On Üçüncü Bölüm

32 1 0
                                    

Yemekten sonra odamda kitap okurken ablam kapıyı açıp başını içeri uzatarak "Gelebilir miyim?" diye sordu. "Gel" dedim kitabı elimden bırakırken. Yatağın diğer ucuna oturdu ve "Ablacığım seninle bir şey konuşmam lazım" dedi. "Ablacığım falan dediğine göre önemli bir şey olmalı" dedim. "Önemli. Nereden başlayacağımı bilemiyorum. Bunu söylemek çok zor. Seni de incitmek istemiyorum ama artık bunu öğrenmenin zamanı geldi. Destina... Biz seni çöpten bulduk" dedi. Ardından da kahkaha attı. "Hâlâ mı ya?! Oturup dinliyorum ben de. Burada ben bu yaşımda kitap okuyup kendimi geliştirmeye çalışıyorum. Sen üniversiteye gidiyorsun ama şu yaptığın şakalara bak. Vizyonsuz" dedim. "Tamam tamam. Böyle bir şaka yaparak ortamı yumuşatmak istedim. Gerçekten önemli" dedi birden ciddileşerek. "Ne oldu? Ucu bana dokunuyor mu?" dedim gözlerimi büyüterek. "Ben evleniyorum" dedi. "Ya abla hadi git başkasıyla dalga geç" dedim oflayarak. "Ciddiyim" dedi ve parmağındaki yüzüğü gösterdi. "Kiminle? Ben tanıyor muyum?" diye sordum. Başını olumlu anlamda salladı. "Kaan abi mi?" diye sordum. "Oha! Saçmaladın iyice! Kaan benim en yakın arkadaşım. Hem ben sen miyim ki en yakın arkadaşıma aşık olayım?" dedi. "Kime aşık mışım ben?" dedim sesimi yükselterek. "Ulaş'a tabi ki. Ona nasıl baktığını görmediğimi mi sanıyorsun? Hoşlanıyorsun işte ondan" dedi. Bunu inkar edecek değildim. Çünkü ondan gerçekten hoşlanıyordum. Bunun her ne kadar yeni farkına varmış olsam da ondan hoşlandığımı yalanlayamazdım. Ama bunu ablama açık açık da söylemeyecektim. "Kim o zaman?" diye sordum. "İnkar etmedin" dedi gülerek. Kaşlarımı kaldırıp ona baktım. "Tamam, söylüyorum. Hani lisede benim Barış diye bir arkadaşım vardı ya" dedi. Başımı salladım. "O aslında benim arkadaşım değildi" dedi gülümseyerek. "Gel" dedim kollarımı açıp. Birbirimize sarılırken "Bu duygusallığı bir süreliğine bozmak durumundayım" dedim. Bana bakıp "Tahmin ettiğim şey mi?" diye sordu. "Tam da o şey. Annemle babam okul bitmeden evlenmene hayatta izin vermez" dedim. "Hemen evlenmeyeceğiz ki. Söz, nişan gibi bir şey yaparız şimdilik. Okulu bitirip iş bulunca da evleneceğiz" dedi. "Şimdi mi söyleyeceksin?" diye sordum. "Söyleyeceğiz. Birlikte. Bana yardım etmek zorundasın" dedi gülümseyerek. Oflayarak "Tamam" dedim. Elimden tutarak beni ayağa kaldırdı ve "Hadi canım kardeşim" dedi. Mutfağa gittiğimizde annem kahve bardaklarını yıkıyordu. "Anne, sana bir şey söyleyeceğim" dedi ablam. "Ama kızmak yok" diye ekledi. "Kızıp kızmayacağım ne söyleyeceğine bağlı" dedi annem. Ablam "Benim bir erkek arkadaşım var. Ve... Dün bana evlenme teklifi etti" dedi. "Kızım daha okulun bitmedi ki. Ne evliliği?" dedi annem. "Destina kimmiş bu?" diye sordu bana. "Barış abi" diye cevapladım. "Lisedeki Barış mı?" diye sordu annem. Ablam başını salladı. "Ayrıca biz de hemen evlenelim demiyoruz ki. Şimdilik söz veya nişan gibi bir şey yapacağız. Okulu bitirip iş bulunca da evleneceğiz" diye açıkladı ardından. "Apar topar nişanlanmak nereden çıktı kızım? Daha bizimle bile tanıştırmadan hemen nişanlanmak istiyorsun" dedi annem. Ablamın işi zor olacaktı anlaşılan. "Anne, biz beş yıldır beraberiz. Artık aramızda ciddi bir şeylerin olmasını istiyorduk ama bu kadar çabuk olacağını ben de düşünmemiştim. Çocuk evlenme teklifi ettiğinde "Hayır, olmaz. Önce okulu bitirelim, sonra bir daha sor" mu deseydim? Kabul ettim. Zaten eninde sonunda olacaktı" dedi ablam. Annem "Kızım, ben izin versem baban izin vermez" diye karşılık verdi. Ablam "İşte o yüzden önce sana söyledik ya. Babamı ikna edersin" dediğinde salondan ayak sesleri duydum. "Babam geliyor. Susun" dedim. Babam mutfağa girdiğinde "Ne yapıyorsunuz burada? Hepiniz toplanmışsınız. Salona gelsenize" dedi. "Bir şey yapmıyoruz babacığım. Sen bir şey mi istemiştin?" diye sordum. "Çay koymaya geldim" diye cevapladı. "Ben koyarım. Anne sen de git içeri. Biz hallederiz. Değil mi abla?" dedim. Ablam "Evet" dedi başını sallayarak. Bir süre sonra çay demlenince salona geçtik. Babam çayından bir yudum aldıktan sonra "Baba, sen bizi seviyorsun değil mi?" diye sordum. "Seviyorum tabi kızım. Nereden çıktı şimdi bu?" dedi babam. "Hiç, öylesine sordum" diye karşılık verdim. "Üzülmemizi de istemezsin değil mi?" diye sordu ablam. "Hayır, istemem" diye cevapladı babam. Kısa süren bir sessizliğin ardından babam "Kızlar, artık konuya girin isterseniz" dedi. "Destina bir şey mi oldu kızım?" diye ekledi. "Bir şey oldu ama benimle alakalı değil" dedim. Babam "Umay?" dedi bakışlarını ablama çevirerek. "Şey... Babacığım..." diye mırıldandı ablam. Sonra bana bakıp "Sen söyle" dedi. "Iıı... Kayınpeder oluyorsun babacığım" dedim gülümseyerek. Babam kaşlarını çatıp elindeki çay bardağını masaya bıraktı. Önce anneme baktı. Annem "Öyle" dedi. Daha sonra ablama çevirdi bakışlarını. Ablam sırıtmakla yetindi. Kendini sevimli göstererek bir şans oluşturmaya çalışıyordu. "Kızım, nereden çıktı şimdi birdenbire? Okulun var daha. Bize de bir şey söylemedin. Bari çocuğu tanıştırsaydın" dedi babam. Beklediğimizden çok daha sakin tepki vermişti. "Haklısın baba. Ama benim için de çok ani oldu. Aslında Barış'ı tanıyorsunuz. Biz onuncu sınıftan beri birlikteyiz. Beş yıl oluyor. O yüzden ikimiz de aramızda ciddi bir şeylerin olmasını istiyorduk ama bu kadar çabuk olacağını ben de tahmin etmemiştim. Şimdilik nişan gibi bir şey yapacağız ve okulu bitirip iş bulduğumuzda da evleneceğiz. Siz de izin verirseniz tabi" dedi ablam. Babam "Bu Barış dediğin çocuk lisedeki arkadaşın mı?" diye sordu. Ablam başını salladı. "Neyse, en azından serseri birini bulmamışsın. İyi çocuk Barış" dedi. Kısa bir süre sessiz kaldı ve "Bu hafta sonu akşam ailesiyle beraber yemeğe gelsin. Hem tanışalım hem oturup konuşalım" dedi. Hemen ardından "Sence?" diye sordu anneme dönerek. "Olur tabi" dedi annem. Ablam ise"Çok teşekkür ederim" dedi ve annemle babama sarıldı. Sonra tekrar yanıma oturup gülmeye başladı. "Tamam yeter. Sırıtma artık dünden razı gibi" diye fısıldadım. Ablam ciddileşti ve "Ben Barış'a haber vereyim" diyerek odasına gitti. Ablam salondan çıktıktan sonra gülmeye başladım. Babam göz kırparak "Ne oldu?" diye sordu. "Ben gülerim o gün. En iyisi dışarı çıkayım" dedim. "Hayır hanımefendi. Siz de evde olacaksınız" dedi annem. Babama baktım. Gülerek başını salladı. "Gülersem olacaklardan ben sorumlu değilim. Müstakbel dünürlerinizle bir samimiyet kurmaya kalmadan aranız bozulur" dedim. Annem "Hadi kızım, bana bir çay koy. Hadi canım" dedi çay bardağını uzatırken. Bardağı alıp mutfağa gittim. Çaydanlığı elime aldığım sırada "Destina! Telefonun çalıyor!" diye seslendi babam. Çayı koyup hızlı adımlarla salona gittim. Ulaş arıyordu. İstemsizce gülümseyip odama geçtim.
Ertesi Gün
Ulaş ve Efe ile okula giderken "Ablam evleniyor" dedim. "Hayırlı olsun. Aslında haberim vardı. Abimi de onu söylemek için aramış" diye karşılık verdi. "Babamdan önce öğrendin yani" dediğimde güldü. "Baldız mı oluyorsun kız?" dedi Efe gülerek. "Hafta sonu tanışmaya gelecekler. Yıllarca abi dediğim insana enişte demeye başlayacağım resmen" dedim. O sırada Beren aradı. "Beren arıyor" deyip telefonu açtım. "Destina, ben biraz geç kalabilirim. Uyuyakalmışım. Eğer geç kalırsam idare edin" dedi. "Tamam, merak etme" dedikten sonra kapattık. "Ne olmuş?" diye sordu Efe. "Uyuyakalmış" diye cevapladım. "Bizim Beren?" dedi sorarcasına. Beren'in ne kadar dakik olduğunu herkes bilirdi. "Eren dün bir dizi sahnesini hikayesinde paylaşmış. Beren de sırf muhabbet kurabilmek için diziyi o bölüme gelene kadar izlemiş" dedim. "Konuşmuşlar mı peki?" diye sordu Ulaş. Başımı salladım. "Salak bu kız. O kadar uyardım. Neredeyse takımdaki herkesin arkadaşına en az bir kere asılmış. Güvenilmez o çocuk. Beren'i üzer. Sonra da teselli eden yine biz oluruz. Demedi demeyin" dedi Efe. Eren konusu onu fazlasıyla sinirlendiriyordu. Kız kardeşi olmadığı için bizi kardeşi yerine koyuyor, bize çok değer veriyordu. Benim de erkek kardeşim olmadığından Efe de benim için değerliydi. Beren ise bazen Efe'yle kendi erkek kardeşinden daha iyi anlaştığını söylüyordu. İşte bu yüzden Efe bizim üzülmemizi, zarar görmemizi, canımızın yanmasını istemiyordu. "Beren de biliyor onun ne mal olduğunu ama kabul etmek istemiyor. Çok hoşlanıyor ondan. Ne yapsın kız? Biz üstümüze düşeni yapıp uyardık. Gerisi onun bileceği iş. Ne kadar söylesek de dinlemiyor işte" dedim.
Kantinde oturmuş bir şeyler içerken bize doğru gelen Eren'i fark edip "Beren, çaktırmadan arkana bak" dedi Efe. Beren bunu duyar duymaz hemen arkasına döndü. Efe "İyi ki çaktırmadan dedim. Sandalyeyi ters çevirsen bile daha az dikkat çekerdin. Gerizekalı" dedi sinirle. "Ay Efe sus ya" dedi Beren. Daha sonra bana dönüp "Geliyor mu?" diye sordu. Başımı salladım. Çok geçmeden Eren yanımıza geldi ve "Selam" dedi. Aynı şekilde karşılık verdik. "Beren, biraz konuşabilir miyiz?" dedi.
Beren Kaya
Eren'in söyledikleri beni deli gibi heyecanlandırmaya yetmişti. "Tabi" deyip ayağa kalktım. Bizimkilerin yanından uzaklaşırken dönüp arkama baktım ve gülümsedim. Onlar da zoraki bir şekilde de olsa gülümsedi. "Yarın okuldan sonra bir şeyler yapmak ister misin? Çok güzel bir kafe keşfettim. Destina'ların kafesi kadar olmasa da en azından daha rahat konuşabileceğimiz bir yer" dedi Eren. Allah'ım ne sevap işledim ben? Çığlık atarak tepinmemek için kendimi zor tutuyordum. Sakinliğimi korumaya çalışarak "Tamam, olur" dedim. Yeryüzünde benden mutlusu yoktu sanki.
Destina Karaca
Beren ve Eren yanımızdan uzaklaşırken "Etrafımızdaki herkes çift olmaya başladı farkında mısınız? Bu yüce ilim irfan yuvasında uğraştıkları şeye bak!" dedi. Etrafındaki herkes bir ilişkiye başlarken onun tek olması biraz üzüyordu onu. Hem de sonu pek de güzel bitmeyen bir ilişkiden sonra. "Efe üzülme. Sana kız mı yok?" dedi Ulaş gülerek. Efe "Tipim değil onlar" diye karşılık verdi. "Benim tipim çok daha farklı" diye ekledi. Bakışlarımızı onun baktığı yöne çevirdik. "Bilge mi?" diye sordum. "Galiba" dedi bana dönerek. "Ama o kız için..." dedi Ulaş ama cümlesini tamamlayamadan "Biraz tuhaf biri olduğunu söylüyorlar. Biliyorum. Ama bence öyle değil. Sadece biraz içe kapanık o kadar. Ve kimse onunla konuşmaya çalışmadığı için o da arkadaş edinemiyor. Hepsi bu. Ayrıca siz olmasanız bu okulda ben de böyle olurdum. Hem sanki okuldakileri bilmiyor gibi konuşuyorsunuz. Hiç bir şey bilmeden insanlar hakkında yorum yapmaya bayılıyorlar. Ayrıca bu sessizliği ona farklı bir güzellik katıyor. Onu diğerlerinden daha farklı kılıyor" dedi Efe. O da böyleydi işte. Başkalarının kusur olarak gördüğü veya tuhaf bulduğu ne varsa Efe ona aşık olurdu. Bu kötü bir özellik değildi tabi ki. Tam tersine, onu o yapan bir özellikti. "Neyse canım. Ne önemi var? Tanımadan bilemeyiz sonuçta" dedim. "Aynen öyle" dedi Efe. O sırada hem Ulaş'ın telefonuna hem de benim telefonuma bildirim geldi. Şebnem hoca mesaj atmıştı. Okul çıkışı müzik odasında toplanacaktık. "Çıkışta bir yere mi gitsek? Canım sıkılıyor benim" dedi Efe. "Yarın gitsek olur mu? Çıkışta biz yokuz da" dedim. Efe "Neden? Dün de yoktunuz. Bizden gizli bir işler mi çeviriyorsunuz?" diye sordu. Telefonuma gelen mesajı ona gösterdim. "İyi, tamam. Yarın gideriz" dedi. Onu yalnız bırakmak istemiyordum çünkü son zamanlar epey canı sıkılıyordu. "Yarın söz kardeşim" dedi Ulaş. "Sorun değil ya. Bakın işinize. Yalnızlığa alışmam lazım. Beren muradına eriyor. Zaten sizde de var bir şeyler" dedi Efe. Ulaş ile birbirimize baktık. Ulaş gülümsedi ve omuz silkti. Aramızda bir şeylerin olduğu belliydi. Ama ne zaman kesinleşecekti?

Gökyüzü Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin