Otuz Birinci Bölüm

2 0 0
                                    

Eve yaklaştıkça avuç içlerim terliyordu. "Ulaş, biteceğiz biz" dedim. "Sakin ol güzelim. Yüzdük yüzdük kuyruğuna geldik. Hiçbir şey olmayacak. Sakin kal" dedi Ulaş. "Elimde değil ki" diye karşılık verdim. Evin önüne geldiğimizde Ulaş'a sarıldım. Daha sonra ellerini tuttum ve "Seni çok seviyorum sevgilim. Bunu aklından çıkarma. Eğer söyleyemeden kalp krizine girip ölürsem de bugün bana söylediklerini unutma. Zombi istilası olsa bile beni unutmayacaksın. Sana aşık olmak çok güzeldi. Son aylarımı mükemmel şekilde geçirmemi sağladığın için teşekkür ederim canım sevgilim. Seni çok seviyorum. Hoşçakal" diyerek ciddi olmayan bir veda konuşması yaptım. Ulaş gülerek "Bebeğim abartmıyor musun? Hiçbir şey olmayacak. Sakin ol. Ayrıca hiç merak etme. Ben ne olursa olsun sonsuza kadar hep seni seveceğim. Bu konuda şüphen olmasın. Hadi bakalım, bol şans" dedi ve yanağımdan öptü. Ben de onu öptüm ve "Görüşürüz sevgilim" dedim. Ben apartmana girerken "Sizin için dua edeceğiz" dedi Oğuz. Gülümseyerek teşekkür ettim. Merdivenleri çıkarken bacaklarım titriyordu. Kapıyı açıp içeri girdiğimde herkes evdeydi. Kalp krizinden ölecek gibiydim. "Ben geldim" dedim. "Hoş geldin kızım" dedi annem ve babam. "Hoş buldum" dedim ve üzerimi değiştirmek için odama geçtim. Odaya girer girmez kapım çaldı. "Gelebilir miyim?" diye sordu ablam. "Gel" dedim. "Destina, annem ve babam çok keyifli. Söylemenin tam zamanı" dedi gülümseyerek. Ofladım. "Ne kadar keyifli olurlarsa olsunlar söyleyemeyeceğim sanırım abla. Konuyu nasıl açacağımı bilmiyorum. Daha önce hiç böyle bir şey söylemedim onlara" dedim endişeyle. "Daha önce hiç sevgilin olmadığı için söylememiş olabilirsin gerizekalı. Hadi, üstünü çabuk değiştir de söyle artık. Bir şey derlerse ben destek olacağım sana" dedi ablam. Sinirle "Sensin gerizekalı" dedim. "Şu an takılmamız gereken konu bu mu sence?" dedi göz devirerek. "Geliyorum" dedim. Ablam dışarı çıktı. Üzerimi değiştirip salona gittim. "Eee nasıl geçti? Eğlendiniz mi?" diye sordu annem. Başımı salladım. "Bu hafta sınavların olmasına rağmen pek ders çalışmadın ama. Ortalaman düşerse ne olacak?" dedi bu sefer. "Merak etme anneciğim. Kendime güveniyorum. Geçen hafta iyi çalıştım" diye açıkladım. "Karnın aç mı?" diye sordu annem. Başımı salladım. "Nereden estiyse bugün börek falan yaptı ablan. Tabağa koyup gel de çayın yanında ye" dedi. İçeri gidip kendime börek ve çay aldım. "Epey kalabalıkmışsınız bugün" dedi annem. Paylaştığım fotoğrafı görmüştü sanırım. "Evet" dedim. "Ela'yı göremedim" dedi bu sefer. "Gelmedi, işi varmış" diye cevapladım. "Yabancı bir kız daha vardı. Daha önce hiç görmedim yanınızda. Kısa saçlı, esmer bir kız. O kim?" diye sordu bu sefer. "Bilge. Efe'nin kız arkadaşı" diye cevapladım. "Öyle mi? Güzel kızmış. Nasıl biri? İyi mi?" diye sordu annem. "Çok iyi bir kız. Ben çok seviyorum. İyi anlaşıyoruz" dedim. Annem "Belli zaten iyi anlaştığınız. Giyimi falan da benziyordu sana. Ortak şeyleri seviyorsunuz herhalde" dediğinde başımı salladım. "Ne kız arkadaşı daha bu yaşta? On yedi yaşında çocuklarsınız. Küçüksünüz daha" dedi babam. Offf, tam bir umutsuz vakayım. Ablam "İyi de babacığım, annemle tanıştığınızda siz de lisede değil miydiniz?" dedi gülümseyerek. "Kızım, biz tanıştığımızda lisedeydik. Arkadaştık o zaman. Üniversitede başladı her şey" diye açıkladı. Ablam "Ama annem sana lisedeyken de aşıkmış. Hatta sen de ona aşıkmışsın" dedi bu sefer. Babam gülümseyerek anneme baktı. Annem de gülümsedi. "İşte baba, gülüyorsunuz. Çünkü söylediklerim doğru. Bu çocuklar da birinden hoşlanabilir. Ne var ki?" dedi ablam. "Doğru söylüyorsun Umay. Senin de yapmadığın şey değil" dedi babam. Kısa süreli bir sessizlik oldu. "Şey... Baba aslında..." diye mırıldandım. "Söyle kızım" dedi babam. "Şey... Benim erkek arkadaşım var" dedim. Daha sonra da derin bir nefes verdim. Bunu yaptığıma inanamıyordum. "Biliyorum kızım" dedi babam. "Nasıl yani?" diye sordum. "Erkek arkadaşın olduğunu biliyorum. Efe var, Burak var, Ulaş var, Giray var. Arkadaş grubun kalabalık" dedi. "Hayır baba, o anlamda değil. Benim demek istediğim..." dediğimde babam sözümü kesti. "Şştt! Hangi anlamda erkek arkadaştan bahsettiğini biliyorum. Anladım herhalde. Ama müsaade edersen anlamamış gibi yapacağım. Çünkü o şekilde daha mutluyum" dedi. "Engin, izin ver de anlatsın kızımız" dedi annem. Ardından "Devam et güzelim" dedi bana dönerek. "Şey... Bunu size söylemek istedim. Yani haberiniz olursa daha iyi olur diye düşündüm. Gizli saklı olsun istemedim. Hem siz de bana yardımcı olursunuz. Her şeyden haberiniz olursa beni koruyabilirsiniz. Eğer sizi rahatsız eden bir şey olursa beni uyarırsınız. Bana yardımcı olursunuz. Haberiniz olmadan aptalca şeyler yapmam böylece. Hem nereye, kimle gidip geldiğimden haberiniz olur hem de kendimi daha iyi hissederim" dedim. "Çok iyi düşünmüşsün kızım. Bize anlattığın için çok sevindim. Hem senin de söylediğin gibi, senin için yanlış biriyse ve kötü bir şey olduğunda seni koruyabilmemiz için bize anlatman çok önemli. Aferin kızım. Bize güvenip anlattığın için teşekkürler" dedi annem. Gülümsedim. Babam hâlâ konuşmuyordu. Annem "Engin?" diye seslendi. "Haklısın kızım. Doğru düşünmüşsün. Ben de teşekkür ederim. Bize güvenip böyle bir şeyi anlattığın için sevindim. Demek ki bunca zaman sana yakın olabilmiş, sana güven vermişiz. Şu erkek arkadaş meselesine gelince... Ablanın durumuna bile hâlâ alışamadım. Seninkine alışmam çok daha uzun sürecek. Ayrıca az önce de söylediğin gibi, seni koruyabilmemiz için bunu bize söylemen önemli. O yüzden... Bir gün çocuğu davet et. Biz de tanışalım. Nasıl biriymiş öğrenelim" dedi. "Şey... Buna gerek yok baba. Çünkü zaten tanıdığınız biri" dedim. "Kim?" diye sordu babam. "Ulaş" dedim. İkisi de şaşkınlıkla bana bakıyordu. Annem şaşkınlıkla gözlerini açtı. "Ne?" dedi babam. "Bir de Ulaş ha?! En yakın arkadaşımın oğlu bir de, öyle mi?! Sana inanamıyorum Destina. İkinize de inanamıyorum. Bu eve senin arkadaşın olarak girip çıkarken, bizi salak yerine koyarken hiç mi vicdanınız sızlamadı? Ulaş'a bak sen! Kızımızın arkadaşı olarak girdiği kapıdan şimdi de kızımızın erkek arkadaşı olarak girecek. İnanamıyorum gerçekten. En yakın arkadaşımın oğlu bir de" dedi sinirle. "Babacığım lütfen sakin olur musun? En azından beş yıl saklamadım" dedim. "Beni neden karıştırdın şimdi?" dedi ablam. Babam "Şunun söylediğine bak! Bir de saklasaydın kızım" dedi aynı sinirle. "Selim ve Sevgi'nin haberi var mı?" diye sordu hemen ardından. "Hayır baba. Haberleri yok. Sadece size söyledim. Her şeyden haberiniz olsun istedim. Onlar bir şey bilmiyor. Lütfen siz de bir şey söylemeyin" dedim. İkimiz de ailelerimize böyle söylemeye kadar vermiştik. Çünkü diğerlerinin haberi olmadığını düşündükleri için bir araya gelindiğinde bu konu açılmayacak, herkes hiçbir şey bilmiyor gibi yapacaktı. Ve böylece konu bir daha açılmayacaktı. "Ne kadardır böyle bir durum var?" diye sordu babam. "İki ay oluyor" diye cevapladım. "Bir de iki ay, ha?" dedi babam. Sessiz kaldım. "Sakin ol Engin. Tamam artık. Sinirlenince neyi değiştireceksin ki?" dedi annem. Odama gitmek için ayağa kalktım. Ablam da benimle beraber geliyordu. Onlara söylemek gerçekten doğru bir karar mıydı?
Ulaş Zorlu
"Bir şey konuşmamız lazım" dedim salona girdiğimde. "Konuşalım oğlum. Bir sorun mu var?" diye sordu babam. "Hayır baba. Sorun yok. Başka bir şey" dedim koltuğa otururken. "Tahmin ettiğim şey mi?" dedi abim. Başımı salladım. Annem "Ulaş, bizi meraklandırma oğlum. Konuya gir hadi" dedi. "Başlıyorum" dedim. Derin bir nefes aldım önce. "Zaten bir sevgilim olduğunu biliyorsunuz. Uzun zamandır da onunla tanışmak istiyorsunuz" dediğimde annem sözümü keserek "Evet, tanıştıracak mısın yoksa?" dedi sevinçle. "Tam da bununla ilgili konuşacaktım anneciğim. Onunla tanışmanıza gerek yok. Çünkü zaten tanıdığınız biri" dedim. Babam "Kim?" diye sordu gülümsüyerek. "Destina" dedim. "Gerçekten mi?" dedi babam. Başımı salladım. "Ulaş, oğlum sen ciddi misin?" diye sordu annem. "Evet anne. Çok ciddiyim" dedim. Annem "Ay çok sevindim Ulaş" dedi ve bana sarıldı. Babam da gülümseyerek sarıldı bana. Annem "Çok mutlu oldum" dedi babama bakarak. Babam gülümseyerek "Ben de" dedi. Hemen ardından "Ne kadardır birliktesiniz?" diye sordu babam. "İki aydır" diye yanıtladım. "Hem çok güzel, hem çok iyi bir kız. Çok memnun olduk Ulaş. Neden daha önce söylemedin?" dedi annem. "Çünkü size söylersem onun ailesi de öğrenecekti ve Destina ailesinin vereceği tepkiden çekiniyor. O yüzden kimseye söylemek istememiştik. Ama siz çok merak ettiğiniz için söyledim. Onun ailesinin haberi yok. Lütfen bir araya gelindiğinde bir imada falan bulunup bizi zora sokmayın. Destina'yı da utandırmayın" dedim. "Merak etme oğlum. Dikkatli davranırız" dedi babam. Teşekkür ettim. Kısa bir sessizlik oldu. Onlara ilk defa böyle bir şey anlatıyordum. Bu yüzden ben de biraz tuhaf hissetmiştim. Daha fazla tuhaf hissetmemek için ortamdan kaçmaya karar verdim. "Ben gideyim de Destina'yı arayayım" dedim ayağa kalkarken. "Ay utandırdık galiba çocuğu" dedi annem. Babam "Ben de seni aileme anlattığımda böyleydim. Eminim ki çok garip hissediyordur şu an" dedi babam. "Beni ailene anlatırken heyecanlı mıydın?" diye sordu annem. Gülümsedim. Yirmi üç yıldır evli olmalarına rağmen hâlâ yeni sevgili olmuş gibilerdi. Umarım Destina ve ben de böyle olurduk. Odama döndüğümde "Ailenle konuştun mu?" diye sordu Levent. Bizim konuşabilmemiz için odada beklemek istemişlerdi. Başımı salladım. "Armağan merak ediyordu. Arayıp haber vereyim" dedi ve telefonunu aldı. "Ben de Destina'yı arayayım" dedim ve telefonumu alıp balkona çıktım.
Destina Karaca
Telefonumun çalmasıyla gitarı elimden bıraktım. "Efendim canım" diye açtım telefonu. Ulaş "Ne yapıyorsun güzelim?" diye sordu. "Yeni şarkıya çalışıyordum" diye cevapladım. "Nasılsın? Söyleyebildin mi sizinkilere?" diye sordu Ulaş. "Evet" dedim. "Sesin çok durgun geliyor. İstemediler mi? Bitirmemimizi mi söylediler?" diye sordu. Bunları söylerken sesi endişeliydi. "Hayır, öyle söylemediler. Ama babam pek hoş karşılamadı. Onu da anlayabiliyorum. Gözünde hâlâ çok küçüğüz. Hem ablamın olayı da daha yeni sayılır. Ona bile alışamamışken benim böyle söylemem pek hoşuna gitmedi. Ve hem ablam hem de ben, yakın arkadaşımız sandıkları çocukların erkek arkadaşımız olduğunu söyleyince onu kandırdığımızı ve umursamadığımızı düşünüyor. Bu yüzden biraz öfkeli. Ama her şey yolunda. Özetlemem gerekirse sevgilim, kimse ayrılmamızı istemedi ama evde de pek hoş karşılanmadı" dedim. "Şey... Baban beni bir yerde sıkıştırıp dövmez, değil mi?" dedi şaka yoluyla. Gülerek "Her an hazırlıklı ol" dedim. "Sizinkiler bir şey söyledi mi?" diye sordum hemen ardından. "Evet, çok mutlu olduklarını söylediler. Öyle sevindiler ki... Annem seni gördüğünde sarıp sarmalar. Öyle yapmasın diye senin ailenin bilmediğini söyledim. Tam da konuştuğumuz gibi. Ailelerleyken hiçbir şekilde bu konu açılmayacak" dedi Ulaş. "Bizim evde de aynı şekilde. Tabi sarıp sarmalama kısmı hariç. Annem sevindi ama babam ne kadar sarıp sarmalar seni bilemiyorum" dedim alaycı bir ses tonuyla. "Destina, dayak da yesem senden ayrılmam güzelim" dedi. Gülerek "Ooo, laflara bak" dedim. "Birkaç gün bizim için zor geçebilir. Babanın pek hoşuna gitmemiş sonuçta. Destek olmalıyız birbirimize. Seni sevdiğimi unutma diye söyledim" diye açıklama yaptı. "Ben de seni seviyorum sevgilim" dedim. O sırada ablam odaya girdi. "Ablam geldi. Sonra tekrar ararım seni" dedim Ulaş'a. Vedalaşıp telefonu kapattık. Ablam odamdaki armut koltuğa otururken "Ulaş mıydı?" diye sordu. Başımı salladım. "Sence babam çok mu kızdı?" diye sordum hemen ardından. "Kızdı ama çok değil. Birkaç güne geçer siniri. Eğer sevgilin Ulaş olmasaydı bu karar kızmazdı. Onun yakın arkadaşın olduğunu sanıyordu. Ama erkek arkadaşın olduğunu öğrenince arkasından iş çevirdiğinizi düşündü. Bu yüzden kızdı muhtemelen. Merak etme, onun bize olan öfkesi saman alevi gibidir. Bilmiyor musun sanki? Bize kıyamaz babam" dedi ablam. "Ondan ayrılmamı istemezler, değil mi?" diye sordum bu sefer. Ablam "Sanmam" dedi omuz silkerek. Kendimi kötü hissettiğimi anlamış olacak ki "Onlara söylemekle çok iyi yaptın. Söylemeseydin yalancı olacaktın. İnan bana hiç iyi bir şey değil. Benim beş yıl saklamam sürekli yüzüme vuruluyor. En azından senin öyle olmayacak. Bir iki gün surat yapar, sonra düzelirler. Sıkma canını" dedi. "Elimde değil abla. Sanki babam biraz kızdı gibi. Akşam yemeğine yardım edeyim de biraz yumuşasınlar hiç değilse" dedim ayağa kalkıp. Ablam "Şarkınıza çalışman için senden bir şeyler istemiyorlar. O yüzden yardım etmene izin vermezler bence" dedi. Onu dinlemeyip mutfağa ilerledim. Babam ve annem birlikte akşam yemeği hazırlıyorlardı. Adımın geçtiğini duyunca kapının yanında durdum. Bu çok kötü bir şeydi ama yapmak zorundaydım. "Destina'ya kötü mü davrandım sence? Üzülmüş müdür?" diye sordu babam. Annem "Üzülmüştür tabi. Çok büyük tepki verdin" dedi. Babam "Haksız mıyım Ayla? Beni aptal yerine koymuşlar resmen. İkisi de beni salak yerine koymuş. Arkadaşları olarak bildiğimiz çocuklar kızların erkek arkadaşları çıktı. Üstelik bir tanesi en yakınlarımızın oğlu. Elimizde büyüyen çocuk. Resmen umursamamışlar beni" dedi. Annem hiçbir şey söylemedi. Kısa süren bir sessizlikten sonra "Sen benim kadar tepki vermedin. Biliyor muydun yoksa?" diye sordu babam. Annem "Nereden bileceğim? Seninle birlikte öğrendim ben de. Bilmiyordum ama tahmin ediyordum açıkçası" dedi annem. Babam "Ben nasıl fark edemedim?" dedi. "Abartma istersen Engin. Tepki göstermekte haklısın ama biraz abartıyorsun. Kötü bir şey değil ki bu. Kızımızı tanımıyor musun sanki? Yanlış bir şey yapamayacağını biliyoruz. O kendini biliyor. Doğruyu ve yanlışı ayırt edebilir. Gayet aklı başında bir kız. Ayrıca onların yaşındayken sen de benim arkadaşımdın. Benim babam da böyle hissetti. O zamanlar bu bir sorun gibi gelmemişti sana. Biraz empati kur çocuklarla" dedi annem. Babam "Sen bizi boş ver şimdi. Konu biz değiliz şu an. Ayrıca ben kızımızı çok iyi tanıyorum. Yanlış bir şey yapmayacağını da biliyorum. Ama yaşı çok küçük daha. Kalbinin kırılmasından korkuyorum. Bu yaşta kalbi kırılırsa bir daha insanlara nasıl güvenecek? Ya Ulaş onu üzerse?" diye açıkladı. "O konuda haklısın. Beni de endişelendiriyor bu konu. Ben de üzülmesinden korkuyorum. Ama Ulaş da tanıdığımız, bildiğimiz çocuk sonuçta. Üzmez kızımızı. Çocuğun karakteri çok düzgün. İyi bir çocuk. Kötü davranmaz ona" dedi annem. Babam cevap vermedi. Onlar konuşmayı kesince ben de odama döndüm. Birkaç dakika sonra Beren aradı. Telefonu açınca "Bebeğimmmm, söyleyebildin mi?" dedi. "Evet" diye karşılık verdim. "Sesin kötü geliyor. Kızdılar mı yoksa?" diye sordu Beren. "Çok da kötü değilim aslında. Büyük bir şey de olmadı. Sadece babamı kızdırdığımı hissettim. O yüzden biraz canım sıkkın. Ama iyiyim, kötü sayılmam" dedim. "Çok kızmadıkları sürece problem yok. Babanın siniri de bir iki güne geçer. Rahat ol" dedi Beren. "Olmaya çalışacağım. Eee sen nasılsın? Ne yaptın? Annene sordun mu?" dedim. "Konuyu açmak istemedim pek. Az önce matematik ve tarih sınavları açıklanmış. Tarih pek iç açıcı değil. Eğer şimdi söylersem annem notlarım düştüğü için kızar. O yüzden açıkça sormadım. Sadece ağzını aradım. Bilmiyormuş gibi yapıyor. Kesin babam söyledi. Ama neden söylediğini anlamak zor değil. Bu yüzden kızamıyorum. Anneme söylemekte haklı sanırım" diye karşılık verdi. Sonunda babasıyla arası düzelmeye başlamıştı. O sırada ablam odaya daldı. "Yemek hazır gerizekalı. Masaya bekleniyorsun" dedi. "Geliyorum gerizekalı" dedim. Beren konuşulanları duymuş olacak ki "Hadi sen yemeğini ye. Yarın da konuşuruz" dedi. Vedalaşıp telefonu kapattık.
  Masada hiç kimse tek kelime etmiyordu. Ablam sessizliği bozmak için "Destina'nın matematik ve tarih sınavları açıklanmış" dedi. Annem ve babam bana baktı. "Kaç almışsın kızım?" diye sordu annem. "Tarihten 96, matematikten 88" dedim. "Matematik notunuz neden düştü hanımefendi?" dedi babam. "Düzeltirim" diye karşılık verdim. "Aman Engin. Sanki dersten kalıyor kız. Sen onun yaşındayken 88 bile alamıyordun. Gayet iyi bir not. Düzeltmesi gerekiyorsa da düzeltir" dedi annem. Babam bir şey söylemedi. Hep böyle mi olacaktı? Ailem benimle konuşmayacak mıydı?
Ertesi Gün
Okula gitmek için hazırlanırken odanın kapısı çalındı. "Gelebilir miyim?" dedi annem. "Tabi anne" diye karşılık verdim. Boy aynasında kendime bakarken annem beni öptü ve "Günaydın kızım" dedim. "Günaydın" dedim gülümseyerek. "Dün seninle konuşmak için yanına gelecektim ama henüz yeni öğrendiğimiz için yanına gelip de yanlış bir şey söylemek istemedim. Şimdi kafamı toparladım ve seninle konuşmaya hazırım. Öncelikle teşekkür ederim kızım. Bize güvenip böyle önemli bir şeyi anlattığın için. Babanın bir şey söylemeyişini de dert etme anneciğim. O da aynı sebepten dolayı konuşmuyor muhtemelen. Yeni öğrendiği için vereceği tepkilerle seni üzmekten korkuyor. Bu yüzden konuşmamayı tercih ediyor" dedi annem. "Ondan özür dilemeli miyim?" diye sordum. Annem "Özür dileyecek hiçbir şey yapmadın Destina. Bu normal bir şey. Ama böyle bir şey için yaşınız gerçekten küçük. O konuda baban haklı. Gerçi ikiniz de gayet aklı başında çocuklarsınız. Bu yüzden yaş çok da büyük bir sorun değil sizin için. Babanın bu tavırları geçecektir. En geç yarın akşam her şey eski haline dönmüş olur. Merak etme. Bunları kafana takıp da okulda dersteyken bu konuları düşünme sakın. Sakin sakin derslerini dinle. Anlaştık mı? " dedi. Başımı salladım. Annem gülümsedi. Bana sarıldı ve "Hadi, acele et. Kahvaltıya bekliyoruz" dedi odadan çıkarken. O çıktıktan sonra kendi kendime gülümsedim. Bu konuşma bana iyi gelmişti. Babam olmasa da annemin bana destek olduğunu biliyordum. Birilerinin desteğini hissetmek çok güzeldi.
  Okula geldiğimde Ulaş bahçede beni bekliyordu. Sabah babam kızmasın diye beni almaya gelmemesini söylemiştim. "Günaydın" dedim ona sarılırken. "Günaydın güzelim" dedi ve yanağımdan öptü. "Nasılsın?" diye sordu. "Dünküyle aynı. Babam hâlâ benimle konuşmuyor" dedim. "Konuşacaktır. Üzülme. Babanın sana kıyamayacağını ben bile biliyorum. Sen de çok iyi biliyorsun bunu. Bugün konuşmasa bile yarın konuşur. Bunun için üzülme. Kendini yalnız da hissetme. Ben hep senin yanındayım" dedi. Gülümsedim. Ulaş da gülümseyerek elimi tuttu. Hep elimi tutardı ama bu seferki farklı hissettirmişti. Ne olursa olsun asla ayrılmayacağımızı, tüm zorluklara birlikte katlanacağımızı, sevgilimin her zaman bana destek olduğunu, her koşulda birbirimizin yanında olacağımızı anlatıyordu ellerimizin birleşmesi. Ulaş'a bakıp içimden "İyi ki bu çocuğa aşığım" dedim. Ulaş beni fark edip "Ne oldu?" diye sordu. "Hiç" dedim ve dayanamayıp onu öptüm. O sırada Akın ve grubu bahçeye girdi. Aralarında Ozan ve Hazal da vardı. Ters bakışlarla bize bakarak okula girdiler. "Ben bu Ozan'a bir gün girişeceğim ama ne zaman? Benden çekeceği var it herifin" dedi Ulaş. "Sakin ol sevgilim. Bir şey yapmadığı sürece sen de bir şey söyleme. Dönem bitene kadar sabredelim en azından. Hocalar notlardan düşmesin. Bize bir şey yapmadığı sürece sakin kalmak daha iyi" dedim. Ulaş "Daha ne yapacak güzelim? Geçerken bile hâlâ sana bakıyor. Şerefsiz! Daha ağır konuşacağım ama sen varsın" dedi sinirle. "Yukarı çıkalım mı artık?" dedim konuyu dağıtmak için. "Çıkalım güzelim" dedi Ulaş. Merdivenleri çıkarken "Arkadaşlarını uğurlamaya gelemedim diye bozulmadılar değil mi?" diye sordum. "Hayır. Neden bozulsunlar? Sabahın beşinde kalkıp onları uğurlamaya gelecek halin yok herhalde. Hele ki dün olanlardan sonra. Bozulmadı kimse, merak etme" diye yanıtladı. Sınıfa girdikten sonra arkadaşlarımıza detayları anlattık. Daha sonra Efe "Ben Bilge'ye bakıp geleyim" diyerek sınıftan çıktı. Beren "Git bakalım. Aman Bilge Hanım seni merak eder, sensiz hastalanır da yataklara düşer. Koş da meraklanmasın" diye söylendi. "Beren yapma artık" dedi Burak. Beren "Ay herkeste de bir Bilge hayranlığı başladı. Mevsim bizim arkadaşımızdı. Şu halinize bakın. İhanet etmiyor musunuz şu an ona?" dedi. "Ne ihaneti ya?! Ayrılmaya karar verdiler ve ayrıldılar. Biz arkalarından yas mı tutalım? Bunu mu istiyorsun? Emin ol Mevsim bile senin kadar takmıyordur şu an bunu. Ayrıca ihanetle ne alakası var? Sanki Efe hâlâ Mevsim'le birlikte ama onu aldatıyor da biz buna göz yumup ihanet etmiş oluyoruz. Sana bir haberim var Beren. Onlar ayrılalı bir yıldan fazla oluyor" dedi Ela. Ortam çok gerilmişti. Beren bana dönüp "Sen de böyle mi düşünüyorsun? Senin hareketlerinden de belli oluyor çünkü. O kızı Mevsim'den daha çok seviyorsun" dedi. Şaşırmıştım. Bana böyle bir çıkış yapmasını beklemiyordum. Efe ile Bilge'nin arasında bir şeyler olmaya başladığından beri böyle davranıyordu. Aldığı notlardan memnun olmayışından ve ailesiyle olan sorunlarından dolayı ona bu konuyla ilgili bir şey söylemek istememiştim. Ama artık söylemek zorundaydım. "Kimseyi kimseden fazla sevdiğim yok benim. Sadece onunla daha iyi anlaşıyorum. Aynı şeylerden hoşlandığım biriyle daha iyi anlaşmam doğal değil mi?" dedim. Beren hiçbir şey söylemeden gözlerini devirdi. Ela oflayarak "Ay bir de göz deviriyor. Ben gidiyorum ya. Katlanamayacağım" deyip ayağa kalktı. O dışarı çıkarken Burak da Ulaş ve bana bakarak "Ben bir bakayım Ela'ya" diyerek arkasından gitti. Ulaş "Biz de gidelim mi?" diye sordu. Başımı salladım. Ayağa kalktığımda Ulaş tekrar elimi tuttu. Ellerimi tutması beni daha da güçlü bir insan yapıyor gibi hissediyordum. Dışarı çıktığımızda Ela ve Burak kapının önünde konuşuyorlardı. "Al işte! Destina da geldi. Kızın en yakın arkadaşı bile katlanamıyor artık ona" dedi. O sırada Efe ve Bilge geldi. "Ne oluyor?" diye sordu Efe. Ulaş "Yok bir şey. Hadi kantine inip kahve içelim" dedi. Aşağıya inerken en arkada biz yürüyorduk. Ulaş "Sen daha fazla suçlamaya maruz kalma diye 'dışarı çıkalım' dedim. Bana kızmadın değil mi?" diye fısıldadı. "Hayır sevgilim. Kızmadım" dedim. Ulaş gülümsedi. Gerçekten o kadar düşünceliydi ki. Evdeki sorunların üstüne bir de burada sorun yaşamamızı istememişti. Gülümseyerek ona bakarken beni fark etti ve "Ne oldu?" diye sordu. O da gülümsüyordu. "Hiç. İlla bir şey mi olması gerekiyor? Bakmak istedim" dedim. Ulaş "Sen var ya bana aşıksın" dedi gülerek. "Bunu anlamak için biraz geç değil mi sence?" dedim. Ulaş güldü. Etrafa baktım. Koridorda hiçbir öğretmenin olmadığına emin olunca onu öptüm ve "Seni çok seviyorum" dedim. Ulaş gülümseyerek "Ben de seni çok seviyorum güzelim" dedi.
    Öğle arasında yemeğe gitmek için hazırlanırken Efe "Sen gelmiyor musun?" diye sordu Beren'e. Beren "Gelmiyorum" dedi. "Acıkmayacak mısın çıkışa kadar?" diye sordum. "Hayır" dedi Beren. Efe "Gidelim biz. Sabahtan beri surat beş karış. Bir afra bir tafra... Ne olduğunu soruyorum onu da anlatmıyor. Uğraşmayacağım artık. Gidelim hadi" dedi. "Tabi ya. Gidin hadi. Ulaş ve Destina da yeni kankalarını özlemiştir. Kırk dakikadır görüşmüyorlar. Hasret gidersinler" dedi Beren. Ulaş "Sen bugün niye Destina'ya taktın? Bir şey söylemeyecektim ama artık yeter. Bu kız senin triplerini çekmek zorunda mı? Bizim senden ve arkadaşından başka derdimiz yok mu? Babası konuşmuyor kızla. Mevsim'i düşünecek durumda mı sence? Kendi sorunlarımız olamayacak mı bizim? Kız kendi derdine rağmen yine de senin saçma sapan triplerine anlayış gösteriyor. Ayrıca herkes senin istediğin kişiyle mi arkadaş olacak? Tutturmuşsun bir Mevsim de Mevsim. İstediğiyle arkadaş olabilir. Karşında oyuncağın yok senin. Kendi problemleri olmasına rağmen kız ağzını açıp tek kötü kelime etmedi sana. Ama sen hâlâ aptalca bir sebep yüzünden Destina'yı suçlamaya devam ediyorsun" dedi. "Ulaş, yeter bu kadar. Aşağı inelim artık" dedim konuyu kapatmak için. "Yetmez güzelim. Sabahtan beri sesimi çıkarmadım ama biz bir şey söylemedikçe bunu yapmaya devam edecek" dedi ve Beren'e bakarak  "Bir daha sakın Destina'yı böyle şeylere dahil etme" dedi. Daha sonra elimden tuttu ve sınıftan çıktık. Efe de arkamızdan geldi. "Destina bir daha sakın bu yaptıklarına göz yumma güzelim. Arkadaşınla böyle konuşmamam gerekiyordu, biliyorum. Ama onun bu davranışları sana zarar veriyor. Birinin bunları söylemesi gerekiyordu" dedi Ulaş. Bir şey söylemedim. "Neler oluyor? Sorun Bilge ve ben miyiz?" diye sordu Efe. Ona her şeyi anlattık. Daha sonra Burak, Ela ve Bilge geldiler. Onlar da geldikten sonra kantine indik. "Kızlar, siz masaya geçin. Biz yemekleri alıp geliriz" dedi Efe. Boş bir masaya oturduk. Yan masamızda da Hazal ve arkadaşları vardı. Kendilerini sohbete kaptırdıkları için bizi fark etmemişlerdi. Yüksek sesle konuştukları için de söyledikleri her şeyi duyabiliyorduk. "Siz asıl Efe ve Bilge'yi gördünüz mü? O çocuğun nasıl o kıza baktığını hâlâ anlayamıyorum. Flört ettikleri belli oluyordu ama Efe birkaç güne bırakır sanmıştım. Mevsim'den sonra pek çok kıza böyle yaptı. Birkaç gün sonra konuşmayı kesti hepsiyle. Bu sefer de öyle olur sanmıştım. Bilge'yle çıkacağını hiç düşünmemiştim. Okulda onca güzel kız varken Bilge mi gerçekten? Yanına da yakışmıyor. Efe basket takımının kaptanı olduğu için popüler, herkes onu tanıyor, ayrıca çok yakışıklı bir çocuk. Nasıl olur da Bilge gibi varlığı yokluğu bir olan biriyle çıkar ki?" dedi kızlardan biri. Bir başka kız da "Evet ya. Çok uyumsuz bir çift olmuşlar" dedi. Bilge umursamazca güldü. "Asıl uyumsuz çift Destina ve Ulaş. Hayatımda bu kadar itici bir çift görmedim. Sabahtan beri el ele dolaşıp duruyorlar. Geçen gün Ulaş'a mesaj attım. Belki de o kızdan sıkılmıştır diye düşünüp şansımı denemek istedim. Yine tersledi beni. Hâlâ hiçbir karşılık vermiyor. Destina'ya çok değer veriyor. Sürekli o kızı neden bu kadar çok sevdiğini düşünüyorum ama asla bulamıyorum" dedi Hazal. Dayanamayıp "Kıyamam sana. Demek sürekli beni düşünüyorsun. Hayatında bu kadar önemli bir yer tuttuğumu bilmiyordum. İnsanların hayatlarıyla bu kadar ilgilenmeyi bırakıp biraz da kendi hayatını kurmaya çalışsana. Beni hayatının merkezine koymayı bırak. Kendine ait bir hayatın olsun. Ömrünü benimle ilgilenerek geçirme. Kendine ait bir hayat kurmaya da başkalarının sevgililerine asılmayı bırakarak başlayabilirsin. Senin için çok zor olsa da kısa bir süreliğine başkalarının sevgililerine asılmadan durabilirsin sanırım. Hem belki o zaman seni sevecek insanlar çıkar da başkalarının hayatlarıyla ilgilenmeyi bırakırsın. Gerçi yeryüzünde o kadar aptalı var mıdır bilemem" dedim. Hazal hiçbir şey söylemeden ayağa kalktı. Tek kelime etmese bile yüz ifadesi her şeyi anlatıyordu. Ve bir yüz ifadesinin beni bu kadar mutlu edeceğini düşünmemiştim hiç. "Söylediklerimin canını bu kadar yakacağını bilmiyordum. Başka kızların sevgililerine asılman ve seni kimsenin gerçekten sevmeyecek olması herkesin bildiği şeyler sonuçta. Neden seni bu kadar üzdü ki söylediklerim?" dedim alaycı bir şekilde. Hazal uzaklaşırken arkadaşları da gülerek ayağa kalktı. Arkadaş diye yanında dolaştırdığı kızlar bile gerçekten sevmiyordu onu. Onlar dışarı çıkarken Ela gülümseyerek "Nesin sen Destina? Kraliçe falan mı?" dedi. Gülümsedim. "Mosmor oldu resmen. Tek kelime edemedi. Sen gerçekten kraliçesin" dedi Bilge.

Gökyüzü Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin