Bu bir hafta içinde geçen haftayı silip götürecek çok şey oldu. Öncelikle haberin asılsız olduğu ortaya çıktı ve ben de rahat bir nefes aldım. Genel olarak hayranlarım beni koruduğu için büyük bir skandal olması engellendi. İnsan kötü bir durumda iyi düşünemiyorsa tüm düşünceler daha da olumsuz oluyor ve içinden çıkılmaz bir hal alıyor. En çok önem verdiğim konu olan albüm tarihim olduğu gibi kaldı, her şey planlandığı gibi gidecekti.
Winter'a gece ulaşabilmiştim. Ciddi bir yarası olmadığı için hastaneden çıkıp eve gelmişti. Korkmuştu, yorgundu, dahası ekip arkadaşlarını öyle görünce üzülmüştü. Onların yanında kalmak istemiş ama bir işe yaramayacağını sadece kalabalık yapacağını öğrenince istemeye istemeye evine dönmüştü. Çekimlere ara vermişlerdi. Ertesi gün daha iyi hissedince aramış ve durumu sormuştu. Damien ona ulaşmıştı ve nasıl yararlı olabileceğini soruyordu. Gerek kalmadığını söyledim, iddianın gerçeği yansıtmadığı ortaya çıkınca yapması gereken bir şey kalmamıştı.
Birkaç gün sonra canlı performanslar için New York'a gittim. Ben albüm tanıtımlarıyla uğraşırken Winter da son sınavlarına çalışıyordu. Geçen sene Londra'da benzer durumdaydık tek farklılık benim evim olmasıydı. Gerçi Winter'ın evi de benimmiş gibiydi. Eşyalarım oradaydı ve beraber yaşıyor gibi rahattım. Sonra en büyük kavgamız olan o gece geldi. Winter'in mezuniyet balosunun olduğu gece.
Winnie sonunda üniversiteden mezun oluyordu. Bu da hayatında pek çok değişiklik demekti. Sonrasında ne yapacağını bilmiyordum, konuşmamıştık. Açıkçası sormaya çekinmiştim çünkü vereceği cevaba hazırlıklı olup olmadığımı bilmiyordum. Hayatımdaki insana bunu soramayacak kadar yakın değildik demek ki. Haksızlık etmek istemiyorum ancak son zamanlarda yaşadıklarımızdan sonra geçen seneki aşık çift değildik sanki.
Önce mezuniyet törenine gitmiştik, Winter'a mezuniyet cübbesi çok yakışmıştı. Ailesiyle beraber izleyicilerin arasında onun sırasını gelmesini bekliyorduk. Winter ortalama bir puanla mezun olmuştu ama önemsemiyordu. Ona göre sene uzatmadan mezun olması bile mucizeydi. Sıra ona geldiğinde gururla gözlerim doldu. Sonunda istediği gibi mezun oluyordu. Diplomasını alınca yanımıza geldi, hepimiz teker teker kutladık onu. Biz sarılınca paparazziye gerek kalmadan herkes fotoğraflarımızı çekmişti bile. Sonrasında da internette yayınlanınca hakkımdaki iddialara inanmayıp benimle olduğunu kanıtlamış oldu. Bir yerde ona minnettardım, bana hiçbir ayrıntı sormamıştı. Sanki geçip gittiğini gösterir gibiydi. Sormaması bir yandan da canımı sıkmıştı, hislerimi önemsemiyor gibi. Ancak dediğim gibi aynı şeyleri hatırlamak istememe düşüncem için bulunmaz bir davranıştı yaptığı.
Balonun olduğu gece beyaz taşlı bir elbise giymişti. Gelinliği giydiği gün aklıma geldi. Onu beyazla her gördüğümde uzun zaman önce ona aldığım yüzük aklıma geldi. Evet, onunla bir ömür paylaşmayı çok istiyordum ancak bir şeyler beni durduruyordu. Aramızda çözülmesi gereken konular vardı ve belli ki bunlar bir kerede olmayacak şeylerdi. Zaman ihtiyacımız vardı. Kendimi tamamen rahat hissetmeden onunla bir gelecek kurmayı düşünemezdim.
Winter makyajının son rötuşlarını yaparken ben de gömleğimin kol düğmelerini ilikliyordum. Aynadan bana baktı. "Hayatım rahat değilsen boynundaki papyonu açabilirsin, bir şey takmasan da olur."
"Hayır sorun değil, zaten çok kalmayacağız."
Uzanıp yanağımı öptü. "Evet, aynen. Teşekkür ederim kabul ettiğin için."
"Memnuniyetle." dedim dudağına öpücük kondururken.
Balonun yapıldığı yere gelince iyi ki üstümü değiştirmemişim diye düşündüm. Böyle bir yere gömlek düğmesi açık gelinmezdi. Yalnız içeri girdiğimizde gerçekten boğulacağımı anladım. Ortam son derece sıkıcıydı. Sadece akademisyenler ve öğrenciler vardı ve konuştukları şeylere son derece yabancıydım. Sınavların içerikleri, derslerin bilmediğim kavramları ve kendi aralarında oluşturdukları terimler ne yaparsam yapayım anlamadığım şeylerdi. Üstelik kimse müzikten konuşmuyordu, klasik müzikten bile. Müzisyenler klasik müzik çalıyordu ama dinleyen yoktu, herkesin derdi başkaydı. Herkes Winter'a odaklanabiliyordu ancak sanki ben yanında yokmuşum gibi bana merhaba dedikten sonra sohbete dahil etmiyorlardı. Kendime bir lakap bile buldum, Bay Merhaba. Çünkü abartmıyorum başka hiçbir kelime kullanmamıştım. Üstelik bazı kişiler farklı dillerde konuşuyordu, Winter için sorun değildi. Akıcı konuşmasa da ne denildiğini anlıyordu. Daha dün New York'un tam ortasında konser vermiştim ancak burdaki insanlar beni tanımıyormuş gibi davranıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Landing in London 2
Fiksi PenggemarWinter ve Harry'nin büyük aşkı gerçekten güçlü mü? Ayrı kalarak sınavdan geçebilecekler mi? Mesafeler aşklarını kuvvetlendirecek mi? Yoksa yıkımlarına mı sebep olacak? Landing in London 1 hikayesinin devamıdır. İlkini okumadan ikincisine geçmemeniz...