Bir gün bu kalabalık bitecek, bir gün herkes bizi 'gençlik dönemimin grubu' diye hatırlayacak. Fotoğraflarımızı kaydedip posterlerimizi astığı, baş karakter olarak bizi alıp hikaye yazdığı, videolarımızı izlediği, ödül almamız için oylar verdiği, yeni arkadaşlar edindiği -şanslılarsa konserlerimize gelip bizimle tanıştığı- anılarını tebessümün oluşturduğu bir kıvrımda saklayacaklar. Gözleri gençlik ateşiyle parlayacak, belki birkaç saniyeliğine.
Şarkı söylemek, bir işten daha fazlası oldu benim hayatımda her zaman. Müzik bir insanın hayallerini, anılarını, duygularını sığdırdığı bir notalar dünyası. Buna şarkıcının sesi eklenince dinleyici kendinden bir şeyler görüp dinlemeye devam ediyor. Bazen bir ses tınısı, en ufak bir nefes alış bile şarkıyı dinleyen kişinin ruh dünyasına anlık bir bakış atmanızı sağlayabiliyor. İşte bunu hissetmenin tadını alan hiçbir müzisyen müziği bırakmak istemez.
Bir gün tüm kızların hayallerini süsleyen biri olmaktan çok uzak bir görünümüm olduğunda büyük ihtimalle müzik dersleri veren Bay Styles olacağım. Dersi bitince aileler için tasarlanan arabasında, sıcak yuvasına giden Bay Styles...
Orta yaşların sonunda dar pantlon giysem beni garipserler mi?
***
Küçük bir sarsıntıyla yüzeyinde yayılan dalgaların oluştuğu çay fincanıma baktım. Başımı pencereye çevirdiğimde bunun pilotun manevrasından kaynaklandığını fark etmem uzun sürmedi. O sırada yanıma gelen Liam masanın üstüne bir dergiyi yavaşça bıraktı. Derginin kapağında çekici bakışları ve kusursuz fiziğiyle Winter vardı. Kocaman yazılarla "Sexy November" yazıyordu. Winter'ın doğum günü Kasım ayında olduğu için özel bir kapak yapmışlardı. Uçakta onca derginin içinde neden seçemememin sebebi basitti; Dergi okumaktansa telefonla oynamayı ya da farklı şeyler yapmayı yeğliyordum.
Liam'ın sesiyle ona döndüm. "Bence 'Winter Is Coming' daha iyi bir başlık olurdu."
Gülümseyerek gözlerimi dergiye yönlendirip röportajın sayfa numarasını aradım. Bulup açtığımda orta başlığın 'Winter Is Coming' olması komik bir tesadüftü. Dergiyi Liam'a gösterdim. "Önerini dinlemiş olmalılar."
"Winnie Kasım'da doğmuşsa neden ona bu ismi vermişler?" Liam'ın her daim her şeyde mantık aramasından doğan, cevabını beklemediği bu felsefi sorulara alışmıştık. "Kışa iki gün kala doğduğu için mi?"
Winter'la tanıştığımız zaman bu konuyu konuşmuştuk. 'Süt gibi berrak bir tenin var.' cümlemi hiç unutmamıştı. Sadece gülümsedim. "Bilmiyorum babacık, ismini veren ben değilim."
Liam'ı elmanın yere düşmesiyle yer çekimini keşfetmeden önce ağacın altında oturan Newton gibi bırakıp röportajı okudum.
-Bu dizide olmak nasıl bir duygu?
-Ah çok harika. Kesinlikle. Çünkü çok deneyimli oyuncular var ve onların çekimlerini de izliyorum. Ben oyunculuk eğitimi almadım bu yüzden onlardan çok şey öğreniyorum. İstekli olduğumu görünce çok yardımcı oluyorlar. Gerçekten büyük bir şans.
-Dizideki rolün hakkında ne düşünüyorsun?
-Rolüm çok eğlenceli. Bir dükün kızını canlandırıyorum. Terbiyeli ve nezaket kurallarını sonuna kadar uygulayan bir kız. Tabi bu halleri dizide komik oluyor. Annesi ve babası birbirine çok zıt karakterler. Boşanmalarına şaşırmıyorsunuz. Baba tam bir aristokrat anne ise çılgın ve deli dolu biri. Çocukları ise babası büyüttüğü için annesine pek benzemiyor ama annesini de çok seviyor.
-Dizi için Birleşik Devletler'e taşındın bu zor olmadı mı?
-Ailem zaten New York'ta yaşıyor. Liseyi de burada okudum. Üniversite eğitimim için Londra'ya gitmiştim. King's College London'dan Columbia'ya geçiş yaptım dizi için. Neyse ki derslerime engel olmuyor ve herkes geçişten oluşan fazla derslerim konusunda bana yardımcı oluyor. Ama ev arkadaşlarımı, okulumdaki arkadaşlarımı özlüyorum tabii ki.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Landing in London 2
FanficWinter ve Harry'nin büyük aşkı gerçekten güçlü mü? Ayrı kalarak sınavdan geçebilecekler mi? Mesafeler aşklarını kuvvetlendirecek mi? Yoksa yıkımlarına mı sebep olacak? Landing in London 1 hikayesinin devamıdır. İlkini okumadan ikincisine geçmemeniz...