Otuz Dördüncü Bölüm

5 0 0
                                    

Destina Karaca
Yeni şarkımıza çalışırken telefonum çaldı. Ela arıyordu. "Merhaba Destina. Seninle konuşmak istediğimi söylemiştim okuldayken. Müsait misin?" diye sordu. "Merhaba Ela. Müsaitim, konuşabiliriz" dedim. "Aslında seninle yüz yüze konuşmayı isterdim ama şu sıralar ders çalışmaktan başka bir şey yapmama izin verilmiyor evde. Seni aramaya da anca fırsat bulabildim" dedi ve ardından konuya girdi. "Burak'la ayrıldığımızı biliyorsun. Ama sebebini ona söyleyemedim. Muhtemelen benden nefret edecek. Ama bazı sebeplerim var Destina. Ailem zorladı beni. Önümde iki seçenek vardı. Burak'tan ayrılmazsam beni Bursa'ya göndereceklerdi. Ben de gitmektense burada kalmayı tercih ettim. En azından Burak'a yakın olurum diye gitmedim. Ailem ondan ayrıldığımdan emin olmak için ablamı da benimle gönderdi. Ablamın önünde ayrıldım ondan. Sonra tekrar onunla barışmayayım diye eve giriş çıkışlarıma müdahale ettiler. Okul saatinden sonra dışarı çıkamıyorum. Telefonumu da kontrol ediyorlar. Ve bir süre böyle olacak. Her şey eski haline dönünce özür dileyeceğim ondan. Ailem beni kontrol etmeyi bırakınca tekrardan barışacağız ama onlar ayrı olduğumuzu düşünecek. Sadece bir süre böyle olması gerekiyor" dedi. "Bunları neden Burak'a anlatmadın?" diye sordum. "Çünkü ona anlatırsam çok üzülecekti. Ailemle aramdaki sorunun kendisi olduğunu düşünüp kendini suçlayacaktı. Onu üzmek istemedim. O hayatımda tanıdığım en iyi insan. Ondan ayrılmamı uzun zamandır istiyorlardı. Ben de ona bunu yapmak istemedim. Bu yüzden onun benden ayrılmasını sağlamaya çalıştım. En ufak şeye bile trip attım, saçma sapan kıskançlıklara girdim, kasiyer kıza gülümseyip iyi günler dedi diye bile kıskançlık yaptım, hatta senin onun kardeşi olduğunu bildiğim halde seni kıskandığımı söyledim. Bu kadarına da dayanamaz diye düşündüm. Ama o dayandı. Tüm bunlara rağmen benden ayrılmadı. Dünyanın en çekilmez insanıyken bile bana katlandı. Ve ben beni böyle seven birini her şeyi açık açık anlatarak üzmek istemedim. Bunları sen de benden nefret etme diye anlattım sana. Ne olur ona bir şey söyleme" dedi Ela. Ne yapacaktım şimdi? Söylesem bir dert, söylemesem bir dertti. Ela haklıydı. Burak buna çok üzülürdü. Ve ben de kardeşimi üzmek istemiyordum. Ama bir yandan bilmeye hakkı olduğunu da düşünüyordum.
Yarıyıl Tatili
Bugün tatilden önceki son gündü. Ela ile Burak ayrılalı da epey olmuştu. Ve ben her şeyi bildiğim halde Burak'a tek kelime etmemiştim. Kendimi çok huzursuz hissediyordum. Bunlar yetmezmiş gibi sevgilim de gidiyordu bugün. Bunları düşünürken Ulaş yanıma geldi. "Bebeğim iyi misin?" diye sordu. "Pek değilim. Burak'a çok canım sıkılıyor. Güya en yakın arkadaşıyım ama bana bile tek kelime etmedi o konu hakkında. Bu kadar sessiz olması beni endişelendiriyor. Bir şeyler yapmalı mıyım? İyi mi sence? Size bir şey söyledi mi? Hani geçen buluşmuştunuz ya" diye sordum son bir umutla. Birkaç gün önce Ulaş, Efe, Burak ve Giray buluşmuştu. Onlarla paylaşmıştı belki de. "Aslında seni üzmemek için sana söylemeyecektim bunları. Arkadaşlarının sorunlarını kendi sorunun haline getiriyorsun. Ve bu sana zarar vermekten başka hiçbir işe yaramıyor. Ama bir şey bilmediğin zaman da düşünmekten başka hiçbir şey yapamıyorsun. O yüzden söyleyeceğim. Evet, o gün bize birtakım şeyler söyledi. Ama alkol kullanmıştık. Burak da biraz fazla kaçırdı. Onun da etkisiyle içini döktü işte. 'Ben ona ne yaptım ki? Neden beni bıraktı? Kötü biri miyim ben? Sevmiyor mu artık beni?' falan dedi. Gözleri de dolmuştu. Kötüydü çocuk. Çok üzülüyordu. Ama lütfen bunu kendi sorunun haline getirme Destina. Arkadaşına yardım etmeye çalışıyorsun, anlıyorum. Ama biraz da kendini düşün güzelim" dedi Ulaş. O sırada Burak sınıfa girmişti. Hiçbir şey söylemeden konuyu kapattık. "Karneler saat birde verilecekmiş" dedi otururken. Daha sonra "Senin otobüs ne zaman? Yetişebiliyor musun?" diye sordu Ulaş'a. "Üç buçukta otobüs. Yetişirim her türlü" diye cevapladı Ulaş. Daha sonra sırayla Beren ve Efe geldi. "Bugün Ulaş gidiyor. Ertesi gün de Giray gidecek. Bunlar oralarda arkadaşlarıyla gezip eğlenecekler. Biz de girls night falan mı yapsak?" dedi Beren. "Olur" dedim. "Pazar günü yapalım. En son ben sizde kalmıştım. Sıra sende" dedi Beren. O sırada Efe'nin bize bakışlarını fark ettim. Bilge'nin plana dahil edilmemesine bozulmuştu ama bunu bize belli etmemeye çalışıyordu. Aslında Bilge'nin bize katılmasını ben de isterdim. "Ne sırası bu? Ne zaman sıraya koyduk? Sen gel kal bizde. Zehra teyze benim için çok uğraşıyor. Ben kendimi kötü hissediyorum" dedim. "Ayla teyze benim için uğraşmıyor sanki. Her seferinde sanki ilk kez geliyormuşum gibi ne yedirip içireceğini şaşırıyor kadıncağız. Bin kilo yapacak beni. Yatmak istediğim yastığı bile bana seçtiriyor rahat edeyim diye" dedi Beren. "Barış abinin ailesi davet etti zaten onları. Oraya gidecekler" dedim. "Amma ısrar ettin. Tamam, ben size geleyim" dedi Beren. Efe'yle göz göze geldiğimizde gözlerini yumarak teşekkür etti. Gülümsedim.
Karneleri aldıktan sonra hepimiz farklı bir yere dağıldık. Beren, Giray'la buluşacaktı. Efe de Bilge'yle bir yerlere gidecekti. Burak ise her zamanki gibi erkenden evde olmak zorundaydı. Ben de Ulaş'la eve yürüyordum. Evden bavulunu alıp otogara gidecekti. Evimin önüne geldiğimizde "Evden çıkarken beni ara. Ben de ona göre çıkayım" dedim. "Güzelim sırf beni uğurlamak için o kadar yol gelme" dedi Ulaş. "İstemiyor musun gelmemi?" diye sordum. "Hayır sevgilim. İstiyorum. Sadece yorulmanı istememiştim. Annemler bile gelmiyor. O yüzden demiştim. Aslında gelmeni çok istiyordum. Çıkarken ararım" dedi. Başımı sallayıp içeri girdim.
Karnemi ablama gösterip "Üçüncü oldum" dedim. "Sondan üçüncü mü? Hahahahahaha" dedi yapmacık bir gülüşle. "Aman ne komik" dedim. "Aferin" dedi yanağımdan öperken. Çok geçmeden Ulaş aradı. "Ben evden çıkıyorum güzelim" dedi. "Tamam, ben de çıkıyorum" dedim ve kapattım. Aşağı indiğimde Ulaş beni bekliyordu.
Otogara ulaştığımızda kötü hissetmiştim. Sadece bir haftalığına gidiyordu ama yine de ondan ayrılmak istemiyordum. Ulaş'ın otobüsünün anonsu yapıldığında bana bakıp "Veda zamanı" dedi. Kollarımı boynuna doladım. O da belime sarıldı sıkıca. "Seni özleyeceğim" dedi. "Ben de" dedim kısık bir sesle. Ayrıldığımızda elimi tuttu ve "Hemen döneceğim. Döndüğümde de çok güzel bir tatil geçireceğiz" dedi Ulaş. Gülümsedim. Belimden tutup beni kendine çekti ve dudaklarımızı birleştirdi. Öpücüğüne karşılık verirken ellerimi omuzlarına koydum. Ayrıldığımızda tekrar sıkıca sarıldık. Artık gitmek zorundaydı. İstemeye istemeye ayrıldık. "Seni çok seviyorum" dedim. "Ben de seni çok seviyorum sevgilim" dedi. Yavaşça elimi bıraktı ve el sallayıp otobüse ilerledi. Otobüse binene kadar sürekli arkasına dönüp bana baktı. Gülümsedim. Otobüse binince camdan bana bakıp parmaklarıyla kalp yaptı. Gülerek aynı hareketi yaptım. Otobüs ilerlemeye başladığında son bir kez el salladı. Otobüs gözden kaybolduğunda ben de evimin yolunu tuttum.
Beren Kaya
Hızlı adımlarla yürüyerek ileride beni bekleyen sevgilime sarıldım sıkıca. "Nasılsın güzelim?" dedi. "İyiyim, sen?" diye karşılık verdim. "Ben de iyiyim. Nereye gidelim?" diye sordu. "Fark etmez. Oturalım işte bir yere" dedim. "Tamam o zaman. Geçen gittiğimiz kafeye gidelim" dedi Giray. Başımı salladım. Siparişlerimizi verdikten sonra "Karnen nasıl ufaklık?" dedi gülerek. "Aman sen de iyi ki bir yaş büyüksün" dedim. "Fena değil" diye ekledin ardından. "Senin?" diye sordum. "Benim çok iyi. Son sınıf olunca çok kasmıyorlar" dedi. "Ayrıca sen özel okulda okuyorsun" diye bir ekleme yaptım. Güldü. "Burslu okuyorum hanımefendi" dedi. "Ne istersin karne hediyesi olarak?" dedi sessizliği bozarak. Şimdi konuyu açmanın tam sırasıydı. "Aslında istediğim bir şey var" dedim. "Söyle bakalım, neymiş?" diye sordu. "Şey... Giray..." diye mırıldandım. "Bir şey mi oldu güzelim? Çekinme benden" dedi. Bir süre duraksadım ve "Babam seninle tanışmak istiyor" dedim bir çırpıda. "Beren... Ama..." dediğinde sözünü kestim. "Biliyorum, henüz sadece iki ay oldu. Ama sana halamın durumunu anlatmıştım ya daha önce. Babam o yüzden endişeleniyor işte. Benim güvende olduğumdan emin olmak istiyor. Her ne kadar kulağa tuhaf gelse de beni korumak istiyor. Benim de suçum var biraz. Onunla konuştuğum günü hatırlıyor musun? Hani senle oturuyorduk. Sonra Berk aradı. Ama gittiğimde orada babam vardı. İşte o gün yanımda seni görmüş. 'Erkek arkadaşın mı?' diye sordu. Ben de aptal aptal 'Evet' deyiverdim. Sonra peş peşe sorular sıraladı. Ne kadardır birlikte olduğumuzu da sordu. Ben de beni daha fazla darlamasın ve sana güvensin diye bir yıldır birlikte olduğumuzu söyledim. Hepsi benim aptallığım. Tanışmak istememeni de anlıyorum. Mazeret göstereceğin her şeyde de haklısın" dedim. "Bir sakin ol önce. Bir nefes al" dediğinde "Sakinim" diye karşılık verdim. "Mazeret göstereceğimi nereden çıkardın? 'İstemiyorum' demedim ki ben sana" dedi. "Lafı ağzında geveledin. 'Ama' falan dedin. Sen öyle yapınca ben de tanışmak istemiyorsun sandım" diye açıkladım. "Sadece 'ama' dememden mi çıkardın bu sonucu?" dediğinde başımı salladım. Güldü. "Bir mazeret sunmak için söylemedim onu. Babanla tanışacağım ama yarın Çanakkale'ye gidiyorum. İstanbul'a döndüğümde tanışabilirim ailenle. Sana da söylemiştim gideceğimi. Unuttun mu?" dedi. "Yok, unutmadım. Şimdiden söyleyeyim diye düşünmüştüm" dedim. Gülümseyerek "İstersen seni de götüreyim Çanakkale'ye. Sen de benim ailemle tanışırsın" dedi. Güldüm. "Niye gülüyorsun? Ciddiye almadın mı beni? Bizimkilere senden bahsetmiştim. Epey merak ediyorlar seni" dedi. Belli etmemeye çalışsam da ailesine benden bahsetmesi karnımda kelebekler uçurmaya yetmişti.
Destina Karaca
Eve döndüğümde annem ve babam çoktan gelmişti. "Neredeydin?" diye sordu annem. "Ulaş bugün Eskişehir'e gidecekti. Onunla vedalaştım" diye yanıtladım. "Güzel haberler aldık" dedi annem. Babam "Üçüncü olmuşsun bakıyorum" dedi gülümseyerek. Başımı salladım. "Aferin kızım. Teşekkürler" dedi babam. Annem "İşte bizim kızımız" dedi. İkisine birden sarılırken ablam salona girdi. "Üçüncü oldu diye yere göğe sığmaz şimdi hanımefendi. Ayıp ayıp. Biz neciyiz burada?" dedi şakayla. Annem ve babam kollarını açınca ablam da bize sarıldı. "İşte bizim kızlarımız" dedi annem. Babam "Biri çok iyi bir üniversitede ve çok iyi bir bölümde okuyor. Böyle giderse diğeri de harika bir üniversiteye yerleşecek. Gurur duyuyorum ikinizle de" dedi. Ailemin benimle gurur duyması beni daha da heveslendirmişti. Bu yüzden sarılmamız bittikten sonra odama gidip yemeğe kadar ders çalıştım.
     Yemekten sonra ablamla dizi izliyorduk. O esnada Ulaş aradı. Görüntülü arıyordu. Telefonu açınca "Güzelimmm, ne yapıyorsun?" dedi. "Dizi izliyorum ablamla. Sen ne yapıyorsun? İndin mi otobüsten?" diye sordum. "Evet, Oğuz ve babası geldi beni almaya. Arabaya gidiyoruz şimdi. Eve gideceğiz" dedi. "İlk üç gün Levent'in evinde kalmayacak mıydın?" diye sordum bu sefer. "Öyleydi. Ama planı değiştirdim. Onların ev biraz kalabalık şu an. Öğrenci değişim programı varmış okulunda. İki öğrenci de Leventlerde kalıyormuş. Bir de ben yük olmayayım şimdi. Oğuzlarda kalacağım" diye açıkladı. O sırada Oğuz ekranda belirdi ve "Merak etme Destina. Bana emanet seninki" dedi. Güldüm. "Sağol" dedim. Ekranda tekrar Ulaş belirdi. "Bebeğim biz arabaya bineceğiz şimdi. Kapatmak zorundayım. Şu eşyalarımı bagaja yerleştireyim" dedi. "Tamam sevgilim. Görüşürüz. Çocuklara selam söyle. İyi bak kendine" dedim. "Tamam güzelim. Sen de çok dikkat et kendine. Gece yine ararım seni. Hoşçakal. Seni seviyorum" dedikten sonra vedalaşıp telefonu kapattık.
Ertesi Gün
Beren Kaya
"Seni çok seviyorum" dedim Giray'a sarılırken. "Ben de seni çok seviyorum güzelim" dedi. Otobüsü az sonra kalkacaktı. "Baban sorarsa konuştuklarımızı söylersin. Döner dönmez tanışacağım onunla" dedi. Başımı salladım. O sırada otobüsü için son anons yapıldı. "Seni seviyorum" dedi Giray. Gülümsedim. Giray bana yaklaşırken gözlerimi kapattım. Dudaklarımız birleştiğinde zaman durmuş gibiydi. Tüm sesler bir anda yok olmuştu. Sadece biz vardık sanki. Bu bizim için ilkti. Ayrıldığımızda sıkıca Giray'a sarıldım. "Güle güle" dedim kollarımı boynundan çekerken.
Destina Karaca
"Bunları neden bana söylemedin? Böyle içinde biriktirmen daha mı iyi oldu gerizekalı?" dedim. Burak görüntülü aramıştı ve konu bir anda Ela ile olan ilişkisine gelmişti. Bana tüm hissettiklerini anlatmıştı az önce. "Öyle her şeyi pat diye anlatamadığım için özür dilerim hanımefendi. Daha kendim bile bilmiyordum ne hissettiğimi? Hiçbir şey anlayamadım ki. Aniden oldu bitti her şey" dedi Burak. "Sen de haklısın. Ama daha erken anlatsaydın belki sana yardımcı olabilirdik" dedim. "Kafamı toparlayamadım ki Destina. Ela'dan birdenbire ayrılmak afallattı beni. Hiçbir şeye anlam veremiyordum. Daha yeni alıştım bu halimize. Hiç konuşmamaya, bir selam bile vermemeye, birbirimize gülümsememeye, birbirimizi hiç tanımamış gibi yapmaya daha yeni alıştım" dedi. Derin bir nefes alıp verdim. "Bir gün Ela'yla barışacaksınız. Tekrar eskisi gibi olacaksınız. Biliyorum" dedim. "Nereden biliyorsun?" diye sordu. "Tahmin ediyorum. Siz birbirinize karşı koyamazsınız" dedim. Her şeyi bilip tek kelime bile edememek beni zorluyordu.
Ulaş Zorlu
"Destina'yı neden getirmedin? Keşke o da gelseydi. Ne güzel eğlenirdik hep beraber" dedi Armağan. "Söylemek istedim aslında. Ama ailesine daha yeni söyledik. İzin vermezlerdi. Zaten babası biraz rahatsız oldu bu durumdan. Gerçi adam da haklı. Bana güveniyordu belli ki. Ben gidip adamın kızına aşık oldum" dedim. "Aşık mı oldun?" diye doğruldu Ömer. Başımı salladım. "Bir gün senin aşık olacağın aklımın ucundan geçmezdi. Tek tabanca olmayı sevdiğini sanıyordum" dedi. "Şimdiye kadar karşıma aşık olabileceğim biri çıkmadığı için öyleymişim" dedim. "Türkçe konuşmayın isterseniz. Sizi anlamadıkları için rahatsız olabilirler" dedi Levent araya girerek. Değişim öğrencilerinin kastediyordu ve haklıydı. "Pardon kanka ya. Unutmuşuz" dedim. Onlar sohbetlerine devam ederken "Siz devam edin. Ben de Destina'yı arayayım. Bugün pek konuşamadık" diye açıklayıp ayağa kalktım. "Daha öğlen konuştunuz" dedi Levent. "Olabilir. Özledim" diye karşılık verdim. "Burada arasana. Çok merak ettim yengeyi. Ben tanışamamıştım. Fotoğraflarını görüyorum sadece" dedi Rüya. "Peki" deyip tekrar yerime oturdum ve Destina'yı görüntülü aradım. "Efendimmm" diye neşeyle açtı telefonu. "Nasılsın güzelim? Ne yapıyorsun?" diye sordum. "İyiyim. Kızlar gelecek birazdan. Atıştırmalık bir şeyler hazırlıyorum" diye karşılık verdi. "Kızlar? Anlaşılan Beren'i ikna etmişsin Bilge'nin de gelmesi için" dedim. "Düşündüğümden daha kolay oldu. İkna etmek gibi değildi. Sadece bir öneri sundum ve o da kabul etti. Ay neyse. Sen ne yapıyorsun? Nasılsın?" dedi. "İyiyim ben de. Leventlerdeyiz. Seninle tanışmak isteyen birkaç arkadaşım var burada" dedim. Daha sonra Rüya ve Ömer geldi ekrana. Rüya "Merhaba, ben Rüya" dedi gülümseyerek. "Ömer ben de" dedi Ömer elini kaldırarak. "Merhaba, ben de Destina. Memnun oldum" dedi sevgilim. "Biz de çok memnun olduk. Bayağı merak ediyorduk seni" dedi Ömer. Rüya "Ulaş çok anlattı seni" diye destekledi onu. Destina "Öyle mi?" dedi gülümseyerek. O sırada Armağan kamerayı ona çevirmem için ısrar etti. "Armağan seninle konuşmak istiyor" dedim ve kamerayı karşıda oturan Armağan'a çevirdim. "Keşke sen de gelseydin Ulaş'la. Hem Eskişehir'i gezerdin hem de görüşmüş olurduk" dedi Armağan. "Babamı biliyorsun. Bu imkansız bir şey. Ulaş'a biraz daha alışması lazım. Hem yazın tekrar İstanbul'a gelirsiniz. Daha İstanbul'un hiçbir yerini gezmedik. Yazın altını üstüne getiririz. Bu sefer benim davetlimsiniz" dedi Destina. Sevgilimin arkadaşlarımla iyi anlaşması çok hoştu. O sırada salona giren kızı görmüş olacak ki "Diğer arkadaşın benimle tanışmak istemiyor sanırım" dedi. "Yok güzelim. Ondan değil. Sana bahsetmiştim ya. Değişim öğrencilerinden biri. Şimdi geldi salona. Seni aradığımda burada değildi. Robert vardı yanımızda. Ama o da telefonla konuşmak için az önce mutfağa gitti. İkisiyle de tanışırsın şimdi" dedim. O sırada Robert da geldi. Rachel ve Robert'la tanıştı Destina. Bir sorun olmadığını düşünüyordum. "Ben bir mutfağa gideyim. Sevgilimle yalnız konuşmak istiyorum" diyerek mutfağa gittim. "Ee güzelim? Neler yaptın ben yokken? Nasıl gidiyor?" diye sordum. "Hiçbir şey yapmadım. Burak'la konuştum bugün. Bana her şeyi anlattı sonunda. Sonra da Beren'le konuştum işte, Bilge'nin de gelmesi için" diye cevapladı. Ters giden bir şeyler var gibiydi. "İyi misin? Bir durgunlaştın sanki. Bir sorun mu var?" dedim. "Yok" dedi. "Bu kız ne zaman gidecekmiş?" diye sordu hemen ardından. "Yarın gidiyorlar " diye yanıtladım. "İyi. Uzak dur o kızdan. Çok samimi olma" dedi Destina. "Gideceğiz zaten birazdan" diye karşılık verdim. "Olabilir. Yine de samimi olma işte. Bana neler söylediğini duymadın mı? 'Sen çok şanslısın çünkü Ulaş gibi bir sevgilin var. Ulaş çok kibar, çok komik, çok eğlenceli, çok yakışıklı...' dedi yüzüme yüzüme. Ne rahat biri. Hiç de çekinmiyor" dedi. "Sen kıza gereken cevabı verdin zaten. 'Evet, öyle biri. Ve beni çok seviyor. Gerçekten şanslıyım' dedin kıza. Bu gayet yeterli bir cevap. Kaldı ki ben de seni destekledim. 'Ve o da çok güzel, çok kibar, çok iyi bir kız. Onun gibi bir sevgilim olduğu için çok şanslıyım' dedim. Daha ne diyeyim? İkimiz de gereken şeyleri söyledik. Sorun ne?" dedim. "Sorun falan yok. Sadece uyarmak istedim. Özür dilerim. Abarttım sanırım" dedi. "Saçmalama. Özür dileyecek bir şey yok ortada. Abartmadın. Sadece sorun olmadığını anlatmaya çalışıyorum ben. Birazdan gideceğim, onunla aynı evde kalmıyorum. Aynı ortamda çok bulunmadık. O da yarın gidiyor zaten. Dert edilecek bir şey yok yani güzelim" dediğimde başını salladı. O sırada Destina'nın evinin zili çaldı. "Kızlar gelmiştir. Ben kapatayım artık. Sen de arkadaşlarının yanına dön. Söylemek istediğin bir şey var mı?" dedi. "Yok güzelim. Yatmadan önce yine ararım zaten. İyi eğlenceler size" dedim. Gülümseyerek "İyi geceler. Seni seviyorum" dedi Destina. "Ben de seni seviyorum. İyi geceler" dedim gülümseyerek. Ardından salona geri döndüm.

Gökyüzü Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin