Ne gerek vardı telefonu açmaya?
Telefon sustuğun da masaya koyup sonsuza denk kapatmış olduğum perdelerden birini aralayıp dar sokağa baktım.Ayaklarım üşüyordu. Bedenim titriyordu. Bu havaların artık soğuduğu için mi oluyordu yoksa ruhuma çöken soğukluk yüzünden mi?
Camdan martıların kanat çırpmalarını izlerken
Kapıya vuruldu.
İçimde bir heyecan kaplamıştı. Hızlı adımlarla kapıya gittim. Kapının önünde durup derince iç çektim, yüzüme güzel bir gülücük koyup kapıyı açtım.
"Gündüz!"
"Ablacım bir zarfınız var."
Postacı.Yüzümde ki hayal kırıklılığıyla zarfı postacıdan alıp kapıyı kapattım.
Yatmaktan çökmüş üçlü anneanne koltuğuma oturup zarfı incelemeye başladım.
Beyaz bir zarftı, üstünde sadece benim ismim yazıyordu başka bir şey yazmıyordu.
Ama önce gözüm kapalı telefonuma gitti.
Zarfı masaya koyup telefonu elime aldım.Şarjı bitmişti, kim bilir kaç gündür öyle duruyordu. Hiç açmak istemiyordum ama içimde ki Umut onun her ne zaman zümrüt yeşili gözleri aklıma gelse yeşeriyordu.
Bir dahaBir daha
Bir daha
Ve hep bir daha yeşeriyordu.
Şarja takıp telefonun açılmasını beklerken aklıma hiç yemek yemeyip sadece çubuk krakerlerle karnımı doyurduğum geldi. Aşk kalbinle birlikte karnınıda aç bırakıyordu.
Normalde kitaplarda okuduğum bu tür olayları çok saçma bulurdum. Anlamsız gelirdi böyle şeyler ama hiç de öyle degilmiş. Kettle a su koyup kaynatmaya başladım.Mutfak masasının sandalyesine oturup beklemeye başladığımda telefonumun açılma sesiyle tekrar ayağıya kalktım.
Ardı ardına gelen bildirimlerin hepsi Ceren'e aitti.
Beş yüzü geçen bakılmamış mesaj ve otuz üç cevapsız arama vardı. Ama o hiç yoktu. Ceren'e sebepsizce kızmıştım belkide o arayacakken Ceren aramıştı. Belkide o mesaj atıcakken Ceren atmıştı. Cevapsız aramalara girdiğimde onun adı en altta kalmıştı.Onu her ne kadar aramak istesemde arayamadım. Belkide yapmak istemedim.
Ceren'in numarasına basıp telefonu kulağıma götürdüm. İlk çalışta açmıştı."Yaşadığına sevindim."
Sesi rahatlamışa benziyordu.
Derince yutkundum."Ondan haber aldın mı?" Dedim sadece.
"Işık, gene mi Gündüz? Seni ne kadar merak ettim haberin var mı?"Yine sessiz kaldım, o konu haricinde ki her şeye susmak istiyordum.
Ceren derince iç çekti."Bir haber almadım."
Ondan hiç bir haber yoktu. Belkide ben çıkıp aramalıydım. Ben ayağına gitmeliydim.
"Onu ben arasam-"
"Işık bırak, belkide o anlattığın kızla birliktedir. Erkekler böyledir. Hepsi sonunda gitmiyor mu?"
Bedenim buz kesmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞK BOMBASI
Teen Fiction"Ama güçlü bir öpücük dar bir sokağın adını her zaman değiştirebilir." Gündüz'e doğru baktım. Gözleri her zamankin den Derin bakıyordu. Zümrüt yeşili gözleri karanlık dar sokakta yok olmuştu. Elleri, ayakları kısacası vücudunun her yeri titriyordu...