İyi okumalar dilerim, oy vermeyi unutmayınız<3
Kadın kucağında uyuyakalan çocuğunun saçlarını okşadı usulca, bu hâlde oldukça masum ve sevilesi olduğunu düşündü. Ne kadar hızlı büyüdüğüne baktı özlemle, daha küçücüktü onun için, hep öyle kalacaktı. Büyümesini, zamanın bu denli hızlı geçmesine karşı çıkıyor, kabullenmek istemiyordu çünkü o da biliyordu, zaman sevgiyi çalardı. Çocukları büyüdükçe birleştirmeye çalıştığı ailesinden uzaklaşıyordu, bu kadar uğraştığını zannettiği ailesini ise yıkacak günahlar işliyordu. Bir hayat bile fazlayken insana, kadın kendinde kutsal bir güç buldu. Sırlarına güvendi, her sırrın bir gün açığa çıkacağını önemsemedi, kırklı yıllardan sonra ânı yaşamanın hazzına kapıldı. Bunca yıl sonra yaptığı tehlikeli işler onu genç hissettiriyordu, bir başka adamlayken kendini genç hissediyordu. Bunun sebebi bağımsızlık arzusu olabilirdi kadının. Eli çocuğun saçları arasındayken kendi saç tellerine dokundu usulca. Eskisi kadar dinç durmuyordu, beyazlarını kapatmak için kullandığı tüm o boyalar yüzündeki gibi yıpranmışlık yansıtıyordu kadına.
Ev telefonu çalmaya başladı, çocuğu bu sesle huzursuzca kıpırdandı. Başının altına yastık koyarken damarlarında akan adrenalin ile panikleyerek telefona koştu. Bacakları eskisi kadar hızlı değildi, telefon çoktan üç kez yankılanmıştı evin içinde. Telefonu eline alırken kablosunu doladı ince parmağına, sesinin duyulmasını bekledi, beklediği de oldu. ''Merhaba.'' dedi onu heyecanlandıran bu ses, özlediğini düşündü. Oysa özlediği o değil ona hissettirdiği gençlik duygularıydı.
Göz ucuyla etrafı kolaçan etti kadın, fısıldayarak konuşmak zorundaydı. Kocası şimdi muhtemelen ikinci derin uykusunun ziyafetindedir diye düşündü. ''Merhaba.'' diye karşılık verdi. ''İki gün oldu görüşmeyeli, seni özledim.'' dedi adam gür sesiyle. Kendinden bu kadar emin konuşması oldukça hoşuna gitmişti kadının, istemeden de olsa çekingen kocasıyla kıyasladı. ''Ben de seni özledim.'' dedi ağzı kulaklarındayken. Kabloyu bırakmıyordu eli, kalbi tık tık atıyordu. Yanaklarını güneş gibi yakmıştı utangaçlık. İçine basan sıcaklık ile saçlarını geriye savurdu, boynunu yokladı, tekrar yandı bu sefer utangaçlıkla ilgisi yoktu yakından uzaktan. Duyulması hoş şeylerin kendi dudakları arasından çıkması günahkâr hissettiriyordu. Sorun değildi, iyi bir anne olduğunu hatırlattı kendine, avutuşu böyleydi. ''Helen'e asistanlığı sordum, pek istekli değildi.'' aynı suçluluğu bu bekar adam da hissetmiş olmalıydı, konuşmayı profesyonelleştirmeye çalışıyordu, öyle olduğuna emin sayılırdı.
Merdivenlerden gelen adım sesleriyle daha da panik oldu kadın, uyuyor sandığı kocasının pijamasını gördü git gide. Duydu mu diye düşünmeden edemedi, bu yumuşak kalpli nazik adamdan korkuyordu. O kaybedilmeyecek kadar özel hissettiriyordu fakat kalbine laf geçiremiyordu, kırklarında bile heyecan arıyordu bu yüreği. ''Bu saatte kiminle konuşuyorsun?'' dedi kocası. Endişelendi, telefonu kapatıp yüzüne gülümser bir yüz yerleştirdi kocası yaklaştıkça. ''Helen aradı, Çisemler yatıya davet etmiş haber veriyordu.'' Gözlerini kaçırdı suçlulukla. Kocası bu cevaba fazla şaşırmış görünmüyordu yine de alış ak istemiyordu biricik kızının evden bu kadar uzak kalmasına. Kadın yalan cümlelerinden sonra endişeyle kızını düşündü, onun sesini duymak, iyi olduğunu bilmek istiyordu. Arkadaşıyla birlikte kaldığını inandırmaya çalıştı kendine, her zaman olduğu gibi dedi, yine orada uyuyor. Kocası oğlunu kucağına alıp yatağına bırakmak üzere merdivenleri çıktı. O uzaklaştıkça bir bardak su içmeden edemedi, her ne kadar kalbi bu aksiyonlara aç olsa da yaşı bunları kaldırmayı reddediyordu. Beyni vicdanıyla kalbine karşı geliyordu, bu savaşta zararlı çıkan yine kendisi oluyordu.
Yatağına uzandı, battaniyeyi üzerine çekti anlam veremediği kadar fazla üşüyordu. Ne cam açıktı ne kapı, duyguların verdiği fiziksel acılardan başka neydi bu? ''İyi geceler hayatım.'' dedi kocası, gözleriyle onayladı onu, sözler daha fazla yalan söylemek istemiyordu. Dürüstlüğü de koruyamazdı artık onu, yalanları da.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EGO YARALARI
Gizem / Gerilimİnsana zarar veremezdi bir başkası, herkes kendi ruhunu küller altında bırakır, kendine eziyet ederdi. Kül olmuş ruhların arasından boğularak kurtulan bir bedende, su ateşten fazla korkuturdu insanı. Ateş yakar kül eder alıştırırdı ego gibi. Ve ego...