On Dokuzuncu Bölüm

14 1 1
                                    

Kapım çaldı ve hemen ardından ablam içeri girdi. Okuduğum kitabı komodinin üstüne koyup doğruldum. "Neler oldu bugün?" diye sordu. "Hiçbir şey. Prova çıkışı eve dönerken bile pek konuşmadık" dedim. O sırada telefonuma bildirim geldi. "Ulaş mı?" dedi ablam. "Hayır, müzik grubu için kıyafet seçiyoruz" diye yanıtladım. Ablam "Ne giyeceksiniz? Bakayım" dedi. Kızlar için siyah elbise, erkekler için siyah kazak ve siyah pantolon olarak karar vermiştik. Aynı zamanda hepimiz siyah deri ceket giyecektik. "Çok basit ama aynı zamanda çok şık. Vokaliste karar verdiniz mi?" dedi ablam. "Ben söyleyeceğim. Ekin ve Mete de geri vokallik yapacak" dedim. Ablam "Ortalığı yıkacağınıza eminim" dedi gülümseyerek. Kısa süren bir sessizlikten sonra "Efe'yle konuştum. Ulaş ona bir şey anlatmamış. Öğle arasında bir telefon geldi Ulaş'a. Masadan kalkıp uzakta konuştu. Geldiğinde de Efe kimle konuştuğunu sordu. O da 'Bir arkadaş' deyip geçiştirdi" dedim. "Kaan ile konuşmamı ister misin? Direkt gidip sormam. Sadece ağzını ararım" diye bir öneri sundu ablam. "Gerek yok abla ya. O kadar da önemsemiyorum zaten" dedim. "İnanmış gibi mi yapayım?" dedi ablam. Güldüm. Kapı açıldı ve annem içeri girdi. "Tatlı yaptım. Gelin hadi" dedi. "Geliyoruz" deyip neşeyle yerimden kalktım. "Modunu yükseltecek tek şey tatlı mıydı yani?" dedi ablam. "Hayır, sadece küçük şeylerle de mutlu olabilen biriyim" diye karşılık verdim.
Üç Gün Sonra
"Destina, çok heyecanlıyım. Seni ilk defa sahnede izleyeceğiz. Gerçi bu ikinci olacak ama diğeri sayılmaz. Haberin yoktu" dedi Burak. "Ben de çok heyecanlıyım. Umarım her şeyi berbat etmem" dedim. "Etmeyeceksin" diye karşılık verdi Beren. "Bilge'yi davet edebilir miyim?" diye sordu Efe. "İstediğini davet edebilirsin. Sormana gerek yok ki" diye yanıtladım. "Gelir mi sizce?" diye sordu bu sefer. Ela "Niye gelmesin? Yalnız olduğunda hep kulaklıkla görüyorum. Belli ki müzik dinlemeyi seviyor" diye yanıtladı. O sırada Ulaş sınıfa girdi. "Oooo, erkencisin paşam. Biraz daha geç gelseydin. Dersin ortasında teşrif ederdin" dedi Efe. Ulaş "Biraz işim vardı. Onları hallettim" dedi. Bakışları bana döndüğünde gülümsedi. Belirsiz bir gülümseyle karşılık verdim. Eskisi gibi içten gülümsemek gelmiyordu içimden. Çantasını sırasına bırakırken yüzü düşmüştü. "Sen de şarkı söyleyecek misin?" diye sordu Burak. Ulaş "Evet. Aslında... Destina ile düet de yaparız diye düşünmüştüm. Ne dersin?" dedi. "Olabilir" diye karşılık verdim. Efe "Yarışma ne zaman?" diye sordu. "İki hafta kaldı" diye yanıtladım.
Öğle yemeğinde Hazal bir sandalye çekip masamıza oturdu. "Selam Ulaş. Naber?" dedi. "İyi, senden?" diye karşılık verdi Ulaş. Beren bana bakıp gözlerini devirdi. Omuz silktim. "Bu hafta sonu boş musun? Bir yerlere gideriz belki" dedi Hazal. Ulaş iki saniyelik bir sessizliğin sonunda "Teşekkürler ama daha önce de olduğu gibi bu teklifini redettmem gerekiyor Hazal. Hafta sonunu kız arkadaşımla geçireceğim" dediğinde kalbim sıkışır gibi olmuştu. Öylece bakakalmıştım. Hazal "Kız arkadaşın mı? Kimmiş bu şanslı kız?" diye sordu. "Bunu sana açıklamak zorunda değilim. Zaten tanıdığını da düşünmüyorum" diye yanıtladı Ulaş. Hazal kaşlarını kaldırıp ciddi bir bakış attıktan sonra uzaklaştı. "Ulaş, beş dakika konuşabilir miyiz kardeşim?" dedi Efe. Ulaş ayağa kalkarken "Efe, Bilge geldi. Davet edecektin kızı" dedim. Efe "Sonra da..." dediğinde sözünü tamamlamasına izin vermeden "Sonra nasıl soracaksın acaba? Yarın akşama kadar bir daha nerede göreceksin? Hazır buradayken git konuş işte" dedim. İstemediğimi anlamış olacak ki "Peki" deyip Bilge'nin yanına ilerledi. Beren konuşmak için ağzını açtığında da öksürdüm ve bana bakmasını sağladım. Elimi boynuma koydum. Bu hareket aramızdaki beden dilinde "Sus" anlamına geliyordu. "Neden?" dedi dudaklarını oynatarak. Aynı şekilde ben de "Boş ver" dedim.
Efe Ertürk
"Selam" dedim tepsimi masaya bırakırken. "Artık izin almıyorum. Sorun olur mu?" diye ekledim. "Hayır, sorun değil. İzin almana gerek yok. Tuhaf biriyle oturmak hoşuma gitti" dediğinde güldüm. Gözlüğünü çıkarıp kutusuna koyarken "Gözlük takmaya mı başladın?" diye sordum. "Sadece derste takıyorum. Ve çalışırken" diye yanıtladı. "Çok yakışmış. Çok sevimli gözüküyorsun" dedim. Gülümseyip teşekkür etti. Benimle yine konuşmayacaktı anlaşılan. Konuyu hep benim açmam gerekiyordu. "Hafta sonu müsait misin?" diye sordum. "Neden sordun?" dedi. "Yarın akşam saat yediden dokuza kadar Destina'ların kafede canlı müzik olacak. Kendi grupları çıkıyor. Boş Duvarlar. Ben de ilk defa dinleyeceğim ama çok seveceğimden eminim. Ne tarz şarkılar dinlediğini bilmiyorum ama bence sen de seveceksin" dedim. "Rock ve metal müzik dinlerim genelde" diye yanıtladı. "E, tamam işte. Onlar da rock müzik yapıyorlar" dedim. "Gelecek misin?" diye sordum hemen ardından. "Gelmeye çalışırım" diye yanıtladı. "Kafeyi biliyor musun?" diye sordum. Konum atma bahanesiyle telefon numarasını almak istiyordum. Okul dışında görüşemiyorduk. Hatta teneffüslerde de görmüyordum onu. Sadece öğle arasında konuşabiliyorduk. O da en fazla on beş dakika sürüyordu. Onunla daha fazla konuşmak istiyordum. "Şebnem hoca söyledi derste. Adresi vermişti" diye bir yanıt aldığımda tüm hayallerim suya düştü. O sırada yanımızdan geçen Akın "Efe, şimdi de Bilge'yi mi buldun? Ne olacak senin bu tuhaf kızları beğenme huyun? Popülariteni kaybedersin bak" dedi alaycı bir şekilde. Bilge'nin yüzü düşmüştü. "Sıçtığımın popülaritesi umrumda bile değil. Etrafımda saçma sapan birçok insanın olmasındansa birkaç tane iyi insanın olmasını tercih ederim. Ve birkaç kişi beni tanısın diye senin gibi kıçımı yırtmam" dedim. "Öyle mi? Pişman olma da. Çünkü yakında epey kişi tarafından dışlanacaksın. Kendini hazırlasan iyi olur" dedi Akın. "Defol" demekle yetindim. O uzaklaşırken Bilge'ye dönüp "Kullandığım kelimeler için özür dilerim. Kaba olmak istemezdim ama beni zorladı" dedim. "Sorun değil" dedi Bilge. "Ben özür dilerim. Benim yüzümden seninle de uğraşıyorlar" diye devam etti. "Seninle tanışmadan önce de benimle uğraşıyorlardı. Çok severler beni" dedim gülerek. O da güldü. Gülümsemesi o kadar güzeldi ki. Karşımda durup sadece gülümsemesi bile kalbimi çarptırmaya yetiyordu.
Destina Karaca
Ela ve Burak müzik odasında yer bulabilmek için erken kalkmışlardı. Bizse sessizce oturup Efe'yi bekliyorduk. Beren "Ben soda alacağım. Bir şey istiyor musunuz?" dedi ayağa kalkarken. İkimiz de "Hayır" diye cevapladık. Beren uzaklaşırken "Yalan söyledim" dedi Ulaş. "Ne konuda?" diye sordum. "Hazal'a yalan söyledim. Kız arkadaşım falan yok. Onu ne kadar kibarca redettsem de üstelemeye devam ediyor. Bazı insanlar sevgilisi olmayan biri onu reddetse de diretebiliyor. Bunun bir çözüm olabileceğini düşündüm ben de" diye açıkladı. "Kız arkadaşın olabilir Ulaş. Ayrıca bana açıklama yapmak zorunda değilsin" dedim. "Sadece önem verdiğim birinin bunu bilmesi gerekir diye düşündüm" dedi Ulaş. O sırada Beren geldi ve ben de cevap vermedim. "Destina, sevdiğin çikolatadan gelmiş kantine" dedi çikolata paketini masaya bırakırken. Teşekkür edip bir ısırık aldım. "Ben bir lavaboya gideyim" dedi Ulaş. O uzaklaşırken Beren "Burada bir şey olmuş. Buram buram gerginlik koktu burası. Sinirli gibisiniz" dedi. "Bir şey olmadı. Hazal'a yalan söylemiş. Sevgilisi yokmuş aslında. Ne kadar doğru bilmiyorum" diye karşılık verdim. "Ulaş sana yalan söylemez. Terslemedin umarım" dedi. "Kız arkadaşı olabileceğini ve açıklama yapması gerekmediğini söyledim" dedim çikolatadan bir ısırık daha alırken. "İnanmıyorum Destina. Açıklamış işte ne güzel. Daha ne istiyorsun ki?" dedi Beren. "Hiç kusura bakma ama günlerdir bana soğuk davranıyor ve sadece sevgilisi olmadığını söyledi diye bunları unutacak değilim. Böyle davranmak benim de hoşuma gitmiyor ama bu soğukluğu da görmezden gelemem" dedim. "Sen de haklısın" dedi ve sodasından bir yudum aldı. "Selam" dedi biri. Başımızı çevirdiğimizde Ozan olduğunu fark ettik. "Ulaş ile aranız bozuk sanırım" dedi yanımdaki sandalyeye otururken. "Seni ilgilendirecek bir konu değil bu" dedim. "Destina, o çocuğun seni mutlu edemeyeceğini adım gibi biliyordum. Gerçek yüzünü gösterdi işte. Üzdü seni. Bana bir şans verirsen seni mutlu edebilirim. Ben seni seviyorum Destina" dedi Ozan. "Geçen yıldan beri aynı şeyi söylüyorsun. Hem Akın'ın arkadaşı olup hem de bana böyle söylemeni anlayamıyorum" dedim. "Tek sorun Akın ise çözülemeyecek bir şey değil" diye karşılık verdi. "Ozan, lütfen gider misin? Birazdan Efe gelecek ve o geldiğinde hâlâ burada olursan pek iyi olmaz" dedim. "Peki, nasıl istersen. Ama bir gün bana haklı olduğumu söyleyeceksin Destina" dedi uzaklaşırken. O gittiğinde Beren "Gerçekten tek sorun Akın mı?" diye sordu. "Saçmalama Beren. Onunla takıldığına göre Ozan da öyle biridir. Hem..." dedim ama Beren benim yerime "Ulaş'tan hoşlanıyorsun" diye tamamladı cümleyi. Başımı salladım. "Umarım aranız hemen düzelir" dedi.
    Akşam yemeğinden önce annemin seslenmesiyle başımı test kitabından kaldırıp mutfağa gittim. "Şu tabağı karşıdaki çocuklara verir misin? Anneleri babaları başlarında yok. Pek bir şey yapamıyordur onlar" dedi annem. Tabağı elinden alıp evden çıktım ve Giray'ların kapısını çaldım. Kapıyı abisi açtı. Onunla daha önce hiç karşılaşmamıştım. "Merhaba, ben karşıda oturuyorum. Yemek getirmiştim" dedim. "Niye zahmet ettin? Çok teşekkürler" dedi abisi. "Şey... Giray evde mi acaba?" diye sordum. Umarım iyi bir şey yapıyorumdur. "Çağırayım" deyip Giray'a seslendi. O geldikten sonra da "İyi akşamlar" deyip içeri gitti abisi. "Merhaba Destina. Hayırdır? Bir şey mi oldu?" diye sordu Giray. "Yarın bizim kafede canlı müzik yapacağız da. İlk sahnemiz. Belki gelmek istersin. Tüm grup orada olacak" dedim. "Teşekkür ederim. Geleceğim" dedi Giray. "Adresi biliyor musun?" diye sordum. "Beren'i evine bırakırken göstermişti sizin kafeyi. Biliyorum" diye cevapladı. Birbirimize iyi akşamlar dileyip evlerimize girdik. Umarım bu yaptığım Beren'i mutlu ederdi.
Ertesi Gün
"Bu kadar önemli bir günün kıyafeti son ana saklanır mı Destina?" dedi ablam. "Bir şeyler bulursun diye düşünmüştüm" dedim dolabı karşıtırırken. Bordo ve siyah ekoseli eteğimi göstererek "Bu nasıl?" diye sordu. "Güzel" dedim. "Üstüne de bunu giyersin" deyip uzun kollu, boğazlı siyah kazağı bana uzattı. Kıyafetleri denediğimde çok beğenmiştim. Ablamın bu özelliği en çok benim işime yarıyordu. Üşengeç olduğum için çoğu şeyi son ana bırakırdım. Böyle durumlarda ablam hep beni kurtarıyordu. "Siyah botlarını giyersin altına. Bir de siyah kot ceketini. Saçlarını da açık bırakırız. Aksesuara gerek yok ama güzel bir makyaj yapmalıyım" dedi ve beni aynanın önüne oturttu. Çok hafif bir göz makyajı yaptıktan sonra açık tonlarda bir ruj sürdü. İşi bittikten sonra odasına gidip siyah bir omuz çantası getirdi. Ben daha çok sırt çantası kullanıyordum. Özel günler için omuz ve el çantası ihtiyacımı ablamın dolabından karşılıyordum. Ablama teşekkür ettim. Salona geçtiğimizde "Biz çıkıyoruz" dedi ablam. Annem ve babam beni öpüp başarılar diledi. "Kardeşini videoya almayı unutma. Biz de izleyelim" dedi annem. Barış abinin ailesine gidecekleri için beni izleyemeyeceklerdi. "Tek başınıza dönmeyin. Gerçi Kaanlar bırakır zaten sizi" dedi babam. Ablam "Barış da gelecek" dedi. "Ona ters olur yol" dedi babam. "Şansını zorlama" diye fısıldadım ablama. Ablam "Biz çıkalım o zaman. Hoşçakalın" dedi ve çıktık. Apartmandan çıktığımızda Ulaş, Barış abi ve Kaan abi bizi bekliyordu. Ulaş ve ben önde, ablamlar arkada yürüyordu. "Çok güzel olmuşsun" dedi Ulaş. "Her zaman çok güzelsin ama bugün daha farklı olmuşsun" diye ekledi. "Teşekkürler, ilk sahnem olduğu için özendim biraz" dedim. "Pek konuşamadık bu hafta. Heyecanlı mısın?" diye sordu. Sanki konuşmama sebebimiz kendi değilmiş gibi soruyordu bir de. "Evet" demekle yetindim. O sırada telefonum çaldı. İdil arıyordu. "Destina, biz yola çıktık. Haberin olsun" dedi. "Tamam, yoldayım ben de" dedim ve telefonu kapattık. "Kim aradı?" diye sordu Ulaş. "Bir arkadaşım" diye cevapladım. Bu saçma şeyi neden yapmıştım ki? Ona kızgın olduğumu anlamış olacak ki başını başka yöne çevirdi.
Kafeye ulaştığımızda Mete tek başına bekliyordu. Ablam kafeyi açarken "Neden haber vermedin çıktığını? Daha erken gelirdik" dedim. "Ablam dışarı çıkıyordu da. Hazır çıkmışken beni de bıraktı. İki ayağınız bir pabuca girmesin diye bir şey demedim. Zaten geleli daha on dakika oldu" dedi Mete. İçeri girip enstrümanları hazırlamaya koyulduk. Tam o sırada Ekin ve İdil de geldi. Biz sahneyi hazırlarken ablamlar da içecek bir şeyler hazırlıyordu. Kimsenin gelmemesinden korkuyordum açıkçası. Hem hazırlıklarımız boşa gidecekti hem de Ulaş, fikir ona ait olduğu için kendini kötü hissedecekti. "Selamlar, geç kalmadım değil mi?" dedi Efe. "Hoş geldin" dedik hep bir ağızdan. "Hoşbuldum. Ne yapabilirim?" diye sordu. "Sandalyeleri düzenleyebilirsin" dedi ablam. Efe, Barış abiyle tanıştıktan sonra işe koyuldu. Daha sonra sırasıyla Ela, Burak, Beren ve Giray geldi. Giray kapıdan girer girmez Beren'in bakışları bana döndü. Gülümseyerek omuz silktim. O da gülümsedi. "Bilge gelecek mi?" diye sordu Beren. Efe "Net bir cevap vermedi. Umarım gelir" diye cevapladı. "Bilge kim?" diye sordu ablam. Efe yüzünde kocaman bir gülümsemeyle anlatmaya başladı. Gerçekten çok seviyordu onu.
Yaklaşık on beş dakika sonra da Yiğit geldi. "Özür dilerim. Otobüsü kaçırdım. Yetişemedim. Ne yapayım ben?" dedi. "Her şeyi hallettik. Servise yardımcı olursun" dedi ablam. Kaan abi yanıma gelip "Destina, iki dakika şöyle gelsene. Bir şey soracağım" dedi ve diğerlerinden biraz uzaklaştık. "Ne oldu abi?" diye sordum. "Aramızda kalsın bunlar. Ablana veya Ulaş'a söyleme" dediğinde başımı salladım. "Yiğit ile beraber bir kız çalışıyordu burada. Sarışın, kısa saçlı bir kızdı. O gelecek mi?" diye sordu. "Gözde'yi diyorsun sen. O yurtta kalıyor. Buraya da epey uzak. Buradan çıkıp yurda gidene kadar giriş saati geçer. Annem izin verdi ona. Akşamları gelmeyecek" dedim. "Anladım. Sağol canım" dedi Kaan abi. "Bu arada sizin Ulaş'la aranız mı bozuk?" diye sordu. "Hayır, iyiyiz" dedim.
Ulaş Zorlu
Destina'ya bakarken kafamdan yüzlerce şey geçiyordu. Gözlerinin önüne gelen koyu kahverengi, kısa saçlarını düzeltti. Sahneye çıkacak olmasının verdiği heyecanla ellerini ovuşturuyordu. Beren bir şey anlatırken o da gülüyordu. Ben ise bu güzel gülümsemeyi son birkaç gündür görememiştim. Hepsi benim yüzümdendi. Tam bir pislik gibi davranmıştım. Benim hakkımda düşündüğü her şey değişmişti. Umarım bu durumu toparlayabilirdim.
Destina Karaca
Alkışlar yükselirken yüzüme kocaman bir gülümseme yayıldı. Başarmıştım. Sahneden inerken "Muhteşemdin" dedi Ulaş. Teşekkür edip tüm dişlerini göstererek beni bekleyen ablama sarıldım. Ablam "Harika iş çıkardın. Bak burada kim var?" dedi ve yana çekildi. Kim olduğunu görür görmez "Kutay" deyip boynuna sarıldım. Yıllardır görmüyordum onu. Komşumuzdu eskiden. Biz altıncı sınıftayken taşınmışlardı ve bir daha hiç görüşmemiştik. "Çok özlemişim seni. Nasılsın?" dedi. "İyiyim. Ben de seni çok özledim. Sen nasılsın?" dedim gülerek. Gülümseyerek "İyiyim. Arkadaşım burayı çok seviyormuş. Canlı müzik olunca da kaçırmak istemedi. Beni zorla getirdiler aslında ama iyi ki gelmişim. Bu kadar güzel bir sürprizle karşılaşacağımı bilmiyordum" dedi. "İyi ki" dedim gülümseyerek. Ulaş bakışlarını üstümüzde gezdirip uzaklaştı. Kutay seslenene kadar arkasından bakakaldığımı farketmemiştim. "Enişte mi o?" diye sordu. "Öyleydi ama... Şu an durumlar biraz karışık" dedim ve onu da alıp Efelerin olduğu masaya ilerledik. Aradan birkaç dakika geçtikten sonra Kutay'ın arkadaşı olan kız "Bateride çok iyisin. Sevdiğin bir grup var mı? Örnek aldığın biri falan?" dedi Ulaş'a. Geldiğinden beri ona asılıyordu. Ulaş ise umursamayıp sadece cevap veriyordu. Ona her ne kadar kızgın olsam da bir şeyler yapmak istiyordum. "Boş Duvarlar'ı çok sever Ulaş" dedim. Ulaş anlamaz bakışlarla bana baktı. "Sevmiyor musun?" diye sordum. "Severim" dedi gülümseyerek. Henüz müzik grubumuzun ismini kimse bilmiyordu. "Aaa, öyle mi? Ben de çok severim. Son şarkıları sence de çok güzel değil mi?" dedi. Bu cevaptan sonra Beren ve Ela istemsizce güldü. "Aslında... Hâlâ ilk şarkımız üstünde çalışıyoruz" dedi Ulaş. Kız "Nasıl yani?" diye sordu kaşlarını çatarak. Ulaş "O biziz" diye cevapladı. Bir süre sonra Kutay ve arkadaşlarını uğurlarken "Arkadaşına öyle davrandığım için özür dilerim ama sabrım taştı" dedim. "Sorun değil. Sen de haklısın. Numaralarımızı da aldık. Enişte bir sorun çıkarırsa bir telefon kadar uzağındayım" dedi Kutay. Gülümsedim. Onlar gittikten sonra Ulaş yanıma geldi ve "O da neydi öyle?" diye sordu. "Yanlış hatırlamıyorsam daha dün sevgilim olabileceğini söylemiştin. Şimdi neden kısmetimi kapatıyorsun?" diye ekledi. "Ondan hoşlanmadığın apaçık ortaydı. Yardıma ihtiyacın vardı. Ben de seni kurtardım. İyilik de yaramıyor" dedim. Offf! Aptalca davranmıştım. Kendi kendimi ateşe atmıştım. Aklımı okur gibi "Kendini kötü hissetmene gerek yok Destina. Ayrıca... Beni kıskanman hoşuma gitti" dedi. "Hoşuna gitsin diye yapmadım" diye karşılık verdim. "Kıskandığın doğru yani?" dedi. Sinirli bakışlarla ona baktım. "Tekrar eskisi gibi olmamıza sevindim" dedi. Karşılık vermedim. Ama ben de mutluydum. En azından artık daha fazla konuşuyorduk. Ben ne zaman akıllanacaktım? Bana soğuk davranmasına rağmen neden hâlâ onu seviyordum?

Gökyüzü Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin