15.Wedding Bells

46 3 1
                                    

Düğünün yapılacağı The Frickton Collect'a varmıştık. Hazırlıklar birer birer devam ederken Louis birden bire sordu. "Benim anlamadığım Niall ülkesine öyle bağlıyken Bell de ailesi de ülkelerini öve öve bitiremezken neden New York'ta düğün yapıyorlar?"

Liam "Bell öyle istemiş" dedi. Bir yandan da gömleğinin kollarıyla uğraşıyordu. "Sanırım en büyük hayaliymiş, Niall da kırmak istememiş. Fark ettiysen birçok arkadaşı gelmedi. Büyük ihtimalle İngiltere'de de bir düğün olacak."

"Ben bir düğüne daha gelemem." Bu sözlerin sahibi Zayn'di. "Düğünleri sevmiyorum, özellikle peri masalı gibi olanları." Hiçbirimiz gelmesini beklemiyorduk. Solo albümü için hepimizden önce çalışmaya başlamıştı. Bu süre içerisinde de bizimle çok iletişim kurmamıştı. Biraz araya ihtiyacı olduğunu söylemişti ama arkadaşlığımızı da istemiyor gibiydi. Louis'nin çocuğu doğduğunda, üvey babam vefat ettiğinde Liam baba olduğunda hiçbirimizin yanında değildi. Bu yüzden bir yerden sonra ona tepki vermeyi bıraktık. Nasıl istiyorsa öyle olsundu. Yine de içeri adımladığında hepimiz teker teker selamlaştık.

"O yüzden mi böyle giyindin?" Niall giyinme odasından çıkıp Zayn'e sarıldı. "Hoş geldin Zaynie. Sağdıçlarımdan olacağını sanıyordum."

"Düğüne bile zor geldim, fazla zorlama bence." 

"Ne kadar zor olabilir ki, sevgilinde kalıyorsun onun da evi bu şehirde." Liam biraz laf dokundurmuştu.

Zayn ellerini saçında gezdirdi. "Biliyorsun dostum artık bir kızım var. Babalığın ne demek olduğunu sen de hissediyorsun, her şey onun için."

Louis ile birbirimize baktık. Baba olmadan önce de bizimle alakası yoktu zaten, bahaneler buluyordu. Liam'ı gözlerimle susturdum. Zayn ile ne olursa olsun bugün Niall'ın düğünü vardı. Ne kadar gariplikler içinde olsak da oturup kavga edecek değildik. Zaten her şey saçma sapan gidiyordu.

O anda kapı çaldı, Simon içeri girdi. Zayn'i selamlamamıştı bile, sanki hiç uzaklamamışız gibiydi. "Niall çok iyi görünüyorsun. Ailen misafirlerle ilgileniyor, her şey nerdeyse hazır rahatla lütfen." Sonra acıklı bir ses tonuyla erteledi. "Biraz geç başlayabiliriz."

Niall anında kızardı. "Ne demek? Nasıl? Ne oldu? Bell mi hazır değil?"

"Hayır sakin ol, hiçbiri değil. Bell gayet güzel." Bana döndü. "Winter'ı bekliyoruz."

Yüzüm anlamsız bir şekil almıştı. "Winter henüz gelmedi mi? Geleceğini söylemişti."

"Geliyor, yolda."

"Yolda ne demek, evi buraya çok yakın."

"O da bunu biliyor ki yürümek istemiş. Ancak evden çıktığı andan beri paparazziler ona yapışmış durumda. Yürüdüğü yer Central Park olduğu için pek şansı yok gibi. Arabaya binse de trafikten gelemezdi."

Liam telefonununda bir video gösterdi. "Oradan buraya bu kalabalıkla bir saatte gelse iyi."

Hepimiz yanına gittik. Winter kesinlikle süslenmemişti.  Altın rengi hafif parlak bir elbise giymişti. Saçları salıktı ve makyajı çok azdı. Ailesinin evine giderken bile daha çok süslendiğine yemin edebilirim. Yanında Cadee vardı ve o da şaşırtıcı bir şekilde pespembe tüllü bir elbise giymişti. Ünlü olmasa dahi bu halde insanların dönüp bakacağı bir zıtlık içindeydiler.

"Aman Tanrım, inanamıyorum." Stilistimiz Eric'ti bu tepkiyi veren. "Winter'ın elbisesine bakın. Versace'nin Yunan Tanrıçaları koleksiyonundan. Henüz satışa sunulmadı ama eminim ki bu Afrodit olanı. Kusursuz duruyor. Başındaki güneşli taçla tam bir Tanrıça."

Landing in London 2Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin