Altıncı Bölüm

73 4 0
                                    

"Anne, şimdi bana neler olduğunu baştan sona anlat lütfen" dedim eve girer girmez. Annem ile babam televizyon izliyordu. Kendimi koltuğa bıraktım ve "Bekliyorum" dedim. "Sana telefonda da söylemiştim kızım. Ulaş'ın annesi ile liseden beri en yakın arkadaşız" diye kısa bir şekilde cevap verdi annem. "Babası da benim çok yakın arkadaşımdır" dedi babam. "Arada sırada anlattığınız Sevgi teyze ve Selim amca onlar mıydı?" diye sorduğumda başlarını sallayarak onayladılar. "Peki şimdiye kadar niye haberim olmadı?" diye sordum. "Ulaş ile küçükken çok oynadınız ama ikiniz de birbirinizi hatırlayamamışsınız. Ulaş senin yanındayken annesini aramış. Olanı biteni anlatıp senin adını söylemiş. Sevgi sen olabileceğini düşünmüş. Beni arayıp sen olup olmadığını sordu. Parka gittiğini bildiğim için sen olduğunu söyledim. Siz küçükken onlar taşınmışlardı. Birkaç gün önce geri döndüler. İkiniz de birbirinizi hatırlayamadığınız için olaylar biraz karışık gelmiş hepsi bu" diye cevapladı annem. "Anladım" dedim başımı sallayarak. "Odama gidebilir miyim? Bugün biraz yoruldum da" dedim. "Tabi gidebilirsin" dedi babam. Odama geçtiğimde kapıyı kapattım ve hemen Beren'i aradım. Çok sürmeden açtı telefonu. "Söyle gülüm" dedi. "Beren, neler olduğuna inanamayacaksın" dedim. "Ne oldu?" diye sordu heyecanla. "Hani şu çocuk vardı ya. Bugün kafeye giderken gördüğümüz. İşte o çocuk bil bakalım kim çıktı" dedim. "Kim çıktı? Çatlatma beni de söyle hemen" dedi. "Annem ile babamın arkadaşlarının çocukları, komşumuz, çocukluk arkadaşım ve aynı zamanda da yarından itibaren okul arkadaşımız. Şimdi de onların evinden geliyorum" diye karşılık verdim. "Oha! Ciddi misin? Tanımadın mi hiç kanka?" diye sordu. "En son görüştüğümüzde birbirimizi hatırlamayacak kadar küçükmüşüz" diye açıkladım durumu. "Onun kim olduğunu çok merak ettiğin için anlattım" diye ekledim. "İyi de sana neden Hobbit diyordu ki?" diye sordu. İç çekerek "Bir de o konu vardı değil mi? Yarın okulda anlatırım. Efe de bilmiyor. O da öğrenmiş olur" diye cevapladım. "Şimdi üzerimi değiştirmem lazım. Feci şekilde yorgunum, pijamalarımı özledim ve biraz daha kotla durursam bayılacağım. O yüzden kapatmam gerek kankacığım. İyi akşamlar" dedim ve telefonu kapattık.
★★ Ertesi Gün ★★
Okula gitmek için otobüse bindiğimizde tüm olanı biteni bizimkilere anlattım. "Şu yeni çocuk durup dururken bizim gruba mı girecek şimdi?" diye sordu Efe. "Kanka daha bizim sınıfta olup olmadığı bile belli değil. Diğer sınıflarda kendine yeni bir arkadaş bulursa bize gerek kalmaz" diye cevapladım. "Umarım bizim sınıftadır. Çünkü aynı sınıfta olmak aranızda bir şeyler geçmesini kolaylaştıracaktır" dedi Beren. Göz devirerek karşılık verdim. "Öyle bir şeyin olmayacağını kaç defa söylemem gerek?" dedim Beren'e sinirle. "Umarım şu yeni çocukla iyi anlaşırım. Yoksa sen de arada kalmış olacaksın. Destina, bak eğer ben bu çocuğu sevmezsem çok fazla konuşmam baştan söyleyeyim kanka" dedi Efe. "Of! Ne çocukmuş arkadaş ya! Benden daha fazla düşünmeye başladınız bakıyorum da! Ben gideyim o gelsin bari. İyi ki yeni gelmiş. İnsan o da. Abartılacak hiçbir şeyi yok" dedim sinirle. Çünkü gerçekten abartmaya başlamışlardı.
Sınıfa girdiğimizde Ulaş'ı gördüm. "Yuh artık" diye tepki verdim. "Aa, Efe bak, yeni çocuk bizim sınıfta" dedi Beren. "Benim yerimde mi oturuyor o?" diye sordu Efe. "Hayır, yanındaki sırada oturuyor. Sakin ol yerin kapılmadı" dedim gülerek. "Nedense tam da Destina'nın arka sırasına oturmuş" dedi Beren gülümseyerek. "Sınıftaki tek boş yer orası olduğu için olabilir mi?" diye karşılık verdim. Yanına ulaştığımızda "Selam Hobbit" dedi Ulaş gülümseyerek. "Selam Skyscraper" diye karşılık verdim. "Aynı sınıftayız ha" dedi gülümseyerek. "Öyleyiz" dedim ve gülümseyerek karşılık verdim. "Bizimkilerle tanıştırayım seni. Bu Beren" dediğimde Beren tek elini havaya kaldırarak "Selam" dedi. Ulaş da başıyla selamladı. "Bu Efe" dedim. "Bu da Ulaş" dedim Ulaş'ı göstererek. "Memnun oldum" dedi Ulaş. "Biz de" diye karşılık verdi Efe. "Ben buraya oturdum ama... Sınıftakiler tek boş yerin burası olduğunu söyledi. Sorun olur mu?" diye ekledi. "Sorun değil kardeşim. Otur" dedi Efe. "Eee, hangi takımı tutuyorsun Ulaş? Yeni çocuğu biraz tanımak lazım" dedi Efe. "Hiçbirini tutmuyorum" diye cevapladı Ulaş. "Nasıl yani? Futbol sevmiyor musun?" diye sordu Efe bu sefer. "Hayır" diye cevapladı Ulaş. "Şu basketbolcu tiplerdensin o zaman benim gibi" diye karşılık verdi Efe. "Hayır, değilim. Açıkçası ben sporla pek ilgilenmem" diye yanıtladı. "Neleri seversin peki?" diye sordu Beren. "Müzikle uğraşmayı seviyorum. Arada sokakta çalıp söylüyorum" diye yanıtladı Ulaş. "Bir tane müzik bağımlısı yetiyorken bir tane daha çıktı başımıza. Hadi bakalım" dedi Efe. Ulaş güldü. Gargamel'in içeri girmesiyle sınıf sessizliğe büründü. Ulaş'a dönerek "Sana bahsettiğim tarih öğretmeni" dedim. "Çok da tuhaf birine benzemiyor" diye karşılık verdi. "Sözünü geri al. Tam şu anda çarpılabilirsin" dedi Efe uyarırcasına. Gargamel'in gözlüklerinin üstünden Ulaş'a baktı. "Aranızda yeni bir arkadaş görüyorum" dedi. "Tanıt bakalım kendini evladım" diye ekledi. Biz otururken Ulaş ayağa kalktı. Hafifçe öksürerek boğazını temizledi ve "Adım Ulaş Zorlu. Eskişehir'den geldim" diye kendini tanıttı. "Neden İstanbul'a geldin?" diye sordu Gargamel Sıtkı. "Babamın tayini buraya çıktı" diye yanıtladı Ulaş. "Tam da yerine oturmuşsun. İnşallah bu Daltonlar seni de kendilerine benzetmezler" dedi Gargamel. "Benzetmelerine gerek yok. Çünkü ben de arkadaşlarım gibiyim. Üçünü de tanıyorum ve hepsi de çok iyi. Olumsuz anlamda etkileyeceklerini kesinlikle düşünmüyorum" diye cevapladı Ulaş. Gargamel hiçbir şey söylemeden sınıf defterini imzalamaya başlayınca Ulaş yerine oturdu. "Gerçekten de bu hocanın sizinle alıp veremediği ne?" diye sordu. "Sizi her ne kadar yeni tanımış olsam da bu kadar kötülemesine anlam veremedim. Oldukça iyi insanlarsınız ve gayet normalsiniz" diye devam etti. Efe gülerek "Onlarla bir derdi yok. Bana biraz gıcık oluyor o kadar. Bence haklı da" diye karşılık verdi. "Amacım da oydu zaten" diye ekledi ve güldü. "Neden?" diye sordu Ulaş. Efe tam cevap vermek için ağzını açmıştı ki Gargamel'in sesi ona engel oldu. "Al işte. Daha beş dakika olmadı söyleyeli. Hemen başladılar kaynatmaya. Bir de 'Sıtkı Hoca bana gıcık' diyor sonra Efe beyimiz" dedi Gargamel. "Özür dilerim hocam" dedi Efe. Kulağıma "Dediğin gibi tuhaf biriymiş" diye fısıldadı Ulaş. "Bu daha hiçbir şey" diye karşılık verdim.

Gökyüzü Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin