On Sekizinci Bölüm

11 1 0
                                    

Akşam yemeğinin üzerinden iki saat geçmişti ama Ulaş hâlâ beni aramamıştı. Bir ilişkimiz olmamasına rağmen bu beni üzmüştü. Böyle şeylere takılan biri değildim ama konu Ulaş olunca birden bu konuları önemsemeye başlamıştım. Test kitabının kapağını kapatıp telefonumu aldım ve ablamın odasına gittim. Kapıyı çaldım. Onaylayan bir cevap alınca içeri girdim. "Ne oldu?" diye sordu. Ders çalışıyordu. "Ulaş beni aramadı" dedim. "Aman Destina. Ben de bir şey oldu sandım. Meşguldür. Bir yere gitmişlerdir veya onlara birileri gelmiştir. Sen böyle şeyleri umursamazsın ki. Ne oluyor birden böyle?" dedi. "Otur şuraya. Yorulmuştum ben de. Sen anlatırken biraz mola vermiş olurum. Hem ben sorduğumda aranızda bir şey olmadığını söylemiştin" diye ekledi. Yatağa oturdum ve "Aramızda hâlâ bir şey yok. Ama beni her gün arardı" dedim. "Ulaş'tan hoşlandığını biliyorum ama bu kadar takılma" dedi ablam. "Barış abi seni aramadığında soluğu benim odamda alıyordun. Ben söyleyince çok kafaya takmış oluyorum ama" dedim ve ayağa kalktım. "Otur şuraya da düzgün anlat" dedi. "Sen bu kadar fazla önemsediğine göre hoşlanmaktan çok daha fazlası sanırım" dedi hemen ardından. Başımı salladım. "Bugün de bana soğuk davranıyordu sanki. Bilekliğini takıyordu ama benimle pek konuşmadı" dedim. "Ne bilekliği?" diye sordu ablam. Ve Destina kendi kendini ateşe atmıştı. Şimdi bu olayı beni tehdit etmek için kullanacaktı. Ulaş'tan hoşlandığımı söylemekle beni tehdit etmeyeceğini biliyordum. O kadar da kötü bir abla değildi. Ama en ufak bir şeyde annemin ve babamın yanında bilekliklerimize dikkat çekecekti. "Çabuk anlat" diye ısrar edince olup biteni mecburen anlattım. "Aklıma lise günlerim geldi. Hey gidi günler be" dedi. "Sen liseyi bitireli sadece üç yıl oldu. Sanki kırk yaşındasın" dedim. "İki dakika nostalji yaptırmadın bana" diyerek kızdı. "Başkasıyla birlikte olabilir mi? Sevgilisi olmasa da flörtü falan" dedim. "Sadece bir gün aramadı ve bu sonuca mı vardın?" dedi ablam. "Okulda Hazal diye bir kız var. Ve çok güzel. Ulaş ile ilgileniyor. Akın ve arkadaşlarını anlatmıştım sana. Tanıyorsun" dediğimde başını salladı. "Onların arkadaşı olduğu için Ulaş aralarında bir şey olamayacağını söyledi ama... Belki de vazgeçmiştir. Gerçekten çok güzel bir kız. Hakkını vermek lazım" dedim. "Ulaş dış görünüşü için birinden hoşlanacak bir çocuğa benzemiyor. Ayrıca sen de çok güzelsin. Ulaş'ın da senden hoşlandığına eminim. Hareketleri normal bir arkadaş gibi değil" dedi ablam. "Üç yıl önceki hâlimi görse hoşlanır mıydı acaba?" dedim. Ablam yanıma oturdu ve "O üç yıl önceydi. Ve üç yıl önce de çok güzeldin Destina" dedi. "Neyse. Meşgul etmeyeyim seni" dedim. "İyi dersler" deyip ayağa kalktım. Ablam "İşi olduğuna eminim" dedi ben odadan çıkarken. "Seviyorum seni" deyip öpücük attım ona. Gülerek karşılık verdi ve "Ben de seni" dedi.
Beren Kaya
Koltuğa uzanıp çizgi romanı elime aldığımda istemsizce gülümsedim. Giray çok iyi biriydi ve çok iyi anlaşıyorduk. Bugün oldukça eğlenceli zaman geçirmiştik. Onunla tanıştığım için o kadar mutluydum ki...
Ertesi Gün
Destina Karaca
"Ben dün Giray'la buluştum" diye fısıldadı Beren. "Ne zaman? Nasıl?" diye sordum heyecanla. "Okuldan sonra. Cumartesi gittiğimiz kitapçıya gittik. Epey stalk yapmış anlaşılan. Senin hesabından buldu sanırım" dedi. Ulaş çantasını bırakırken "Kim Destina'yı stalklamış?" diye sordu. "Kimsenin kimseyi stalkladığı yok. Hemen kulak kesildin sen de. Kendi aramızda konuşuyoruz. Sen Efe'nin yanına git. İllüzyon numarası deneyecekmiş üstünde. Kantinde seni bekliyor" dedi Beren. Bana dönüp "Buna da ne oluyorsa?" dedi gülerek. "Öylesine sormuştur" dedim. "Dün hiç aramadı" diye ekledim. "Sen ne zamandan beri böyle şeylere takılıyorsun?" diye sordu. "Sen beni boş ver. Devam et anlatmaya. Sonra ne oldu?" dedim. "Bir şey olmadı. Beni eve bıraktı. Sonra bir daha konuşmadık" diye karşılık verdi. "Çok mutlu oldum Beren. Giray iyi bir çocuğa benziyor. Ve seni mutlu edeceğinden de eminim" dedim. "Gerçekten çok iyi biri. Ama aramızda düşündüğün tarzda bir şeyler olup olmayacağını bilmiyorum" dedi Beren. "Hâlâ Eren'de hoşlanıyorum deme sakın" dedim. "Hayır. Sanırım Eren'e karşı olan hislerim sadece bir beğeniden ibaretmiş. Onunla olmadıktan sonra ertesi gün başka birinden hoşlanacak kadar da ayran gönüllü değilimdir herhalde" dediğinde güldüm. Beren gerçekten de şıpsevdi bir insan değildi. "Değilsin" dedim. "Belki de takıntılıydım. Bilmiyorum" diye karşılık verdi. O sırada Efe ve Ulaş sınıfa girdi.
   Aradan dört ders geçmişti ve Ulaş benimle hiç konuşmamıştı. Onu bana bakarken yakaladığımda gülümserdi. Ama bugün onu fark ettiğimi görünce bakışlarını kaçırmıştı. "Siz dışarı gelmiyor musunuz?" diye sordu Beren. "Siz çıkın. Ben Efe'nin numaralarına yardımcı olacağım" dedim. Beren anlamadığını belli eden bir bakışla bana bakarken burnumu kaşıdım. Bu bizim aramızdaki beden dilinde "Sonra konuşuruz" demekti. Bu dili Ulaş'a öğretmememiz iyi olmuştu. "Bahçedeyiz biz" dedi Beren. Efe "Tamam, birazdan geleceğiz biz de" dedi. Onlar sınıftan çıktıktan sonra yanıma oturdu ve "Ne oldu aşko?" diye sordu. "Bugün Ulaş'la hiç konuştunuz mu? Yani... İlişkilerle ilgili" dedim. "İlişki mi? Hayır. Sadece kart numarası denedim üstünde. Ne oldu ki?" diye sordu. "Kız arkadaşı veya hoşlandığı biri olup olmadığından  bahsetmedi mi?" diye karşılık verdim. "Hayır. Hem... Seninle ilgilenmiyor muydu? Flört ediyorsunuz sanıyordum" dedi Efe. Ofladım ve "Ben de öyle sanıyordum ama sanırım etmiyormuşuz. Dünden beri benimle pek konuşmuyor. Akşamları her gün arardı ama dün aramadı" dedim. "Ağzını ararım ben. Sen merak etme. Baktım başka biri var, o zaman gününü gösteririm. Başka biri olacaksa ne diye sana öyle davranmış? Ben hallederim. O konuda şüphen olmasın" dedi. "Canımsın sen" deyip sarıldım Efe'ye. "Sen de benim" dedi. "Hadi inelim artık aşağı" dedim. Merdivenlerden inerken telefonum çaldı. Ablam arıyordu. Telefonu açtım. "Var mı bir problem? Nasıl durumlar?" diye sordu. "Detayları akşam konuşalım. Şu an yanına gidiyorum" dedim. "Tamam, görüşürüz" dedi ablam. Aynı şekilde karşılık verip kapattım telefonu.
    Öğle yemeğinde Efe "Ben yengenizin yanına gidiyorum" deyip Bilge'nin masasına doğru ilerledi. Biz de her zamanki masamıza oturduk. O sırada hangi mantıkla veya duyguyla bunu yaptığımı anlamadan "Ulaş, bugün seninle konuşamadık. Evde de çalışıyor musun şarkıya?" diye sordum. "Evet, iyi gidiyor. Sen?" diye karşılık verdi. Başımı salladım. "Heyecanlı mısın? İlk sahnen olacak" dedi. "Şimdilik bir şey yok ama sahneye çıkmadan beş dakika önce ölebilirim" dedim. "İlk sahnen değil aslında. Daha önce de güzel bir performans sergilemiştin. Sana güvenim sonsuz" dedi. Teşekkür etmekle yetindim.
Efe Ertürk
"Selam. Yine ben" dedim tepsimi masaya bırakırken. Bilge "Selam" diye karşılık verdi bakışlarını tepsisine çevirdi. "Nasılsın?" diye sorduğumda başını kaldırdı ve "İyiyim. Sen?" dedi gülümseyerek. "İyiyim" dedim. Kısa süren bir sessizlikten sonra "Bana birkaç numara sözün vardı" dedi Bilge. Gülümsedim ve "Hay hay" deyip cebimden iskambil kağıtlarını çıkardım. "Bir kart seç" dedim. "Biraz klasik bir numara değil mi?" diye sordu kartlarda göz gezdirirken. "Nasıl yapıldığını biliyor musun?" diye sorduğumda "Hayır" diye cevapladı. "O zaman klasik sayılmaz" dedim. Gülerek karşılık verdi. O kartını seçtikten sonra kartları tekrar karıştırdım ve el çabukluğuyla seçtiği kartı bulup ona uzattım. "Bu muydu?" dedim. Gülümseyerek başını salladı. "Sadece bu kadar değil" dedim. Ardından ona bozuk parayla yapılan birkaç numara daha gösterdim. "Ne yalan söyleyeyim, epey iyiydi" dedi Bilge. "Teşekkürler. Beğenini kazanmak güzel" dedim. O sırada yanımızdan geçmekte olan bir arkadaş grubu uzun bir süre bize baktı. Bu bakışları Bilge de fark etmişti. "Hiç rahatsız olmuyor musun bu bakışlardan?" diye sordu. "Hayır, olmuyorum" dedim. "Efe, sen neden iki gündür benimle oturuyorsun?" diye sordu bu sefer. "Neden mi? Canım öyle istiyor çünkü Bilge. Eğer benimle oturmaktan rahatsızsan kalkabilirim" dedim. "Üç yıldır bu okuldayım. Şimdiye kadar kimse benimle iletişim kurmak istemedi. Birden senin gelmen... Sen arkadaşlarınla falan iddiaya mı girdin?" dediğinde istemsizce güldüm. "Bilge, kusura bakma ama bu söylediğin çok saçma. Gençlik filminde miyiz? Oldu olacak gülerek seni birbirimize doğru itelim. Olur mu öyle şey? Seninle oturmak istediğim için buradayım. İnsanların senin hakkında düşündüklerinin hiçbir önemi olmadığını göstermek için" dedim. Gülümsedi. Bilge'nin yemeği neredeyse bitmişti. "Seninle okul dışında da görüşmek istiyorum Bilge. Yani... Sosyal medya hesabını falan verebilir misin? Okul dışında da konuşabiliriz böylece" dedim. "Efe, çok isterdim ama ben sosyal medya kullanmıyorum" dedi. Daha sonra son lokmasını da ağzına attı ve "Görüşürüz" deyip uzaklaştı. "Telefon numaranı verseydin bari" diye mırıldandım arkasından. Neden böyle kaçar gibi gidiyordu her seferinde?
Destina Karaca
"Ne oldu?" diye sordu Beren. Efe bir sandalye çekti ve "Okul dışında konuşmak istediğimi söyledim ama sosyal medya kullanmıyormuş" dedi otururken. "Cidden tuhaf bir kız. Bu zamanda sosyal medya kullanmayan bizim yaşımızda kaç kişi vardır ki?" dedi Burak. "Ben de ondan hoşlanıyorum ya zaten. Kimseye benzemiyor" dedi Efe. "Ohooo, Efe uçuş moduna geçmiş çoktan. Bir de bu çıktı başıma aşık" dedi Beren. Burak bana bakıp güldü. Ulaş'la aramda olup bitenleri Beren dışında kimseye anlatmamıştım. Ama o anlıyordu. Boşuna en yakın arkadaşım değildi. Kaşlarımı kaldırdım. Karşılık olarak burnunu kaşıdı o da. Bir kez anlamıştı artık. Bu konuyu konuşmadan rahat etmeyecekti. Bu beden dilini Ela da bilmiyordu. Böylece iki kişiye anlatma zahmetinden kurtulmuştum. O sırada Ulaş'ın telefonu çaldı. "Pardon" deyip masadan kalktı ve uzaklaştı. Geri döndüğünde "Kimdi o?" diye sordu Efe. Ulaş "Bir arkadaşım" diye cevapladı. Beren'e baktım. Kaşlarını kaldırdı. "Saçmalama" dedi dudaklarını oynatarak. O sırada Beren'in telefonuna mesaj geldi. Telefonunu açtıktan sonra gülümsedi. Mesajın sahibi muhtemelen Giray'dı. Beren'e bakarken ben de gülümsüyordum. Daha sonra bakışlarımı Burak'a çevirdim. Kolunu sevgilisinin omzuna atmıştı. Ulaş'ın söylediği bir şeye gülüyordu. İkisinin de mutlu olması beni de mutlu ediyordu. Daha sonra Efe'ye kaydı bakışlarım. Öylece masanın üstüne bakıyordu. Neler olduğunu düşünmekten başka bir şey yapamıyorduk ikimiz de.

Gökyüzü Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin