9. Defile

802 46 16
                                    


Simon'la kısa bir muhabbet etmiştik önce. Amerika'yı nasıl bulduğumu, turnenin bu ayağının nasıl gittiği gibi açılış soruları sormuştu. Sonra bombayı patlattı.

"Defileye çıkmanı istiyorum."

Açıkçası bunu beklemiyordum. "Defile mi?" Başını yavaşça salladı, iki kez. "Ama ben defileye çıkmam ki, sadece izlerim. O da bazen. Bilirsin ön sırada oturmam için iyi para veriyorlar."

Evet böyleydi. Herkes ünlülerin yeni koleksiyonları görmek için gittiğini sanırdı oysa orada olduğunu haber yapmak için para teklif ediyorlardı. Birkaç mankenle arkadaş olunca gitmiştim ama olayı iyice aşk dedikodularına çevirdikleri için son Victoria's Secret defilesine Liam'ı yollamıştım.

"Doğru ama bu koleksiyon uzun zamandır bekleniyor. Büyük reklam olur. Bizim yararımıza. Bir düşün derim. Aslında fazla düşünme, hemen kabul et." Simon'ın benden istediği zorlu şeylerde olduğu gibi yüzü pokerde floşroyal çıkarmadan önce rakibin hamlesini beklercesine ifadesizdi. 

"Peki neden özellikle beni istiyorlar? Bir sürü manken var." Beni ikna etmesi gerekiyordu.

"Aslında seni özellikle isteyen onlar değil." Galiba full as çıkaracaktı. Açıkçası blöf olmasını istiyordum. "Seni özellikle Winter istiyor."

Açılan gözlerime kalkan kaşlarım eşlik etti. "Winter ile ne alakası var?"

Simon öne eğildi, ellerini kavuşturdu. "Tasarımcı uzun zamandır bir gelinlik tasarlıyordu. Bu kadar emekle hazırladığı gelinliği de çok iyi taşıyan birinin giymesini istiyor. Pek çok ünlü mankeni beğenmemiş hatta giyecek birini bulamadığı için defileyi ertelemiş. Geçenlerde Winter senin ona hediye ettiğin elbiseyle görüntülenince 'İşte aradığım kız bu!' diyerek teklifi Winter'a götürmüş." Biraz ara verdi. Lise birinci sınıf öğrencisine soyut matematik anlatır gibi bu bilgileri sindirmemi bekledi.

"Winter kabul etmemiş. Biliyorsun okulu var, bir de dizi çekimleri derken vakti olmadığını söylemiş. Ama aslında modellik yapmayı sevmiyor. Hiçbir marka Winter'ı ikna edemedi." Sağ elini çenesine dayayıp başka yöne baktı. Bir süre sonra bakışlarını bana sabitledi. "Tasarımcı bu konuda ısrarcı. O olmazsa defileyi tekrar erteleyebilir. Winter 'Sevgilim damatlığı giyerse kabul ederim.' demiş. Sen turnedesin kabul etmezsin diye düşünmüş olmalı. Ama hazır burdayken deneyelim derim."

"Winter bana bundan söz etmedi. Hiçbir fikrim yok." Gerçi çok fazla görüşememiştik, belki de konuşmaya vakit bulamamıştık.

"Sevgilin Amerika'da çok popüler. Oynadığı dizi reyting rekorları kırıyor ve sinema dünyası filmlerde rol alması için tatillerini dört gözle bekliyor. Yüksek paralar teklif ediyorlar. Şu anda yükselen bir yıldız. Beraber bu tarz yerlerde olmanız çok iyi olur." 

Şu reklam denen şey insanın peşini bırakmıyordu. Ne kadar ünlü olsanız da her an lazım olabiliyordu. Amerika'da ünlü olursak çok fazla hayranımız olur diye yıllardır beynimize kazıyorlardı böyle şeyleri. Buraya taşınma durumu da son zamanlarda gündemimizdeydi. Açıkçası bunları tekrar dinlemek istemiyordum. 

Sıkıntıyla nefes verdim. "Winter'la konuşmalıyım."

***

New York'taki favori mekanlarımdan birinde oturduk. Winter'ın çekime gitmesi gerektiği için çok az vakti vardı. Bu yüzden konuya hemen girmek zorunda kaldım. "Simon defileden bahsetti. Bana bundan söz etmedin. 

"Evet haklısın. Çok özür dilerim. Hem pek konuşamadık hem de saçma bir durum." Kahvesini yudumladıktan sonra devam etti. "Reklamlarda yer almıyorum ama onlar ısrarla bana teklif getiriyorlar. Tasarımcı da yazık, illa benim giymemi istiyor. Onu da zor durumda bırakmak istemiyorum."

Landing in London 2Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin