On Altıncı Bölüm

15 1 0
                                    

Bugün bizimkilerle ders çalışacaktık. Onlar gelene kadar atıştırmalık bir şeyler hazırlamak için mutfağa girdim. Evdeki herkes bizim rahatça ders çalışabilmemiz için bir yerlere gitmişti. Evde bana yardım edecek kimse de olmayınca "İş başa düştü" deyip işe koyuldum. Yaklaşık iki saat sonra kapı çaldı. İlk gelenler Beren ve Ela olmuştu. Ulaş, Efe ve Burak da gelince kitapların başına geçtik. "Şu matematikten hiçbir şey anlamıyorum" diye yakındı Efe. Burak "Bizim halimizi düşün bir de" dedi. Burak ve Ela sayısal sınıfındaydı ve matematiğe ek olarak fen dersleri de görüyorlardı. Düşündükçe bile daralıyorum. Bizim sınıfın matematikçisi ise Beren'di. Arkadaş grubumuzda herkesin farklı derslerden anlaması epey işimize yarıyordu. Efe "Biriniz doktor biriniz mühendis olmak istiyor. Katlanacaksınız mecbur. Ben hâlâ okumak istediğim bölümle bu konuların bağlantısını çözmeye çalışıyorum" diye karşılık verdi. "Sınavda bayağı bir bağlantısı olacak. Çalış işte" dedi Ulaş. Kaçırdığı konuları tamamlama derdindeydi o da.
Ders çalışmayı bitirdikten sonra masadaki kitapları topladık. Yemekleri getirmek için mutfağa gittiğimde kapı çaldı. Elimdeki tabakları bırakıp kapıyı açtım. Giray gelmişti. "Merhaba" dedim. "Merhaba Destina. Annen bize yemek göndermişti geçen gün. Biz de "Tabak boş gitmez" diye düşündük. Elimden geldiğince bir şeyler yapmaya çalıştım" dedi kek tabağını uzatırken. "Teşekkürler, eline sağlık. Gelsene içeri" dedim. "Gelmeyeyim, çok sağol" diye karşılık verdiği sırada salona giden Beren "Selam" dedi gülümseyerek. Giray da aynı şekilde karşılık verdi. Yüzündeki gülümsemeyi görünce aynı öneriyi tekrar sundum. "İçeri gelsene" dedim. "Aslında abim de yok. Çok canım sıkılıyordu. Madem ısrar ediyorsun gireyim" dedi. O içeri girdiğinde kapıyı kapatırken kendi kendime gülümsüyordum. Sanırım Beren'den hoşlanmıştı ve bu beni de mutlu etmişti. Giray'ı çok iyi tanımasam da iyi bir çocuk olduğunu biliyordum. Tekrar mutfağa gidip tabakları getirdiğimde "Giray bizim karşı dairede oturuyor" dedim. "Tanıştık şimdi" diye karşılık verdi Giray. "Altın gününe hoş geldin" dedi Burak. Giray "Altın getirmeyi unuttum. Bir dahaki sefere inşallah" dedi gülerek. "Ev buluşmalarımız yemeksiz geçmez" diye açıkladı Beren. Yüzümde yan bir gülümsemeyle yanımda duran Ela'yı dürttüm. Beren ikimizin de gülümsediğini fark edince kolumuza birer çimdik attı. Sırıtmayı bırakıp yerlerimize oturduk. Giray, yanındaki sehpada duran çizgi romanı göstererek "Bu kimin?" diye sordu. "Benim" diye cevapladı Beren. Giray "Ben bunu çok aradım ama hiçbir yerde bulamadım. Sadece üçüncü sayıya kadar okuyabildim. Onlar da abimin çocukken okuduğu çizgi romanlar olduğu için bulabildim. Çok araştırdım ama hiçbir yerde bulamadım" dedi. "Biraz eski olduğu için bulman zor olmuştur. Sanırım artık fazla okunmuyor. Ben de bir sahafı gezerken tesadüf eseri bulmuştum. Okumaya başlayınca bir daha elimden bırakamadım" dedi Beren. "Popüler olmayan bir çizgi romanı kendin keşfettiğine göre sen de çizgi roman okumayı seviyorsun sanırım" dedi Giray. Beren "Bayılırım" diye karşılık verdi. Kendi aralarında bir muhabbete dalmışlardı. Zaten yan yana oturdukları için kendi aralarında konuşmaları daha kolay oluyordu. "Bunlar ne iş?" dedi Burak. "Bilmiyorum ama umarım Beren için iyi olur" dedim. "İyi bir çocuğa benziyor" dedi Ela.
"Ben kalkayım artık. Berk mesaj atmış. Sunum hazırlamak için yardım istiyor" dedi Beren. "Otursana ya. Yarın da tatil. O zaman yaparsınız" dedim. "Anca giderim eve. Senin de enişten gelecek zaten" dedi gülerek. "O yüzden kalmanı istiyorum zaten. Gülersem beni çimdiklersin" dedim. Babam, ablamın bu kadar erken evleneceğini düşünmüyordu ve bu karar onu biraz da sinirlendiriyordu. Her tipik Türk babası gibi o da kızlarını kimseyle paylaşmak istemiyordu. O yüzden bu akşam yemeği babam için biraz gergin, benim içinse tam bir eğlence olacaktı. Beren çantasını toplarken "Sakın güleyim deme. Her şeyi mahvedersin. Umay abla da seni mahveder" dedi. "Görüşürüz sonra" deyip hepimizle vedalaştıktan sonra "Beren, şu senin sahafı bana tarif eder misin? Yarın giderim" dedi Giray. Beren gülümseyerek "Eve giderken oradan geçeceğim. İstersen gel benimle" dedi. "Olur, ceketimi alayım" dedi ve hızla kapıya yöneldi. "Bekliyorum" dedi Beren. Onları uğurlamak için kapıya ilerlerken "Bir düşün" dedim Beren'e. Ayakkabılarını giyerken "Neyi?" diye sordu. "Giray çok iyi bir çocuk. Kuruldan onay aldı. Ayrıca çok iyi anlaştınız" dedim. O sırada Giray dışarı çıkınca sustuk. "Bunu sonra konuşalım" dedi Beren. Giray kapıyı kilitlerken "Destina, görüşürüz. Her şey için çok teşekkürler" dedi. "Rica ederim. İyi eğlenceler size" diye karşılık verdim. Beren'e bakıp sırıtmayı da ihmal etmedim.
Beren Kaya
Yürüdüğümüz süre boyunca Giray'la epey sohbet etme fırsatı bulmuş ve onun hakkında çok şey öğrenmiştim. Bizden bir yaş büyükmüş, aslında şehir dışında yaşıyormuş fakat buradaki bir okuldan burs kazandığı için abisinin yanına, İstanbul'a, taşınmış. Bunun gibi pek çok şey öğrenmiştim ondan. O da benim hakkımda az çok bir şeyler öğrenmişti. Sahaf dükkanına yaklaştığımızda yüzüme bir damla düştü. Gökyüzüne baktım. Gri bulutlar her yeri sarmıştı. Destinalardan çıkarken hava böyle değildi. "Burası" dedim dükkanı işaret ederek. İçeri girerken "Güzel bir yere benziyor" dedi Giray. "Sen bir de içeriyi gör" dedim. Gördüğüm en güzel dükkanlardan biriydi burası. Küçük bir yer olmasına rağmen harika dekore edilmişti ve her çeşit kitabı bulabileceğiniz bir yerdi. Rafların arasında gezinirken Giray'ın incelediği kitaba baktım. "Sever misin bu yazarı?" diye sordum. "Çok severim" dedi. "Ama bu yıl sınava gireceğim malum. Böyle kitaplara fazla zaman ayıramıyorum. Daha çok çizgi roman gibi kısa şeyler okuyorum. Sen?" diye ekledi. "Ben henüz hiçbir kitabını okuyamadım. Dürüst olmak gerekirse biraz ağır geleceğinden korkuyorum" dedim. Giray "Bunun gereksiz bir önyargı olduğunu söyleyebilirim. Birkaç sayfa okuduktan sonra o kadar korkulacak bir şey olmadığını anlayacaksın" dedi. "Hmm "Soğuk ama girince alışıyorsun" gibi bir şey mi bu?" dedim gülerek. "Tam da öyle bir şey" dedi ve o da güldü. Çizgi romanların olduğu kısma ilerlerken hala gülümsediğimi fark ettim. Ondan etkilendiğimi inkar edecek değildim. Bu etkilenme zamanla daha ileri bir boyuta ulaşır mıydı? Ben bunları düşünürken Giray çizgi romanın dördüncü ve beşinci sayısını almıştı ve "Sana yetişmem lazım" dedi gülümseyerek. "Bana meydan mı okuyorsun?" diye sordum. "Şartlar eşitlenince neden olmasın?" dedi. Gülümseyerek karşılık verdim.
Dışarı çıktığımızda yağmur çoktan başlamıştı. Giray ceketini çıkardı. "Ne yapıyorsun?" diye sordum. Hava serindi ve bu yaptığı pek de mantıklı bir hareket değildi. "Eve varana kadar ıslanmamanı sağlıyorum" diye cevapladı. "Az kaldı bize. Koşarak da gidebilirim. Size uzağız. Sen daha fazla ıslanırsın" dedim. Aslında eve varana kadar kuru kalmak benim için çok iyi olurdu. Saçlarımın kabarması isteyeceğim en son şeydi. Ama Giray'ın zor durumda kalmasını ve sırılsıklam olmasını da istemiyordum. "Seni bıraktıktan sonra otobüse binerim" dedi Giray. "Gerek yok. Tek başıma gidebilirim. Acele etmezsen sen gidene kadar yağmur daha da hızlanacak" dedim. "Sence bunu tartışacak zaman mı?" dedi. Elindeki çizgi romanları alıp ceketimin içine sakladım. "Kıymetlimiss" diye tısladım. Giray güldü ve ceketini üstümüze tuttu. Daha sonra dışarı çıkıp koşmaya başladık. Böylesine zor bir durumda bile ikimiz de gülüyorduk.
Eve ulaştıktan sonra çatının altına girdik. Giray ceketini indirdi. "En azından içi kuru kaldı" dedi gülerek ve ceketini giydi. "Bu güzel kitapçı keşfi için teşekkürler" dedi. "Ben teşekkür ederim. Saçlarımı kabarmaktan ve beni bir hindiye dönüşmekten kurtardığın için" dedim gülerek. "Gece yarısı olmasını da mı beklemiyorsun?" diye sordu. "Hayır, saçıma su değer değmez büyü kendini gösteriyor" dedim. Gülerek karşılık verdi. Kısa bir süreliğine duraksadı ve "Sonra görüşürüz. Umarım" dedi. "Biraz bekleyebilir misin lütfen?" diye sordum. "Tabi" diye cevapladı. "Hemen dönerim" deyip hızlı adımlarla merdivenleri çıkmaya başladım. Eve ulaştığımda zili çaldım. Kapıyı annem açtı. "Hoşgeldin" dedi. "Hoşbulduk" dedim ve içeri girmeden ayakkabı dolabını açtım. Siyah bir şemsiye aldım ve tekrar aşağı indim. "Hiç gerek yoktu Beren. Zaten otobüse bineceğim" dedi. "Otobüs durağına gidene kadar seni ve hazineyi korur" dedim gülerek. Şemsiyeyi aldı ve gülümseyerek "Teşekkür ederim" dedi. "Sonra görüşürüz" dedim. "Görüşürüz" diye karşılık verdi. O uzaklaşırken arkasından bakakaldığımı annem merdivenden seslenince fark ettim. "Geliyorum" diye bağırdım kapıyı kapatıp. Giray'ı tanıdıktan sonra Eren'e karşı hissettiklerimin bir hoşlantı olmadığını anladım. Basit bir beğeniydi sadece. Belki de takıntılıydım. Çünkü uzun bir süre Eren'den hoşlandıktan sonra sırf anlaşamadık diye birkaç gün içinde başka birinden hoşlanmazdım herhalde. Eve ulaştığımda "Ne yaptın şemsiyeyi?" diye sordu annem. "Efe ile beraber gelmiştik. Ona verdim" dedim. Efe'nin evi bizden yaklaşık yirmi dakika ilerideydi. Bu yüzden eve onunla dönmem pek de şaşılacak bir şey değildi. "Yemeğe seni bekledik" dedi annem. "Hayırdır? Erkencisiniz' dedim mutfağa ilerlerken. Berk masada oturuyordu. Babam da yanındaydı. Anneme bir bakış attım. Omzunu silkti. "Hoşgeldin abla" dedi Berk. "Hoşbulduk" dedim bardağa su doldururken. "Aç değil misin? Otursana" dedi babam. Ne zamandan beri düşünüyordu ki beni? "Ders çalışacağım" dedim ona bakmadan. Annem "Zaten ders çalışmaktan gelmiyor musun? Otur, bir şeyler ye" dedi. "Destina yapmış bir şeyler. Tokum ben" dedim. "Hem pazartesi sınavım var. Biraz daha çalışmam lazım" diye ekledim. Odama girer girmez kapıyı kapatıp ceketimi çıkardım ve kendimi puf koltuğa bıraktım. Tam o sırada telefonum çaldı. Destina arıyordu. "Nasıl geçti bakalım?" dedi telefonu açar açmaz. "Bu bir ilk buluşma değildi biliyorsun değil mi?" dedim gülerek. "Darısı ilk buluşmalara" dedi. Gülerek karşılık verdim. Ulaş konusunda onu çok darlamıştım ve şimdi darlama sırası ondaydı. "İyi anlaştınız mı?" diye sordu. "Evet, iyi çocuk" dedim. Destina gülümsemeye başlayınca "Ama aramızda bir şey yok" diye ekledim. "Henüz" dedi Destina gülerek. "Sen onu boşver de benim sana bir şey anlatmam lazım" dedim. "Hayırdır? Kötü bir şey mi?" diye sordu gözlerini açarak. "Bilemiyorum" dedim. Onu daha fazla bekletmemek için konuya girdim. "Babam gelmiş" dedim. "İşin tuhaf yanı da bana iyi davrandığını hissettim" diye ekledim. "Niye gelmiş?" diye sordu. "Bilmiyorum. Yemek için beni beklemişler. Tok olduğumu söyledim. Babam bir şeyler yememi söyledi. Ders çalışma bahanesiyle odama kaçtım. Normal bir hayatım varmış gibi hissettim bir an için. Sanki babam bana hep öyle davranıyormuş gibiydi" dedim. "Belki pişman olmuştur" dedi Destina. "Belki de" dedim. O sırada Destina'nın kapısı çaldı. "Efendim?" diye seslendi. Engin amca kapıyı açtı ve "Kızım, geldiler. Hadi" dedi. "Geliyorum" dedi Destina. "Hadi, git sen. Sonra yine konuşuruz" dedim. "Erken giderlerse ararım tekrar seni" dedi Destina. Gülümseyerek "Tamam" dedim ve telefonu kapattık.

Gökyüzü Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin