4. Gala - Part I

926 74 7
                                    

"İngiltere'ye hoş geldiniz Bay Styles." Görevliye gülümseyip pasaportumu aldıktan sonra ilerledim. Sadece el çantası getirmiştim, üç gün için fazlasına ihtiyacım yoktu. Gala için evdeki kıyafetlerimden birini giyebilirdim, beğenmezsem alışverişe çıkardım.

Londra'ya kısa süreliğine döneceğimi Paul'a söylediğimde beni desteklemişti. "Bir ufaklık olmayınca ortalığı daha az dağıtırlar." cümlesinden sonra komik olmayan esprisine güldü, hem de uzun süre.

El çantamı cihazın çıkışından alıp yürümeye devam ettiğimde birkaç kişi yanıma geldi. Fotoğraf çektikten sonra ilerlemeye devam ettim. Sonra şapkalı, mini etekli, montlu bir kız bana doğru yaklaştı. Hiç ses çıkarmayınca "Fotoğraf mı çekmek istiyorsun?" diye sordum kibarca. Cevap vermemişti, hayranlarımdan biri miydi? İyi de tüm dünya bana hayran değil ya. O zaman neden bu ses çıkarmayan, fiyonklu ve büyük şapka yüzünden yüzü görünmeyen kız yanımda dikiliyordu? Gazeteci falan mıydı acaba?

"Fotoğraf mı?" Şapkasını hafifçe kaldırdı. "Kesinlikle fotoğraftan daha fazlasını istiyorum bayım." Bir insanın sevgilisi bu kadar tatlı olabilir mi?

Uzanıp şapkayı başından çıkardım. Ona sımsıkı sarıldığımda uzun süren yağmurlardan sonra tomurcuklanan çiçeklerin kokusunu duyar gibi olmuştum. Soğuk ve sert bir mevsimin adını taşıyan birinin bahar gibi hissettirmesi nasıl bir şeydi? Bu nasıl çekici bir zıtlıktı ki?

Sayamadığım bir sürenin ardından biraz uzaklaşıp Winter'a baktım. Gözlerinde sadece mutluluktan akmasını istediğim gözyaşları vardı. "Winnie."

Dudaklarımla gözyaşlarını yakaladım. Gözlerini kapatıp yanaklarına dokunmamın mutluluğunu yaşıyordu.

"Bu aptal şapkayı neden takıyorsun?" Onu gülümsetmek için söylemiştim. Sanırım işe yaramıştı, şapkayı elimden aldı.

"O şapka aptal değil, beni paparazzilerden koruyor." Etrafına bakınıp kıkırdadı. "Bak işe yaradı, kimse yok."

Şaşkın sevgilim İngiltere'de hava alanlarına paparazzileri almadıklarını, bu yüzden genelde dışarıda pusuya yattıklarını bilmiyordu tabi. Birazdan kaçacak olan keyfini bozmayıp elini tuttum. Beraberce çıkışa yürüdük. 

Dışarı çıktığımız an etrafımız o kadar çabuk sarıldı ki Winter adım atmakta güçlük çekti. Elini bırakıp belinden sarılarak onu kendime çektim. O kalabalıkta yürürken sorular yağmur gibi art arda geliyordu.

"Gala için mi geldiniz?"

"Winter diziden mi ayrıldın?"

"Harry turneyi mi bıraktın?"

"Gruptan mı ayrıldın?"

"Yakında evleneceğiniz doğru mu?"

Korumaların yardımıyla insan yığınının içinden zar zor çıktık. Bütün haber sitelerindeki başlığı düşünmek çok da zor değildi. "Harry Styles ve Winter Hughes hava alanında el ele görüntülendi!"

Arabaya bindiğimizde Winter sıkılmıştı. "Bu şapka cidden aptal, hiçbir işe yaramadı."

"Şapkanın suçu yok. Güzelliğin güneş gibiyse basit bir aksesuar bunu saklayamaz." Hiçbir şey demedi. Yola bakmam gerekiyordu, bir arabaya yol verince kısa süreliğine Winter'a baktım. Yavru köpek bakışı üzerimdeydi. "Ne oldu?"

"Sen bana çok güzel iltifatlar ediyorsun. Gerçekten çok güzeller. Ben de sana karşılık vermek istiyorum. Ama o an öyle afallıyorum ki ne diyeceğimi bilemiyorum." Bir süre sessiz kaldı. "Halbuki senin insanı mutluluğu en derine kadar hissettiren gözlerin var. Öyle gamzelerin var ki onları görüp de gülümsememek elde değil. Duyarlısın, anlayışlısın, romantiksin. Daha sayamadığım pek çok özelliğe sahipsin. Seninleyken kendimi özel hissediyorum."

Landing in London 2Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin