Prologue

1.3K 98 28
                                    

Bir adam bir keresinde bana "Işığını çekip alsalar, ne hissederdin?" Diye sormuştu. Yaşımın küçük olmasından mı, o an aklım başka yerde olduğu için mi ya da onu dikkate alacak kadar önemli görmediğimden mi bilemiyorum. Ama ona cevap vermemiştim. Açıkçası bunun üzerinde düşünmemiştim bile. Çünkü derin soruları sormak, cevabı düşünmek ve cevap vermek için derin şeyler yaşamak gerekir. Derin bir deniz olmak gerekir. Oysa ben beyaz kumların uzandığı tertemiz berrak bir suyun olduğu kıyı gibiydim. Uzun süre ilerlesen de suyun dibi görülebilirdi. Bunu, yeni fark ediyordum.

Sorunun cevabını ise Winter'ın yokluğunda buluyorum her saniye. Zaman için söylenen onca şaşaalı söz, onca farklı şey; sonuna kadar yanan bir kibrit çöpü gibi şu an. Odamda uzandığım, mutfağımda yemek yediğim, televizyonun karşısındaki koltuğa oturduğum her an; onun yokluğunu daha çok hissediyorum.

Her insanın bir enerjisi olduğuna inanırım. Bilimsel olarak desteklendiği için falan değil. Yo hayır. O kişinin enerjisi bulunduğu ortama siner, buna daha çok inanırım. Ve Winter'ın her hali bu evin buram buram aşk kokmasına sebep oluyor.

Bir hayaleti izliyor gibiyim, mutfakta yemek yaparken, yanımda uyurken, en çok da eve geldiğimde dersten başını kaldırıp bana gülümsediği hali. O zamanlarda evli gibiydik. Onun varlığı, kokusu, hatta eve geldiğimde içeride yanan ışık bile mutlu ederdi beni. Gelişimi bekleyen biri vardı vardı çünkü; içeri girdiğimde sarılıp dünyayı unutacağım. Şimdiyse anıların dans ettiği bir boşluktayım.

~~~~~

Merhabalar; ikinci kitaba başladık.
Daha önce hiç yapmadığım bir şey yapıp oy sınırı koyacağım. 50 oydan sonra yeni bölüm gelicek. Bu kitaptan haberi olmayan herkese söyleyin.

Ayrıca Harry'nin anlatımı konusunda ne düşünüyorsunuz?

Landing in London 2Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin