Beşinci Bölüm

64 4 0
                                    

Heyecan ve biraz da şaşkınlık içinde annemi aradım. Telefonu açtığında Ulaş ve Müjgan teyzeden biraz uzaklaştım ve daha sonra anneme tüm olan biteni anlattım. "Canım, önce sakin ol. Korkmana gerek yok. Ulaş'ın annesi benim hem liseden hem de üniversiteden arkadaşım. En yakın arkadaşım hatta. Küçükken Ulaş ile birlikte çok oynadınız ama hatırlamıyorsundur. Çok küçüktünüz. Gitmek istiyorsan git. Endişelenme. İzin veriyorum ama çok geç kalma olur mu? Benden de selam söyle" dedi. "Peki anneciğim" deyip kapattım telefonu. "Geliyor musun?" diye sordu Ulaş. Başımı olumlu anlamda salladım. "Oğlum anneni ara da masaya fazladan tabak koysun" dedi Müjgan teyze. Ulaş "Olur babaanne söylerim" dedi ve Müjgan teyzenin koluna girip yürümeye başladı. "Oğlum kızın koluna girsene. Gelmeyeli kaç sene oldu. Unutmuştur yolları" dedi Müjgan teyze. Bana dönerek "Kızım gir Ulaş'ın koluna" dedi bu sefer. Ulaş bana bakarak kolunu uzattı. Koluna girdim ve yürümeye devam ettik. Bir süre sonra eve gelmiştik. Eve girdiğimizde Ulaş'ın babası "Misafirimiz mi var?" diye sordu. "Evet, Ulaş az önce arayıp haber verdi. Bizim Ayla ile Engin'in kızı" dedi Ulaş'ın annesi. "Aa öyle mi? Hoşgeldin kızım" dedi Ulaş'ın babası. "Hoşbuldum efendim" dedim gülümseyerek. "Selim amca de lütfen" dedi. "Peki" diye karşılık verdim. "Hoşgeldin canım" dedi Ulaş'ın annesi. Yine "Hoşbuldum efendim" diye karşılık verdim. "Sevgi teyze" dedi. "Peki. Hoşbuldum Sevgi teyze" dedim bu sefer. Gülümsedi. O sırada Ulaş "Ben odama gidiyorum" dedi ve ilerlemeye başladı. Sevgi teyze onu durdurarak "Destina da seninle gelsin. Sıkılmasın burada" dedi. "Hayır, ben sıkılmam" diye karşılık verdim. "Olsun olsun. Git kızım sen Ulaş ile birlikte" dediğinde mecburen Ulaş'ın peşine düştüm. O sırada koridorda biriyle karşılaştık. Kim olduğunu bilmiyordum. "Ulaş? Hayırdır?" dedi sorarcasına. "Bugünlük kuzenimiz. Yani babaannem öyle sanıyor" diye cevapladı Ulaş. "Hoşgeldin. Ben Kaan. Ulaş'ın abisiyim" dedi. "Ben de Destina" diye karşılık verdim. "Sözde abim. Benden daha çocuktur" dedi Ulaş gülerek. Gülümsedim. "Ulaş, salondaki koltuk takımını sana monte ederim abiciğim. Ne biçim konuşuyorsun sen benimle? İt!" dedi abisi. Ulaş güldü ve "Gel Destina" dedi.  Odasına girdiğimizde bir süre duraksadım. Müziğe dair ne varsa onun odasında toplanmıştı sanki. Enstrümanlar, müzik grubu posterleri, müzik defterleri ve bunlara benzer birçok şey kaplamıştı odayı. Tepkim "Vay canına! Odan mükemmel" demek oldu. Gülümsedi. "Sen de müziği seviyorsun anladığım kadarıyla" dedi. "Evet, kulaklığa bağlı yaşıyorum resmen. Müzik olmadan çoğu şey boş ve saçma geliyor" dedim ve gülümseyerek omuz silktim. Güldü. "Çalabilir miyim?" dedim köşede duran gitarını göstererek. Başını sallayarak "Tabi" dedi. Gitarı elime aldım ve en sevdiğim şarkılardan birini çalmaya başladım. Şarkıyı bitirdiğimde Ulaş bana bakarak gülümsüyordu. "Ne oldu? Beğenmedin mi? Niye öyle bakıyorsun?" diye sordum kaşlarımı çatarak. "Hayır, çok beğendim. Sadece biraz şaşırdım" dedi. "Neden?" diye sordum. "Müzik zevklerimiz aynı. Etrafımda benimle aynı şarkıları dinleyen kimse yok. Sen ilksin" diye cevapladı. "Eğer gerçekten aynıysa o zaman sen de benim müzik zevkimin aynı olduğu ilk kişisin" dedim. Gözüm biraz ileride duran bateriye ilişti. "Bateri mi çalıyorsun?" diye sordum. "Hayır, abim çalıyordu önceden. Onun odası dar olduğu için buraya koyduk. Ama ben de ondan öğrendiğim kadarıyla biraz çalıyorum" diye yanıtladı. O sırada Ulaş'ın abisi odaya girdi ve "Yemek yiyeceğiz. Haydi" dedi. "Geliyoruz" diye yanıtladı Ulaş. Birlikte salona gittik. Masaya oturduğumuzda "Annenler nasıl canım?" diye sordu Sevgi teyze. "İyiler, selamları var" dedim. "Annen ile hem liseden hem de üniversiteden arkadaşız biz" dedi bu sefer. "Evet, bahsetmişti" diye karşılık verdim. "Ben de babanı üniversiteden tanırım. Çok iyi arkadaşızdır" dedi Selim amca. "Biliyorum, babam anlatıyor bazen" dedim. "Dersler nasıl gidiyor?" diye sordu Sevgi teyze bu sefer. "Gitmiyor" diye cevapladım gülerek. Onlar da güldü. "Destina da müzik ile ilgileniyor biliyor musunuz?" dedi Ulaş. "Öyle mi? Ne çalıyorsun?" diye sordu Ulaş'ın abisi. "Akustik gitar ve elektro gitar" diye cevapladım. "Ben de bateri çalıyorum. Ulaş da hem gitar hem bateri çalıyor. Biliyorsundur belki" dedi. "Evet, biliyorum" dedim başımı sallayarak. O sırada Müjgan tezye salona girdi. "Yüklenmeyin bakayım benim kızıma. Onca zaman sonra gelmiş. Soru sorup da sıkmayın kızcağızı" dedi. Güldüm. "Yok, babaanneciğim sıkılmam ben" dedim. "Yemeğini güzelce ye. Hepsinden ye bakayım. Göreceğim" dedi Müjgan teyze. "Tamam" dedim. "Bak albümleri de getirdim. Yemeğinizi bitirince gelin de hep birlikte bakalım" dedi. Masadaki herkes başını salladı. Yemeği bitirince Sevgi teyzeye yardım ettim ve daha sonra Müjgan teyzenin yanına gittim. Yerlerimizi aldığımızda Müjgan teyze albümlerden birini açtı. Bir kız çocuğun fotoğraflarını gösterip 'bu fotoğrafın çekildiği günü hatırlıyor musun?' diye soruyordu. Bazılarını hatırlıyormuş gibi davranıyordum. Saate baktığımda artık eve gitmem gerektiğine karar verdim. Geç değildi ama artık eve dönmeliydim. "Babaanneciğim, benim gitmem gerek. Sonra tekrar gelirim tamam mı?" dedim Müjgan teyzenin yanından kalkarken. "Tamam kızım. Derslerine çalış sen güzelce" dedi. Daha sonra arkamdan "Dikkatli git güzel torunum" diye seslendi. "Tamam" dedim gülümseyerek. Sevgi teyze, Selim amca, Kaan abi ve Ulaş da benimle birlikte kapıya gelmişlerdi. "Destina, teşekkür ederiz kızım" dedi Selim amca. "Çok teşekkürler Destinacığım. Seni de yorduk buraya kadar ama Ulaş söylemiştir hasta olduğunu. Sana da zahmet oldu ama gerçekten teşekkür ederiz kızım" dedi Sevgi teyze. "Hayır, olur mu öyle şey? Ne zahmeti? Çok mutlu oldum. Ben hiç birilerinin torunu olamadım o yüzden bu bana da çok iyi geldi. Anaannemler ben bebekken, babaannemler de ben doğmadan önce vefat etmişler. O yüzden hiç torun olma duygusunu yaşamadım. Bu akşam benim için de çok iyi oldu. Çok eğlendim. Size de çok teşekkür ederim her şey için" dedim ve ayakkabılarımı giymeye başladım. "Ulaş veya Kaan bıraksın seni kızım" dedi Sevgi teyze. "Gerek yok. Çok teşekkür ederim. Tek başıma gidebilirim" diye karşılık verdim. Selim amca "Olmaz. Bizimkiler bıraksın seni. Hadi bakayım fırlayın biriniz" dediğinde Ulaş "Ben giderim. Zaten bakkala gidecektim. Dönüşte uğrarım" dedi. Ulaş ile birlikte merdivenleri inmeye başladığımızda "Görüşürüz kuzen" dedi Kaan abi gülerek. "Görüşürüz abiciğim" diye karşılık verdim ve güldüm. Ulaş ile apartmandan çıkıp yürümeye başladığımızda "Babaannem çok sevdi seni" dedi Ulaş. "Ben de onu çok sevdim" dedim gülümseyerek. Birkaç saniyelik bir sessizliğini ardından "Kuzenin, hiç gelip görmüyor mu onu? Belli ki Müjgan teyze onu çok özlüyor. Arada bir ziyaret etse iyi olmaz mı?" diye sordum. "Gelemez" dedi. "Neden?" diye sordum. "O ölmüş. Onu ben de hiç tanımadım. Benden birkaç yaş büyükmüş. Abimin anlattığı kadar biliyorum ben de. Kuzenim küçükken babaanem onu çok severmiş. İlk torunuymuş tabi. Birkaç yıl sonra babaanem ile amcam küsmüş. O yüzden kuzenim de gelememiş. Daha sonra bir yangında ölmüş. Babaanem bazen anlatır durur. İşte seni de onun büyümüş hali sanıyor" diye cevapladı. "Ben... Çok üzüldüm. Başınız sağolsun" dedim. "Sağol" diye karşılık verdi. "Sanırım sen de onbirinci sınıfsın" dedi. "Evet diye cevapladım. "İstanbul'a geleli kaç gün oldu?" diye sordum. "Üç gün falan sanırım" diye cevapladı. "Hangi okula kaydoldun?" dedim bu sefer. Okulunun adını söylediğinde şaşırdım çünkü aynı okula gidiyorduk. "Biliyor musun o okulu?" diye sordu. "Biliyorum. Çünkü ben de o okula gidiyorum ama seni hiç görmedim" dedim şaşkınlıkla. "Göremezsin. Çünkü daha yeni kaydoldum. Yarın ilk günüm" dedi. "Okuldaki yeni çocuk ha? Bakalım ilk gün senin için nasıl olacak çaylak" dedim. "Zorlanırsam komşu kız bana yardım eder mi?" dedi. "Komşu kızın da kendine göre işleri var. Ama yeni çocuk için bir şeyler düşünebilir" dedim gülerek. O da gülerek karşılık verdi. "Hangi sınıftasın peki?" diye sordum. "Yarın öğreneceğim" dedi omuz silkerek. "Öğretmenler falan nasıl?" diye sordu garip bir yüz ifadesiyle. "Merak etme. Uzaylı falan değiller. Sadece tarih öğretmenlerinden biri biraz tuhaftır. Ama onu da bizim sınıfta olmadığın sürece tuhaf bulmazsın" diye cevapladım. Apartmanın önüne gelmiştik. "Burası" dedim. "Bıraktığın için teşekkür ederim" diye devam ettim. "Önemli değil. İyi akşamlar Hobbit" dedi. "İyi akşamlar Skyscraper" diye karşılık verdim. "Boyum yüzünden böyle diyorsun değil mi?" dedi gülerek. "Evet" diye cevapladım. "Güzelmiş. Sevdim" dedi gülümseyerek. Ben de gülümsedim. "O zaman... Yarın görüşürüz" dedi. "Görüşürüz" dedim ve anahtarımla apartmanın kapısını açtım. Fakat ağır kapı yüzünden içeri giremiyordum. Kapıyı benim yerime açtı ve içeri girmeme yardımcı oldu. Kapının camından son bir kez ona baktım fakat o dışarıdan beni göremiyordu. Başını biraz eğerek gülümsedi ve yürümeye başladı. Merdivenleri çıkarken sebepsizce ben de gülümsüyordum.

Gökyüzü Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin