Cem Adrian/Sena Şener-Yine mi Yol
Tırnak izlerimin süslediği yaraları sahiplenmiş avucuma baktım. Her bakışımda onun kanlı ellerine bürünürken elimi kendimden sakınmak zorunda kaldım. Kırmızın tonlarını taşıyan tırnaklarım sokak telefonunun maviliğinde bekledi. Burnumu çektim, nefes almak istemiyordum; elimde olmadan ciğerlerime dolan bu havaya su karışıyordu. Onunla birlikte boğuluyordum, belki ikinci defa belki yirmi ikinci. Sonuç yine aynıydı, onunla gömülüyordun. Şimdi onun yokluğu yok sayılamayacak kadar yakıyordu. Aklımdan geçirmek yeterince zorken silinmeyen hatıralar üzerime toprak atıyordu. Açık giden mavi gözlerine dolan gölün suları, mavilerine karışan kırmızılıklar. Tuşlara yavaş yavaş basmaya başlarken ellerimin üzerinden silinmedi hafızamdaki kanı.
Altı yılı onunla sahiplenmişken beni bırakıp gidemezdi. Yalnız kalan bedenime baktım plastikteki yansımamdan. O hiç ayrılmayacaktı. Yüz elli beş.
Hattın ucundaki kadının sesiyle kesilmesi dakikalar süren yaşlarım yanaklarımı eski sıcaklığına kavuşturdu. ''Aramalarınız kayıt altına alınacaktır.'' Dudaklarımı birbirine bastırıp olduğum yerde sallandım. Telefonu tutan parmak uçlarımdan ayaklarıma kadar titriyordum. Tek elimle gözümü sildim, elime düşen kirpiklere baktım, sesi duyuldu. 'Kirpiğinin tanesine kimse zarar veremeyecek ben yanında olduğum sürece.' Telefon elimden düşerken kirpiği avuçlarımın arasında sakladım. ''Acil durumunuz nedir?''
Bacaklarım güçsüzce kendisini bırakırken yere çömeldim. Onun yokluğuna nasıl alışmamı beklerlerdi benden? Nasıl zarar gelmezdi bana? Saç tellerimi en az ikişer ikişer koparırken çığlıklarım sokağın ucundan duyuluyor olmalıydı. ''Bırakamazsın beni!'' Yanıma koşan insanların suretleri git gide bulanıklaşıyordu göz yaşlarım yüzünden. Bıçağı tekrar boğazıma dayamış gibi acıyla kıvrandım bu sefer beni tutmuyordu. Teyzenin biri kalın kollarıyla beni rüzgar gibi savururken yalpalandım, o tutmadıkça ayakta kalmak istemiyordum. Seni seviyorum. Yalan olduğuna kendimi inandıramadığım iki kelime arasındaydı boğazım. ''Kızım, evladım...Biri ambulansı arasın!''
Etrafıma toplanan insanların bedeni onunkine benzemeye başlıyordu, sağım solum onunla donatılırken gülümsemeye çalıştım yüzüne. ''Madde kullanmış olmalı.'' Vahları işitiyordu kulağım. Onlar ayıpladıkça kusurlarımı göz önüne seriyorlardı fark etmeden. Bedeni tekrar uzaklaştı benden, istediğim kişinin yerini çeşitli insanlar doldurduğunda kolları arasından çığlıklarımla kurtulmaya çalıştım. Boğazıma bağırdıkça onun altında kaldığı gölün suyu doluyordu. Susturamadılar çünkü kaçtığım ölümünün sessizliğiydi. ''Yakalayacaklar...'' dedim fısıldayarak, ''Ölmek istiyorum!'' Kollarımı sıkan insanlara karşı gelmeye çalışıyordum. Ben çabaladıkça canımı yakıyorlardı, canım yandıkça çabalıyordum çünkü kalbimdeki bu acıyı yumuşatmanın yolu yoktu. ''Bırakın boğulayım!'' Gözlerimi yumdum sıkıca, aynı havuzun içine düştüm. Beklediğim elden fazlası uzatıldı dipteki bedenime. Kurtarmak isteyen onca insanın aksine onunla birlikte dipte kalmamı sağlayan zincirler vardı boğazımdan sarılı. Onun sözlerinden yapılmış ellere tutundum yukarı çıkmamak için.
Nidalar susmayı bilmiyordu, tüm bunlara rağmen göğe yalvaramıyordum. Acizliğim dibe batmış, medeti toprakta buluyordu. ''Geçecek kızım...'' Daha dibe battım, vitrine kaldırdığım her karanlık, derinlik katarak düşürdü beni içine. Daha derine alıştım, vazgeçirmeye çalıştılar. Daha çok korktum, ecele faydası dokunmamasına rağmen ölümü tattırdı. Ölüm onun iki dudağı arasındayken hissettirdiği acı bin cehenneme bedeldi. İki iblisle tanıştım, ruhuma dokundular. İki şeytanla konuştum, akıl almaz öğütlere büründüm; şimdi iki insanın teki cehennemin en soğuk yerinde acı çekiyordu, soğuğu beni yakıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EGO YARALARI
Misterio / Suspensoİnsana zarar veremezdi bir başkası, herkes kendi ruhunu küller altında bırakır, kendine eziyet ederdi. Kül olmuş ruhların arasından boğularak kurtulan bir bedende, su ateşten fazla korkuturdu insanı. Ateş yakar kül eder alıştırırdı ego gibi. Ve ego...