On Dördüncü Bölüm

20 1 0
                                    

Müzik odasına en son gelen biz olmuştuk. Ekin, İdil ve Mete çoktan gelmişti. Ekin'i zaten tanıyorduk. İdil ve Mete'yle de tanışıp boş bulduğumuz bir yere oturduk. Çok geçmeden Şebnem hoca geldi. Selamlaştıktan sonra "Birbirinizle tanıştınız mı?" diye sordu. Başımızı salladık. "Güzel. O zaman konuya gireyim. Sizin için bir yarışma buldum. Önümüzdeki ay yapılacak. Size sormadan başvurmak istemedim. Birinci olan gruba özel bir güzel sanatlar lisesinde burs veriyorlar. Özellikle Mete ve İdil için çok faydalı olabilir. Katılmak ister misiniz?" dedi. Hepimizden de onaylayan cevaplar aldığında "Yalnız bir kural var. Yarışmaya katılacağımız şarkıyı bizim bestelememiz gerekiyor. Beste yapmanıza ben yardımcı olurum. Gönüllü var mı?" diye ekledi. "Ben bestelerim ama söz yazamam" dedi Ekin. Şebnem hoca "Tamam, sözü de başkası yazsın. Yeteneklerinizi de keşfetmemiz için iyi olacak bu yarışma" dedi. "Ben denerim" dedi İdil. Şebnem hoca "Harika. Bir veya bir buçuk haftaya kadar hazırlayabilirsek çok iyi olur. Destina ve Ulaş, size de düet yaptırmayı düşünüyorum. Şarkıya göre karar veririz" dedi. "Tamam hocam" diye karşılık verdik. "Grubumuza bir isim koysak nasıl olur? Belki internete video yükleriz. İster misiniz?" diye sordu. Grup bu fikri de onaylayınca isim düşünmeye başladık. Bir yandan gelen önerileri dinliyor, bir yandan da gözlerimi sınıfın beyaz duvarlarında gezdiriyordum. "Boş Duvarlar olsun mu?" diye bir öneri sundum. "Eğer okul idaresinden izin alabilirsek okulun belli yerlerine graffiti yapar ve onların önünde çekeriz videoları" diye açıkladım. "Güzel fikir. Müzik ve resim sınıflarının duvarlarına, kütüphaneye, spor salonunun içine ve dışına, hatta okulun arka bahçesindeki duvarlara yaparız" dedi İdil. Ekin "Ben de beğendim. Ama müdürün izin vereceğini sanmıyorum" dedi. "İzin alma işini bana bırakın. Mete ve Ulaş da beğendiyse tamamdır" dedi Şebnem hoca. Ulaş ve Mete de beğendiklerini söyledi. Ulaş "Aferin Hobbit. Allah bir yerden alıp bir yerden verir dedikleri doğru sanırım. Boydan almış ama akla vermiş" diye fısıldadı. "Senin de akıldan alıp boya vermiş sanırım" dedim. Ulaş gülerek karşılık verdi. Arada birbirimize bu şekilde takılıyorduk ama sorun olmuyordu. Çünkü birbirimizi bilerek incitmek istemezdik ve bunu biliyorduk. Ne Ulaş, ne ben, ne Beren, ne de Efe... Birbirimizi asla incitmezdik. Birbirmize hep destek olur, korur ve kollardık. Arkadaş değil, kardeştik biz. Ulaş ve ben hariç.
Çıkışta eve gitmek yerine kafeye gittik. Ablam, arkadaşı Didem abla ve Kaan abi çoktan gelmişti. Detayları onlara anlatmamıştı ve herkesle aynı anda konuşmak istiyordu. O yüzden bizi bir araya toplamıştı. "Kız tarafı toplanmış" dedim masaya otururken. "Neden geç kaldınız?" diye sordu Kaan abi. Ablam "Yine mi cezalıydınız?" diye sordu gülerek. "Müzik grubunu konuşmak için toplandık" diye cevapladım. "Önümüzdeki ay yarışma var" diye ekledi Ulaş. "Ben konuya gireyim. Bu cumartesi bize geliyorlar" dedi. "E ne güzel işte. Niye bu kadar gerginsin anlayamadım" dedi Didem abla. Ablam "Babam bana biraz kızgın galiba. Onun gönlünü almam lazım" dedi. "Aniden olduğu için olabilir mi? Adamın iki tane kızı var ve bir gün bir tanesi gelip evleneceğini söylüyor. Belki de o ana kadar hiç düşünmedi bir gün iki kızının da evden gideceğini" dedi Kaan abi. "Orası öyle. Ben bir şekilde gönlünü alırım ama Barış geldiğinde ona ters davranmasından korkuyorum. Sonuçta yıllarca kızının arkadaşı olarak girdiği eve damadı olarak girecek" dedi ablam. "Sizin evin kızıyla evlenmek o kadar zor mu ya?" diye sordu Ulaş. Kaan abi "Ne o? Senin de mi niyetin var yoksa?" dedi gülerek. Ulaş cevap vermek yerine Kaan abinin omzuna vurdu. Göz göze geldiğimizde gülümseyip göz kırptı. Gülümseyerek karşılık verdim. O nasıl bir gülümsemeydi öyle? Ona bakmaya doyamıyordum. Hele gülümsediğinde... Öyle garip hisler vardı ki içimde. Çok hoşlanıyordum ondan. Hatta belki de aşık oluyordum ona. Kim bilir? Kaan abi düşüncelerimi bölerek "Umay, ne yap biliyor musun? "Vermezseniz kaçacağım" de. İşte o zaman kesin izin verir" dedi. Ablam hariç herkes gülüyordu ama o hâlâ çok gergindi. "Peki ne giyeyim?" diye sordu. "Eşofman giy" dedi Didem abla. "Güzel giyin de ne giyersen giy" diye ekledi. "Umay abla, olması gerektiğinden fazla geriliyorsun. Onun ailesi seni, senin ailen de onu tanıyor. Sadece aileleriniz tanışacak. Hem Engin amca da hiçbir şey demez korkma. Klasik kız babası davranışları onunki" dedi Ulaş. Ablam "Birkaç yıl sonra sizi de göreceğiz canım" dedi. "Çocuk haklı" dedi Didem abla. Kaan abi "Bacım daha bu yaşta nişan da neyin nesi? Hem daha çok genciz. Aşık olmak için çok erken" dedikten birkaç saniye sonra bakışları tek bir noktaya kilitlendi. Hepimiz onun baktığı yöne baktık. O sırada saçlarını toplamakta olan Gözde'ye bakıyordu. Yeni gelmişti anlaşılan. "Oşok olmok oçon çok orkon" dedi ablam. Gülerek karşılık verdik. Kaan abi "Niye gülüyorsunuz lan? Dalmışım öyle" dedi. "Birkaç ay sonra da senin gönül işlerin için toplanırız burada" dedi Didem abla.
Ertesi Gün
Ben, Ulaş, Efe, Burak ve Ela hep birlikte koltukta oturmuş Beren'in kıyafetlerini yorumluyorduk. "Bu kadar hazırlığın Eren için olduğuna inanamıyorum" dedi Ela. Efe "Valla biz de inanamıyoruz ama gönlü olsun diye geldik işte" dedi. Beren "Moralimi bozmasanız olmaz değil mi? Benim adıma mutlu olacağınıza şu söylediklerinize bakın" diye yakındı. "Senin adına hepimiz çok mutluyuz ama düzgün bir insan olsaydı daha mutlu olurduk" dedim. "Destina'ya katılıyorum. Eğer başka biri olsaydı o zaman seni büyük bir hevesle hazırlar, hatta taksi paranı bile biz verirdik" dedi Burak. Beren birkaç saniye bize bakıp "Bunları da beğenmediyseniz değiştirmeye gidiyorum" dedi. "Hiçbirini beğenmeyeceğiz" dedi Efe. Beren oflayarak odasına gitti. "Fazla mı üstüne gittik?" diye sordum. "Biraz" dedi Ela. Efe "Boş verin. Biz sadece uyarılarımızı yapıyoruz. Keyfi bilir" dedi umursamaz bir tavırla. Bir süre sonra Beren üstünde siyah bir pantolon ve mor bir gömlekle geldi. "Nasıl?" diye sordu. Hepimiz de beğendimizi belirten cevaplar verdik. Beren "Ela, saçlarımı örebilir misin?" diye sordu. "Tabi" dedi Ela. Beren "Destina sen de gel. Fikir verirsin" dedi odaya giderken. Diğerleri makyaj aynasının önüne bense yatağa oturmuştum. "Toplayalım mı yoksa açık mı kalsın?" diye sordu Beren. "Bence topla" dedim. "Bence de" dedi Ela. "Ben açık olsun diye düşünmüştüm ama siz öyle diyorsanız öyle olsun" diye karşılık verdi. "Nasıl toplayalım?" diye sordu bu sefer. "O kadarına da sen karar ver" dedim. "Ela, sana bırakıyorum o zaman" dedi Beren. Ela gülümsedi ve "Tamamdır" deyip Beren'in uzun, sarı saçlarını taramaya başladı. Önce saçının iki tarafını da yarıya kadar balıksırtı ördü. Ardından örgüleri birleştirip yarım bir topuz yaptı. "Beğendiniz mi? İki tarafın da gönlü olsun modeli. Hem toplu hem açık. Bizim istediğimiz de Beren'in istediği de oldu" dedi Ela. "Ben çok beğendim" dedim. Gerçekten güzel olmuştu ve Beren'e de çok yakışmıştı. Beren gülümseyerek "Çok güzel. Teşekkür ederim" dedi. Ela "Rica ederim. Benim için bir zevk olmasa da seni mutlu etmekten onur duyuyorum" dedi. "Eren'i neden sevmiyorsunuz?" diye sordu Beren. "Sen niye seviyorsun?" diye karşılık verdim. Dışarı çıktığımızda gülümseyerek Beren'e baktılar. "Gözümün önünde gelin olmuş gidiyorsunuz" dedi Efe. Gülerek karşılık verdik.
Beren taksiye bindikten sonra biz de kafeye yürümeye başladık. Bizim kafeye değil ama. Beren'in evine yakın başka bir yere. Arada mekân değişikliği gerekiyordu. Siparişleri verdikten sonra "Destina, Ayla teyze seni yardıma çağırmıyor artık" dedi Burak. "Pek fazla gelen giden olmuyor artık. Bildiğiniz üzere müşterilerin çoğu öğrenci. Okullar açılınca fazla kalabalık olmuyor o yüzden" dedim. Kafe hem çevredeki okullara yakındı hem de fiyatlar uygundu. "Benim aklıma bir şey geldi Hobbit" dedi Ulaş. "Neymiş?" diye sordum. "Kafeyi çok erken kapatıyorsunuz. Cuma ve cumartesi geceleri de açık olabilir. Müşterileri öğrenci çoğunlukluysa cuma ve cumartesi gayet iyi. Hem canlı müzik de olur" dedi. "O nasıl olacak?" diye sordum. "Boş Duvarlar çalar" diye cevapladı. "Çok iyi fikir. Hem bizim için de prova fırsatı olur" dedim. Bu fikre gerçekten bayılmıştım. "Ben gruba yazayım o zaman" dedi Ulaş. Başımı salladım. "Aferin Skyscraper" dedim. Ulaş gülümseyerek karşılık verdi. "Hem böylece seninle daha fazla zaman geçirmiş olacağım" diye fısıldadı.

Gökyüzü Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin