Yirmi Dördüncü Bölüm

8 0 0
                                    

Öğretmenimizin gelmesini beklerken "Bugün öğle yemeğinde birlikteyiz" dedi Efe. "Kavga mı ettiniz Bilge'yle?" diye sordu Beren. Efe "Ağzını hayra aç be. Ondan değil. Bugün Bilge de bizimle yemek yiyecek" diye yanıtladı. "Efe, biz istiyoruz diye tanışmaya zorlamasaydın kızı" dedim. "Yok güzelim, zorlamadım. Konusu açıldı dün. O da bana söylemek istemiş ama tereddüt etmiş. Sizinle tanışma zamanının geldiğini söyledi" diye karşılık verdi. "E süper. Resmi olarak yengemiz yani?" dedi Ulaş. Efe "Biraz öyle. Aslında bugün okuldan sonra birlikte takılsak güzel olur. Size uyar mı?" diye sordu. "İyi olur bence" dedi Ulaş. "Çok güzel olurdu ama okuldan sonra çalışacağım ben" dedim. "Ben de Giray ile buluşacağım" dedi Beren. Efe gözlerini açarak "Bizim niye haberimiz yok bundan" diye sordu. "Ben... Kesinleşmeden kimseye anlatmamayı düşündüm. Eren'i anlattım da ne oldu sanki? Hepimiz boş yere sevindik. Şimdi o Ecem'le takılıyor. Benim de hayatıma başkası girecek. Boş yere size haber verdim. Eve gelip hazırlanmama yardım ettiniz. Boşa yoruldunuz. Bu sefer öyle olsun istememiştim" diye yanıtladı Beren. "Boş yere mi yorulduk? Sen bizim en yakın arkadaşımızsın. Birbirimiz için yapamayacağımız şey yok. Sevincini de üzüntünü de bizimle paylaşacaksın tabi ki. Niye böyle düşündün ki?" dedi Efe. Ulaş ve ben de onu onayladık. Beren şu sıralar içine kapanıyor, bizden gitgide uzaklaşıyordu. En yakın arkadaşım acı çekiyorsa ve benim haberim yoksa diye düşünmekten içim içimi yiyordu. Onun bir derdi olur da bunu bana anlatamazsa çok üzülürdüm. Birine anlatmak yerine içine atıp hiçbir şey yokmuş gibi davranmak daha kötüydü. Bu ona daha berbat hissettirirdi. Onun kendini iyi hissetmesi için elimden gelen her şeyi yapmaya hazırdım.
Teneffüste Ulaş ve Efe, Burak'ın yanına giderken biz sınıfta kaldık. "Biz niye gitmedik?" diye sordu Beren. "Neler olduğunu bana anlatacaksın. Seni rahatsız eden şeyler var ve ben bunu bilmeliyim. Biz birbirimizle her şeyi paylaşırdık. Ne oldu da böyle içine kapandın? Canını sıkan ne? Ben sana yardımcı olmak için varım Beren. Birbirimizin sorunlarına çözüm bulamayacaksak neden en yakın arkadaşız ki? İçinde tutman çok daha kötü sonuçlar doğurabilir. Anlat bana Beren. Birlikte bir şeyler bulabiliriz. Ben seni böyle görmeye hiç alışık değilim ve alışmak da istemiyorum" dedim. Beren hiçbir şey söylemeden bana sarıldı. Geri çekildiğinde anlatmaya başladı. "Ben sizinle konuşmak istedim. Ama beni anlayamayacağınızı düşündüm. Giray hakkında bazı şüphelerim var. Onun da Eren gibi biri olmasından korkuyorum. Beni kimse gerçekten sevmeyecekmiş gibi geliyor. Ben Giray'dan gerçekten çok hoşlanıyorum ama o benden aramızda bir şeyler geçecek kadar hoşlanmıyorsa?" dedi. "Onun da senden hoşlandığına adım gibi eminim. İlk karşılaştığınız gün seni görmeden önce onu içeri davet etmiştim. Kabul etmedi ama seni gördükten sonra bakışlarının değiştini fark ettim. Aynı soruyu tekrar sordum ve bu sefer içeri geldi. Şimdi sadece seni beğenmiş olduğu için öyle yapabileceğini düşüneceksin" dediğimde başını olumlu anlamda salladı. "Öyle değil işte. Sadece seni beğenmiş olsaydı bunu şimdiye kadar çoktan söylemiş olurdu. Bunu sana söylemek yerine ortak noktalarınızı kullanarak hep bir buluşma ayarlamaya çalışıyor. Seni daha fazla görmek istiyor ama bunu söylemeye utanıyor. Sana söylemeye çekindiği duyguları var belli ki" dedim. "Başka konular da var. Babamla ilgili. Son zamanlarda eve çok sık gelmeye başladı. Üç yıldır gelmiyordu. Berk'i görmek istediğinde hep dışarda buluşurlardı. Artık her hafta eve geliyor. Benimle konuşmaya çalışıyor. Kendini affettirmek istiyor sanırım. Ama ben onu affetmek istemiyorum Destina. Bana hiçbir zararı dokunmamış gibi davranmak istemiyorum. Hem onu çok özlüyorum hem de ondan nefret ediyorum. Ben de bilmiyorum neler hissettiğimi. Senin çok iyi bir ailen ve seni her şeyden çok seven bir sevgilin var. Beni anlayabileceğini sanmıyorum" dedi. "Sen yeter ki anlatmak iste. Anlayacak biri bulunur elbet" diye karşılık verdim. "Psikologdan mı bahsediyorsun?" diye sorduğunda başımı salladım. "Denedim. Ama sorunlarım aynı olduğu için ben yine aynı şeyleri anlatacağım, o yine aynı şeyleri söyleyecek. İkinci kez gitmeye gerek yok. Ne söyleyeceğini biliyorum" diye yanıtladı. Kısa süren bir sessizlikten sonra "Teşekkür ederim Destina. Beni düşündüğün için" dedi gülümseyerek.
Hepimiz yemeklerimizi aldıktan sonra boş bir masaya geçtik. Yemeğe başlamak için Bilge'nin gelmesini bekliyorduk. Çok geçmeden Bilge kapıda belirdi. Efe elini kaldırarak "Buradayız" dedi. Bilge gülümseyerek bize doğru ilerledi. Efe "Çocuklar, Bilge'yle tanışın" dedi ve hepimizin sırayla tanıttı. Bilge "Çok memnun oldum" dedi gülümseyerek. Hepimiz adına "Biz de" dedi Beren. "Destina ve Ulaş sevgili ama vıcık vıcık bir ilişki değil. Sıkılmazsın yani. Bir de Burak ve Ela var ama onlar gelemeyecek sanırım" dedi Efe. Bilge ile ne konuşacağımız hakkında hiçbirimizin bir fikri yoktu. Efe daha önce sadece Mevsim'i bizimle tanıştırmıştı ve Bilge ona hiç benzemiyordu. İkisi de birbirinden çok farklıydı. Ne dış görünüşleri ne de huyları benziyordu. Mevsim'in saçları kısa ve kıvırcık, Bilge'nin saçları düzdü. Mevsim beyaz, Bilge daha koyu tenliydi. Mevsim'in kahverengi, Bilge'nin ise koyu yeşil gözleri vardı. Mevsim pastel tonları çok severdi. Bilge giysilerinden tahmin ettiğim kadarıyla koyu renkleri seviyordu. Mevsim sohbet etmeyi, sosyalleşmeyi çok severdi. Bilge ise suskun ve biraz soğuk duruyordu. Ama onu sevmiştik. İyi bir kıza benziyordu. Efe'nin ve Burak'ın kız arkadaşlarıyla iyi anlaştığımız için şanslıydık. Beraber çok sık zaman geçirmemiz gerekecekti ve iyi anlaşmak için dua etmiştik. Öyle de olmuştu. Hem Ela ile hem de Mevsim ve Bilge ile iyi anlaşmıştık. Efe "Çarşamba günü maç var. Seyirci listesine seni de yazıyorum. Dördüncü derste gideceğiz. Önemli bir dersin yoktur umarım" dedi. "Yok, gelebilirim" diye karşılık verdi Bilge. Okul maçları karşı takımın okulunda oynanacağında bizim takım seyircisiz kalmasın diye takımdaki herkes en fazla beş arkadaşını götürebiliyordu. O sırada Burak tek başına yanımıza geldi. "Ela nerede?" diye sordu Beren. Burak "Tartıştık biraz. Zaten bir tuhaf davranıyor bugün. Bir şey anlamadım ben de" diye karşılık verdi. Bilge'yi fark ettiğinde "Merhaba, ben Burak" dedi. Bilge de kendini tanıttı. "İyi misiniz?" diye sordum Burak'a. "İyiyiz ya. Önemli bir şey değil zaten. Birazdan voleybol maçı var ya" dediğinde başımı salladım. "Rakip okulun oyuncuları geldi az önce. Karşı takımdan bir kıza bakmışım güya. O yüzden sinirlendi. Yemin ederim ki bakmadım ya. Baktıysam eğer "kim bu gelenler" diye bakmışımdır. Başka şekilde düşünmedim asla. Baktıysam Akın kankam olsun" dedi. "Çok büyük yemin ettin şu an. Bunu ona da söyleseydin kesin inanırdı" dedi Ulaş. Burak "Söylemem hiçbir şey. Bir kere 'yapmadım' derim, canı inanmak isterse inanır. Bunca zamandır beraberiz. Bana güvenmesi lazım" dedi sinirle. Hepimiz Burak'a inanıyorduk. Onun Ela'yı ne kadar çok sevdiğini biliyorduk. Ondan başka bir kıza farklı bir düşünceyle asla bakmazdı. Burak "Ya kusura bakma. Sana da ayıp oldu böyle ilk günden" dedi Bilge'ye dönerek. Bilge anlayışla "Yok, sorun değil" dedi. Bir süre sonra Burak, kantine gelen dokuzuncu sınıf bir kızı yanına çağırdı. Kızın elinde renkli kağıtlar vardı. "Bunları bana verir misin?" diye sordu. "Ödevimde kullanacağım" diye karşılık verdi kız. Burak "Ödevinin teslim tarihi ne zaman?" diye sordu bu sefer. Kız "Haftaya" diye cevapladı. "Daha çokmuş, yenisini alırsın kağıtların" deyip kıza bir miktar para uzattı. "Lütfen, benim için gerçekten çok önemli" dedi hemen ardından. Kız parayı alıp kağıtları Burak'a verdi. "Çok teşekkürler" dedi Burak. Daha sonra ayağa kalkıp "Ben gidiyorum, biraz işim var" deyip kantinden çıktı.
Burak Çelebi
Ela'nın sınıfına gittim. İçeri baktığımda sırasında oturuyor, bir şeyler çiziyordu. "Siz de mi partiden sıkıldınız?" dedim yanına otururken. "Baktığın kız yüz vermedi de ondan mı geldin?" dedi. "Ela, yemin ederim ki hiçbirine bakmadım. Neden böyle yapıyorsun? Sen böyle şeylerden sorun çıkaracak biri değildin? Ne oluyor böyle birdenbire?" dedim. "Kıskandım işte. Kız çok güzeldi" diye karşılık verdi Ela. "Kıza bakmadım ama gerçekten dediğin kadar güzelse çok şey kaçırmışım. Keşke baksaydım" dediğimde koluma bir yumruk yedim. "Şaka yaptım güzelim" dedim gülerek. "Hiçbir hatam yok ama konu daha fazla büyüsün istemiyorum. Barışalım hadi" dedim ve kağıtlardan yaptığım çiçekleri ona uzattım. Gülümseyerek çiçekleri aldı ve beni öptü. "Benim için hiçbir kız senden güzel olamaz sevgilim. Ama diyelim ki senden güzelleri de var. Öyle olsa bile ben hiçbirine bakmam. Beni öyle aşık ettin ki kendine, senden başka kimseyi gözüm görmüyor" dedim ve ben de onu öptüm. "Şımarık ve mızmız bir kız olsam da beni seviyor musun?" diye sordu. "Ne kadar saçma bir soru bu ya" dedim. "Ciddi bir şey soruyorum" diye tekrarladı. "Tamam Ela, cevaplıyorum. Öyle bir kız değilsin. Ayrıca şımarık da olsan, mızmız da olsan, dünyanın en çekilmez insanı da olsan seni sevmeye devam ederim. Benim bu hayattaki tek varlığım sensin güzelim. Tüm olumsuz yönlerime rağmen sen bana katlanıyorsun. Ben de mızmız bir sevgiliye katlanabilirim" dedim. Gülümsedi. Hayatımda gördüğüm en güzel gülümsemeydi bu. Bana dünyaları verseler dahi ben bu gülümsemeden, bu güzel gözlerden, her şeye rağmen beni bırakmayan bu kızdan asla vazgeçmezdim.
Destina Karaca
Önlüğümü bağlarken kapıda Ulaş'ı gördüm. Gülümseyerek yanıma geldi ve "Nasılsın kankacığım?" dedi. Gülerek "Annem alışverişe çıktı" dedim. "Ben de yakalanmayalım diye garantici davranmıştım. Nasılsın güzelim?" deyip yanağımdan öptü. "İyiyim, hayırdır?" dedim. "Sevgilime yardıma geldim. Bana da bir önlük ver" dedi Ulaş. "Teşekkür ederim ama hiç gerek yok. Otur istersen. Hem annem seni çalışırken görürse bana kızabilir" dedim. "Bugünkü beden dersinde hiç boş durmadın. Yorulmuşsundur. Ben de halamlara gideceğim. Gidene kadar zaman geçirmiş olurum hem" dediğinde gülümsedim ve ona da bir önlük verdim. "Çok teşekkür ederim" dedim. Gülümsedi ve o sırada yanımızdan geçmekte olan Gözde'nin elindeki tepsiyi aldı ve "Bunlar nereye?" diye sordu. "Dokuz numaralı masaya" diye cevapladı Gözde. Daha sonra bana dönüp "Seviyor seni" dedi. "Dışarıdan kolay gibi gözükse de garsonluk epey zordur. Öyle herkes yapmaz sevdiği için. Seni çok seviyor ve bence bu oldukça uzun süren bir ilişki olacak" diye ekledi. "Umarım" diye karşılık verdim. Gözde"Maşallah diyeyim. Nazarım değmez ama önlemimizi alalım" dedi sipariş isteyen masaya doğru ilerlerken. Gülümsedim.
Geçtiğimiz aylarda gelen arkadaş grubu tekrar gelmişti. O sarışın çocuk umarım bir sorun çıkarmazdı. "Yiğit, sen ilgilenir misin?" dediğimde Ulaş çoktan masaya gitmişti bile.
Ulaş Zorlu
"Hoş geldiniz" dedim menüleri dağıtırken. Masadaki çocuklardan biri "Bize şu garson bakabilir mi?" dedi Destina'yı göstererek. Arkadaşı "Geçen seferki kız değil mi o?" dedi. "Bakamaz" diye karşılık verdim. "Neden?" diye sordu. "İşi var çünkü. Başka masayla ilgileniyor" dedim sinirle. "İşi bittikten sonra gelebilir" dedi bu sefer. "Buraya oturup zaman geçirmek için mi geldin yoksa çalışanları taciz etmek için mi? Arkadaşının söylediğine göre aynısını daha önce de yapmışsın ve reddedilmişsin. Hâlâ neyi zorluyorsun? Kızın söylediklerinin neyini anlamadın?" diye karşılık verdim. "Sana ne oluyor? Neyi oluyorsun ki?" dedi gülerek. "Kızı rahat bırakman için illa ki araya birinin mi girmesi gerekiyor? Çok merak ediyorsan da söyleyeyim. Sevgilisiyim ben. Şimdi siktir git. Eğer tekrar buraya gelip sevgilimi, başka bir çalışanı veya herhangi bir müşteriyi rahatsız edersen seni mahvederim. Çalıştığım yerde olay çıksın istemiyorum. Bu yüzden seninle konuşurken sakin kalmaya çalışıyorum. Neler olacağını görmek istiyorsan dene. Yeterince açıklayıcı oldu mu?" dedim. Başını salladı "Neden hâlâ buradasın o halde? Sabrımı mı deniyorsun?" dediğimde gittiler. Orada çok daha fazlasını yapabilirdim ama annesi kafeyi Destina'ya emanet etmişti. Olay çıksaydı annesine mahcup olurdu. Kafeyi idare edemediğini düşünürdü. Destina da kendini suçlardı. Destina'nın işi bittikten sonra yanına gidip "Neden bana söylemedin?" diye sordum. "O zaman birlikte değildik. Zaten kendim halletmiştim bir şekilde" diye cevapladı. "Bir daha böyle bir şey olursa haberim olsun güzelim" dedim. Başını salladı. Ben sipariş verecek masaya ilerlerken kolumdan tutup beni durdurdu. "Teşekkür ederim. Benim için sakin kalmaya çalıştın. Normalde böyle tepki vermezdin. Seni tanıyorum. Anneme karşı zor durumda kalmayayım diye yaptığını biliyorum. Çok teşekkür ederim" dedi. "Önemli değil güzelim" dedim. Beni öptü ve "Böylesine düşünceli bir sevgiliye sahip olduğum için çok şanslıyım" dedi. Gülümsedim. Onu düşünmek zorundaydım. Biz birbirimizin sadece sevgilisi değildik. Yeri geldiğinde birbirimizin annesi, babası, kardeşi ve arkadaşı oluyorduk. O benim her şeyimdi. Tabiki de onu düşünecektim.
Beren Kaya
"Tamamen yanlış düşünüyorsun. Sadece arkadaşını korumak istemişti" dedim bitki çayımdan bir yudum aldıktan sonra. "Son sayfalarda arkadaşını ölüme terk etti desek yeridir. Tek amacı başrollerde gözükmekti" diye karşılık verdi Giray. Geçen hafta ona bir kitap önermiştim ve şimdi kitabın ana karakteri hakkında konuşuyorduk. İlk defa birbirimizden farklı olduğumuz bir konu vardı. O sırada telefonum çaldı. Berk arıyordu. Telefonu açtığımda "Abla neredesin?" diye sordu. "Dışardayım. Bir şey mi oldu?" dedim. "Okuldan sonra cezalıydım. Şimdi çıktım. Cumartesi günü gittiğimiz kafeye gelir misin? Hem oturup bir şeyler içeriz hem de eve beraber gideriz. Annem sorduğunda da o saate kadar birlikte olduğumuzu söyleriz. Hadi ablaların en güzeli. Yoksa tüm hafta cezalı olurum ve sen de bana ders çalıştırmak zorunda kalırsın. Lütfen gel" dedi. "Sen gel benim yanıma. Yakınlardayım ben de. Konum atayım mı?" dedim. Hem de Giray'la tanışmış olurdu. "Sen gel, annem bu saatlerde işten çıkmıştır. Beni dışarda görmesin" diye karşılık verdi Berk. Gittiğimiz kafe annemin iş yerine yakındı ve gerçekten de Berk'i görebilme ihtimali vardı. "Ben gelirken beni görmeyecek mi? Ne fark eder?" diye sordum. "Senin söylediklerine inanır o. Destina'lardan çıkıp benim yanıma geldiğini falan söylersin. Sana kızmaz" dedi bu sefer. "Of, tamam" dedim ve telefonu kapattım. "Çok özür dilerim ama gitmem lazım. Kardeşimin arkasını toplamak bana kaldı" dedim. Giray "Sorun değil" dediğinde ceketimi giydim. "Aslında ben de kalksam iyi olacak. Birlikte çıkalım. Hem biraz yürümüş oluruz" dedi.
Dışarı çıktığımızda "Gerçekten çok özür dilerim. Berk gelirse sorun olabilirdi. Tanışmanızı çok istemiştim oysa" dedim. "Neden özür diliyorsun ki? Başka zaman tanışırız. Daha birlikte okuyacağımız çok kitap var" dedi. Gülümseyerek "Evet, daha çok görüşeceğiz" dedim. Yol boyunca karakter hakkında konuşmaya devam etmiştik. Sevdiğin karakteri sanki gerçekmiş gibi savunmayı sadece kitaplarla çok zaman geçiren insanlar bilirdi. Kafenin önüne geldiğimizde gördüklerim beni hiç mutlu etmemişti. Babam içerde oturuyordu. Berk'in niye bu kadar ısrar ettiği belli olmuştu. Kapının önünde durmuş, içeri girip girmemek arasında gidip geliyordum. Onunla konuşmak istemiyordum ama bana neler söyleyeceğini de merak ediyorum. Babam beni görünce gülümsedi. "Her şey yolunda mı?" diye sordu Giray. "Iıı... Evet, yolunda" dedim. "Peki, hoşçakal" diye karşılık verdi. "Görüşürüz" dedim kapıyı açarken. Babamın yanına gittiğimde "Hoş geldin kızım" dedi gülümseyerek. Karşılık vermeden oturdum. "Ne alırsın?" diye sordu. "Hiçbir şey" dedim. "Tatlı ister misin?" diye sordu bu sefer. "Tatlıdan nefret ederim" dedim. Bunu geçiştirmek için söylemiştim. Çok olmasa da bir iki tatlı vardı sevdiğim. Ama bunu nereden bilecekti ki? "Bir şey içmek ister misin?" diye sordu. "Arkadaşımlayken içtim, istemiyorum" dedim. "Peki, sen bilirsin" dedi. Hemen ardından "Arkadaşın kim? Daha önce görmedim onu" dedi. Destina ve Efe'yi görmüştü sadece. Onları da en son lise birinci sınıftayken görmüştü. "Görmediğin çok arkadaşım var" diye karşılık verdim. "Erkek arkadaşın mıydı?" diye sordu. Nedenini bilmiyordum ama o an "Evet" deyivermiştim. "Sana iyi davranıyor mu?" diye sordu bu sefer. Söylediği şeyin komikliği ve biraz da öfke sebebiyle bir kahkaha attım. Söylediği komikti çünkü bana hiç de iyi davranmamış biri soruyordu bunu. Öfkeliydim çünkü bana kötü davranıp hiçbir şey olmamış gibi bunu soramazdı. "Kötü davransa ne olacak ki? Başımda beni koruyacak bir babamın olmadığını düşünüp bana istediği gibi davranabilir. Bana kötü davranıyorsa ne yapabileceksin? 'Senin kızına daha kendin iyi davranmamışsın, bana karışma' dese ona ne karşılık vereceksin? Bir şey söyleyebilecek misin? Beni düşündüğün için çok sağol. Gayet iyi davranıyor bana" dedim. "Beren, ne kadar kötü şeyler yaşasak da ben senin babanım. Evet, çok kötü şeyler yaptım. Sana kendini çok kötü hissettirdim, biliyorum. Ama artık pişmanım kızım. Her şey düzelsin istiyorum. Neden düzeltmeye çabalamak yerine araya bir duvar örmeyi tercih ediyorsun?" dedi. "Duvar falan ördüğüm yok benim. Sen çoktan o duvarı ördün zaten baba. Ben yıkmaya çalıştıkça sen bir tuğla daha koydun. Beni hafta sonu bir kez bile dışarı çıkarmadın. Beni okula bırakmadın, okuldan almadın. Benimle oyun oynamadın. Balık tutmaya, pikniğe, parka, sinemaya götürmedin beni. Birlikte evcilik oynamadık, kumdan kale yapmadık. Okuldaki gösterilerime gelmedin. Tiyatro oyunları oynuyorum ben biliyor musun? Hiçbir oyunuma gelmedin ki, nereden bileceksin? Doğum günlerimde eve gelmezdin. Hep işin olurdu senin o gün. Sana pasta ayırırdım, sonra da gelmeni beklerken annemin dizinde uyuyakalırdım. Berk'in doğum günleri hiçbir zaman öyle olmazdı ama. O zaman hep müsait olurdun. Hatta bazen birkaç saat erken gelirdin. İstediği oyuncağı veya başka bir şeyi alırdın ona. Ben hediye falan istemedim hiçbir zaman. Sadece yeni yaşıma girerken sen de yanımda ol istedim. Destina'nın ailesine her baktığımda canımın ne kadar yandığını biliyor musun sen? Babası Destina'yı ve ablasını çok seviyor. Onları birbirinden ayırmıyor. Destina doğum günlerini gündüz bizimle kutlasa bile mutlaka akşam ailesiyle de kutluyor. Küçükken babası onun saçlarını tarar, annesi de örermiş. Babası işten erken gelirse annesi gelene kadar birlikte yemek yaparlarmış annesi işten döndüğünde mutlu olsun diye. Evdeki giysilerden kostüm yapmaya çalışırlarmış. Bazen prenses, bazen savaşçı, bazen peri, bazen de bir müzisyen olurmuş Destina. Bunları anlatırken onun gözlerindeki mutluluğu gördüm. Böyle küçük şeyler ailesinin her zaman yanında olduğu, değer verdiği bir kızı bile mutlu edebiliyorsa beni sevinçten uçururdu herhalde. Destina müziğe babası sayesinde başlamış. Bir müzik dükkanın önünden geçerlerken Destina'nın gitarlara ne kadar ilgiyle baktığını fark etmiş. Daha önceden de evdeki süpürgelerden gitar yaparmış Destina. Bunlar aklına gelince onunla beraber o müzik evine girmişler. Sen bana ne zaman bu kadar dikkatli baktın baba? Benim ne istediğimi hareketlerimden, bakışlarımdan fark ettin mi? Ben tiyatroya nasıl başladım biliyor musun mesela? Sen hiçbir zaman benimle bir baba gibi ilgilenmedin. Tüm bunları yaparak sen ördün o duvarı. Hemen şu anda başlasam bile o duvarı tamamen ortadan kaldırmak yıllarımı alır" dedim. "Beni affetmen çok zor olacak, biliyorum. Zor ama imkansız değil. Sana bir daha bunları yaşatmayacağıma söz veriyorum kızım. Çok özür dilerim. Lütfen Beren, bana bir şans veremez misin? Kendimi tamamen değiştirdim kızım, inan bana" dedi babam. Hiçbir şey söylemedim. Çünkü ne söyleyeceğimi bilmiyordum. "Geç oluyor, eve gitmem lazım. Hoşçakal baba" dedim ve ayağa kalktım. "Bir dakika kızım" dediğinde durdum. "Beni dinlemek istemiyorsun biliyorum ama kararını değiştirirsen telefon numaram aynı. İstersen yanıma da gelebilirsin. Gelmek istersen araman yeter. İstersen gelip ben seni alırım ya da dışarda görüşürüz. Berk de seninle gelir belki. İkinize de her şeyi açıklama şansım olur" dedi. Hiçbir şey söylemeden ilerledim. Arkamı döndüğümde uzun süredir tutmakta olduğum gözyaşlarımı serbest bıraktım. Dışarı çıkıp sola döndüğümde Giray'la karşılaştım. "Sen gitmemiş miydin?" diye sordum gözyaşlarımı silerken. "İçeri girerken tedirgin görünüyordun. Yolunda gitmeyen bir şeyler var gibiydi. Bana ihtiyacın olabileceğini düşündüm. O yüzden gidemedim" dediğinde ona sarıldım. "İyi ki kalmışım" dedi bana sarılırken. Düştüğüm yerden beni kaldırmak için uzanmış bir el gibiydi sanki.

Gökyüzü Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin