38. BÖLÜM

10.1K 587 286
                                    

Yeni bölüm ile karşınızdayım😃

Hepinizin bayramı kutlu olsun ve bu bölümde yazarınızdan sizlere bayram sürprizi olsun.

Hepinize iyi okumalar umarım beğenirsiniz .😇😇








Savaştan Devam

Görevden döndükten sonra Rıza Albay şerefsizlerin sorgusunu yarın yapmamızı istedi, zorda olsa Rıza Albayı sorguyu benim yapamam için ikna ettim.

Şimdi de karargahta ki odamdayım duş aldım yatağımda uzanıyordum ama yavaş yavaş uykum gelmeye başladı, bende biraz vücudumu dinlendirmek için gözlerimi kapattım ve böylece uykuya geçiş yaptım.

( Bir anda gözümü açtım ve nerde olduğumu idrak etmeye çalıştım, etrafa daha dikkatli bakınca buranın çok güzel bir ormanlık alan olduğunu gördüm.

Hemen ayağa kalktım ve önümdeki yoldan yürümeye başladım, biraz ilerlemiştim ki güneşli hava yerini fırtınaya ve karanlık bir güne bıraktı.

Ben bir anda ne olduğunu anlayamazken bir anda iki el silah sesi duyuldu, işte o an beynim işlevini yitirdi ve kalbim bana komut verdi koş dedi o silah sesinin nerden geldiğini bul dedi.

Bende koşa bildiğim kadar hızlı koştum, artık bir süre sonra bacaklarımı hissetmemeye başlamıştım ama durmadım ve koştum, sanki bacaklarım gidecekleri yerleri biliyorlardı.

Sarmaşıklarla dolu olan bir yerden geçtim ve gördüklerim karşısında kalbim yerinden çıkmak ister gibi atmaya başladı.

Yıldız, benim kardeşim yerde kanlar içinde yatıyordu her taraf kırmızı olmuştu, ilk kez  kardeşime hiç ama hiç yakışmayan bir şey gördüm o da kan kırmızısıydı, yaşadığım şoktan çıktım ve hızla yanına gittim.

Yanına gittiğimde kalbi durmak üzeriydi hemen elini tutum yanında olduğumu onu bırakmayacağımı bilsin istedim.

Kalbim o öldü dedi o yok artık dedi işte o an ömrüm boyunca ağlamadığım kadar ağladım. Göz yaşlarım tek tek kardeşimin saçlarına, yüzüne düştü onu kanlar içinde gördükçe daha çok ağladım.

Ben Yıldızın başında ağlarken iki omzumda da bir el hissetim, arkamı döndüğümde onları gördüm anne ve babamı tıpkı resimdeki gibilerdi hiç değişmemişlerdi.

İkiside ellerimden tutular ve beni ayağa kaldırdılar ardından da bana sarıldılar ve konuşmaya başladılar.

"Ağlama Yiğidim, ağlama aslanım."

"N-nasıl ağlamam ki ben kardeşimi koruyamadım, onu koruyamadım!"

"O iyi olacak ağlama, merak etme siz ayrılmayacaksınız."

"Bu nasıl olacak ki ? O ö-öldü."

"Hayır Yiğit, Yıldız yaşıyor. O senin için yaşıyor sende onun için yaşayacaksın."

Benim bir şey dememe izin vermeden bana sarıldılar ardından da elimi tutup tekrar Yıldız'ın elinin üzerine koydular ve bir anda ortadan kayboldular.

Anne ve babamız gidince Yıldız gözünü açtı ve beni karşısında gördü. Kardeşimin hala yaşadığını görmek içimde bayram sevinci yaşamama neden oldu, hiç vakit kaybetmeden ona sıkı sıkı sarıldım, Yıldızda bana sarıldı ve ikimizinde ağızından şu cümleler döküldü.

DAĞLARIN SÖNMEYEN YILDIZI(HAYALET)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin